"Nietzsche Ağladığında", yeni keşfettiğim bir okuma grubunun listesinde yer aldığı için okumak durumunda olduğum bir kitap oldu. Türklerin ezici bir çoğunluğu gibi felsefenin içinde yer aldığı her şeye mesafeli durmaya çalışan ben, ismi ya da yazarı Nietzsche olan her kitaba da mesafeli durdum bugüne kadar.
Ancak zorunluluktan da olsa, kitabı okumaya başladığım ilk andan itibaren kitap beni, ben kitabı bırakamadım.
Kitap, 1800'li yılların sonunda, ağırlıklı olarak Viyana'da geçen, Viyana'nın ünlü yahudi bir doktoru olan Breuer ile ünlü Alman felsefecisi Nietzsche'nin, birbirlerini tedavi eden iki doktor ve hasta olarak diyaloglarını içeriyor. Ama tüm bu diyaloglar, çok güçlü bir siyasi arka plan (Avrupa'da giderek gelişen Yahudi düşmanlığı), giderek gelişen tıp mesleği ve psikanalizin yeşeren tohumları, her bir hastanın aşk acıları, toplumla olan çatışmaları üzerine yükseliyor.
Kahramanları gerçek yaşamdan alınan, zamanında yaşamış bireylerin kurgulanmış temaslarını içeren gerçek-kurgu karşımı bir roman. Zaman zaman Freud'da romanda yerini alıyor.
Nietzsche'yi tanımak için muhteşem bir eser olduğunu söyleyebilirim. Ama kitapta benim kahramanım doktor Breuer oldu. Son derece dengeli, dürüst bir karakter olan doktor, felsefecilerin dünyayı tanımlama kabiliyetlerine karşı, yaşamın içinde varolma ve dünyayı değiştirme zaaflarına karşı, felsefe ile yaşamın derinliğini birleştirme becerisini gösteren bir karakter oldu benim için.
Çok severek okuduğum, iyi ki okuduğum, zenginleştiğim hatta son derece zenginleştiğim bir kitap oldu, Nietzsche Ağladığında. Sizlere de tavsiye ederim.