Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Kendini bilmek” mi? Kendi içinde çelişkili bir ifade.
Jung " İnsanlar büyük bir apartmana benzeyen zihnimizin sadece bir veya iki katında yaşıyorlar, gerisini unutuyorlar." gözleminde bulundu. Bireyleşme süreci bizi "geri kalanlar" ile temasa geçirir. Bilinçli " ben" tam bir ruh hali değildir. Farkında olsak da olmasak da eşik altında işleyen bilinçsiz bir arka plan
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Phull, sadece Alman olduğu için, özellikle de Almanlar soyut düşünceyi de, bilimi, yani mutlak doğrunun görünür bilgisini de temel aldıklarından, her konuda, her zaman, uğrunda canını bile verecek kadar kendine güvenen insanlardan biriydi. Bir Fransız, hem akıl hem beden olarak, kadınlara olduğu kadar erkeklere de dayanılmaz ve büyüleyici geldiğini düşündüğü için kendine güvenlidir. Bir İngiliz'in kendine güveninin temelinde, dünyadaki en iyi organize olmuş devletin vatandaşı olması, bu yüzden bir İngiliz'in her zaman ne yapması gerektiğini bilmesi, bir İngiliz olarak yaptığı her şeyin şüphesiz doğru olduğunu bilmesi yatar. Bir İtalyan kendine güvenlidir çünkü heyecanlıdır, kendini de başkalarını da çabucak unutur. Bir Rus ise özellikle hiçbir şey bilmediği ve bilmek istemediği, çünkü herhangi bir şeyin tamamen bilinebileceğine inanmadığı için kendine güvenlidir. Bir Alman'ın kendine güveni hepsininkinden daha kötü, hepsininkinden daha sağlam, hepsininkinden daha rahatsız edicidir, çünkü kendi ürettiği ama kendisi için mutlak olan doğruyu, bilimi bildiğini varsayar.
Peki nedir şu adını Hüzün dedikleri Hüzün elde olanı gaib ettiğim için ruhumu bürüyen şeffaf libas kayb olan ve edilen için duyulan üzüntü Hüzün mülkiyet duygusunun bir sonucu Zira bir yaşama sahip ve Malik olduğumu Yani bir yaşamım olduğunu idrak etmeseydim onu kaybettiğimi de idrak edemezdim varlığından haz aldığım şey yokluğundan ötürü bana
"Ey din yolunun sâliki! Eğer sen kendini bilmek istersen, önce şunu bil ki; Allahu Teâlâ seni iki şeyden yaratmıştır: Biri içyüzünün mânâsıdır ki, ona da ruh, kalp ve nefs derler. Onu da ancak gözle değil, ruh, gönül bakışıyla anlamak, idrak etmek mümkündür. Biz ona gönül deriz. İster gönül, ister kalp denilsin, murat edilen mânâ, ruhtur."
Sayfa 13 - Gelenek yayıncılıkKitabı okuyor
“Vurarak diyelim, kurşuna dizerek sadece kurtulmuş olursun ondan. Vurarak onun ruhuna hiçbir zaman erişemez, nerede olduğunu, kendini nasıl belli ettiğini asla anlayamazsın. Kendime hâkim olamamış, düşmanı kaç kez, bir saati aşkın tekmelemişimdir. Görüyorsun, benim tek isteğim yaşamın gerçekten ne olduğunu bilmek, ona erişmek.”
Reklam
''Çünkü bilgi, bilmek, tanımak, kültürel olarak zenginleşmek artık çok önemli hale geldi. Ve kapalılık, kendini beğenmişlik bir eksiklik, yanlışlık olarak değerlendirildi. Kendisini, kendisine ait olanı başkasıyla karşılaştırmak olanağından yoksun bir insan ya da toplum nasıl uygar olabilir?''
Niçin bilmeye mecbur oluyorum? Bunun sebebi, selametini aramak ihtirasıdır. Filhakika insan, selamete kavuşup kavuşmadığını bilmek ihtiyacındadır. Selamette olmak, selamette olduğunu bilmektir. Bir de bunun ebediliğine inanmak; işte insan denen muammanın kendini arayışı ve varlık halinde kendini bulması bu anlayıştan başka bir şey değildir ve onun bütün hayatı sahip olduğu bu bilgiyi bütün ömrünce sağlamlaştırma, sağlama bağlama çalışmalarından ibaret olmaktadır.
Kalp zekâsına sahip olmak demek, sevmeyi bilmek, başkalarını anlamak, kendini gerçekleştirmek, her durumda kendin olabilmek ve duygusal olarak zor durumlarla başa çıkabilmek demektir
Başkalarını ıslah için evvelâ kendimizi ıslah etmek icap eder. • Kendini ıslaha ve derse muhtaç görmeyen, bilemeyen gafletten uyansın. • Uyarıcı eserlere sarılsın. • Dostlarına şiddet-hiddet eden, haşin davrananın dostları dağılır. Bu neticeyi kendinden bilmek, bir fazilettir. • Herkesin bir kusurunu bulup; kendi kusurlarını görmeyerek dostlarını terk eden, terk edilir.
Reklam
Marianne'nin anlattığı da sahiden dikkat çekiciydi; babasının küçükken onu dövmesi hikayesi. Hem babası öldüğüne göre, kendisini savunabilecek durumda değildi. Connell ona üzülsün diye yalan söylemiş olması mümkündü; diğer yandan yalan söylemediğinden adı gibi emindi Connell. Aksine, Marianne'nin bunun ne kadar kötü olduğunu anlatmak konusunda kendini tuttuğunu düşünüyordu. Onun hakkında bunu bilmek, ona bu şekilde bağlı olmak midesini fena yapıyordu.
Bir başka anlatımla, müslüman, kendini Müslüman bilmek veya saymakla Müslüman olamaz. Müslümanlığı bir varoluş haline getirmek borcundadır. Oluştan varoluşa geçmek, bu geçişi sürekli olarak geliştirmek ve verimlendirmek, bu varoluşun şuur ve sorumluluğu ile dolup taşmak kaygısını taşımalıdır o.
Aşk bu mu gerçekten? Aynada kendini istediğin gibi, özlediğin gibi görmek mi? Sevmek, aynayı tutmasını bilmek mi?
Sayfa 323 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Sen her şeyi yazabilen bir kalemsin ama yazdıklarını pervasızca silen bir silgisin de. Sen bir yansımasın. Yaşamla arana güzel sözcükler koyarsan, o sana güzel cümlelerden oluşan hikâyelerle geri dönecektir. Senden ne duyarsa sana onu fısıldayacaktır. Sen bir aynasın, yaşam sende kendini görür, yani seni. İstemek güzeldir, ama ne istediğini bilmek daha güzeldir. Evrenden ne istersen yaşam sana onu verecektir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.