Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eseri olağanüstü kılan şeyin altında yatan neden sadece resmetmek değil...
"... Yahuda'nın  günahı cimrilik değildi, Getsemani bahçesinde Efendimizi öpmesinin nedeni para hırsı değildi." "Nedeni," dedi Bellincioli, "insanlık dışı bir kıskançlık  ve kötü kalplilikti." "Hayır. " diye itiraz etti  Üstat Leonardo. "Yoksa İsa onun kıskançlığını ve fesatlığını affederdi. Bunlar insanın doğasında var. Kendinden aşağı olanların kıskançlığını ve fesatlığını hissetmeyen büyük bir adam var mıdır ki?  Zaten bu "Son Akşam Yemeği'nde ben Mesih'i kıskançlık ve fesatlık da dahil dünyadaki tüm günahların bedelini kendini feda ederek ödeme arzusuyla dolup taşan biri olarak tasvir etmek istiyorum. Fakat İsa, Yahuda'nın günahını affetmedi." "Yahuda iyiliği bilmesine rağmen kötülüğün peşinden gittiği için mi?" diye sordu Moro. "Hayır," dedi Üstat Leonardo. "Bu dünyada zaman zaman ihanet ve kötülük etmeden ayakta kalarak eserine hizmet edebilen kim var ki! ... "Sırrı ve Yahuda'nın günahını biliyor musun sen? İsa'ya neden ihanet ettiğini? diye sordu Üstat Leonardo.  (On yedi yaşındaki genç hizmetkar delikanlıya) " İsa'ya onu sevdiğini anladığı için ihanet etti," diye cevap verdi delikanlı. "Onu çok fazla sevmek zorunda kalacağını anladı  ve kibri buna izin vermedi." "Evet. Yahuda'nın günahı, kendi sevgisine ihanet edecek kadar kibirli olmasıydı," dedi Üstat Leonardo. ...
Reklam
Bu dünyada kim biliyor ki Kimin nereye gittiğini ! Kim nereye kürek çeker, Irmak nereye akar gider!
Sayfa 115Kitabı okudu
"Doğru ya da yanlış ne demek ki? Bin veya iki bin yıl önce neler olduğunu kim bilebilir? Sizler biliyor musunuz?
Ben kendime bir tanıdık mıyım yoksa bir yabancı mı?
"Kim olduğunu bilememesi komik değil miydi? Ya kendi görünüşünü belirleyememek biraz fazla kaçmıyor muydu? Sanki beşiğinde gelip bulmuştu bu görünüş onu. Arkadaşlarını seçebilirdi belki ama kendisini seçmemişti. Hatta insan olmaya bile karar vermiş değildi. İnsan neydi peki?" "Sen kimsin? sorusunun muhatabı bize yabancı olanlar ya da onlara yabancı olduklarımız oluyor genelde değil mi? Yabancıyı sorgularken bunu dilimizden düşürmüyoruz ama kendimize sormak aklımıza niye gelmiyor? Kendimizi doğru düzgün sorgulayıp tanıdık hâline getirdik mi ki, yabancılık seviyesinden hemen tanıdık seviyesine atlıyoruz? Kendimize bu torpili yapmamız, içimizde bir yabancıyı büyütmemize neden oluyor. -O yabancı, hayat pusulamız aslında. Ama tanışmadığımız için "Öylesine birisi." olarak kalıyor.- Ve bu yabancıyı gerçekten tanımadığımız sürece içimizde çatışmalar yaşanıyor: O A'yı istiyor, biz B'yi, "Bunun beni mutlu etmesi gerekirdi ama etmedi.", "Ne istediğimi bilmiyorum." gibi gibi. Üç parçadan bir bütünüz ama o parçalarla tanışa tanışa parçaları bizim birleştirmemiz gerekiyor. Ama herkes zaten bunu bilir(!) ve yapar(!). -İnsanın çok bilmişlik özelliğinin ilk kendinde patlak verdiğini öğrenmiş olmak hem gülünç hem de biraz acınası geliyor. -Bildiğimiz hiçbir şey yok aslında ama hep biliyor veya her şeyi biliyor sanrısındayız. Bu Dünyaya gözümüzü açmışken nasıl bu kadar uyuyabiliyoruz onu da anlamıyorum zaten...
"Peki öyleyse siz ikiniz burada olup biten her şeyin bir parçasıyken, ben nasıl oluyor da Dursley'lerde kalıyorum?" dedi Harry. "Nasıl oluyor da sizin ikinizin olup biten her şeyi bilmenize izin veriliyor?" "Bilmiyoruz ki!" diye sözünü kesti Ron. "Annem bizi toplantıların yakınına bile sokmuyor, çok genç olduğumuzu söylüyor-" "DEMEK TOPLANTILARA KATILMADINIZ, AMAN NE KÖTÜ! YİNE DE BURADAYDINIZ AMA, DEĞİL Mİ? BERABERDİNİZ! BENSE BİR AY BOYUNCA DURSLEY'LERDE TIKILDIM KALDIM! ÜSTELİK DE SİZİN YAPABİLDİĞİNİZDEN ÇOK DAHA FAZLASINI YAPMIŞTIM, HEM DUMBLEDORE'DA BUNU BİLİYOR- FELSEFE TAŞINI KİM ALDI? RİDDLE'DAN KİM KURTULDU? İKİNİZ DE BU EMİCİLERİN ELİNDEN ALAN KİM?"
Reklam
Lise ve üniversite döneminde çektiklerimi biliyor musun? Cehennemin alaycı şeytanları bile ağlardı halime. Bunu bilen var mı? Kim bilebilir ki? Ah, acıyla içim içimi yiyerek geçirdiğim o saatler!
Sayfa 84
Renklerden Moru alıntılar
(1) Güldü. Sen kendini ne sanıyorsun, dedi. Kimseyi lanetleyemezsin. Baksana şu haline. Siyahsın, fakirsin, çirkinsin, kadınsın. Kahrolası dedi sen bir hiçsin. (...) Bir ses, dinleyen her şeye dedi ki, fakirim, siyahım, çirkin olabilirim, yemekte pişiremem belki. Ama buradayım. (2) Çok mutluyum. Aşkı buldum, işim var, param var, arkadaşlarım ve
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Kim nereden biliyor? Kimse bir yerden bilmeyor. Kimse kimseden bilmeyor. Kimse bir șey anlatmadı ki.
Sayfa 160 - Yapı Kredi Yayınları 30. BaskıKitabı okuyor
"Sana adil bir ceza verdim. . ." "Adil mi? Adaleti neyle ölçersin sen ey Yargıç? Kim seni kırbaçladı ki, kırbaçlanmanın ne olduğunu bilesin? Nasıl oluyor da toprak altında geçireceğim yılları gün ışığında geçirecekmişim gibi parmaklarınla sayabiliyorsun. Sen hiç zindana atıldın mı? Ömrümün kaç baharını benden aldığı­nı biliyor musun? Hiçbir şey bilmiyorsun sen, adil bir insan değilsin sen, çünkü ancak darbe yiyen bilir onun ne oldu­ğunu, darbeyi vuran değil, sadece acı çeken bilir acının ne olduğunu. Kibrin yalnızca suçluları cezalandırmayı biliyor, oysa sensin en büyük suçlu, çünkü ben öfkeliyken aldım insanların canını, tutkumun esiriyken işledim cinayet, oysa sen soğukkanlılıkla alıyorsun hayatımı benden, ellerinin tartmadığı, dehşetini hiç bilmediğin bir ölçüye dayanarak. Adaletin basamaklarından in aşağıya ey Yargıç, yaşayan insanların hayatını bitirme sözlerindeki ölümle ! "
Reklam
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun!”böbürlenişi, öfke şehvetine kapılmış insanları yaratıyor. Bu soruyu sorana demeliyiz ki:”Evet senin kim olduğunu biliyorum.Bir dakika sonra başına ne geleceğini bilmeyen bir fanisin.”
"Kim kimin derdini biliyor ki sanki? Benimkini soran mı vardı?"
Sayfa 196 - Doğan Kitap
Julia, onun üzerinde yukarı aşağı hareket ederken acele etmiyordu, yavaş ve tensel bir ritim yakalamış- tı, çünkü zamanları vardı. Saat yoktu, bir tarih yoktu, birbirlerine dolanan bedenleri dışında hiçbir şey yok- tu. Clay onun kalçalarını tuttu; bazen hareketlerini kontrol ederek, bazen de kendi hızını belirlemesine izin vererek. Julia
Sayfa 191
Kumpas davaları olmasaydı!
Kimse tutuklanmasaydı, şu anki amiral ve generallerin kaç tanesi general ve amiral olabilirdi? Ben size söyleyeyim, sadece yüzde lO'u... Asrın iftirası ablmasaydı, iftiraya uğrayanlar tasfiye edilmeseydi, şu anki komuta kademesinin yüzde 90'1 terfi alamayacaktı. Terfi alması gerekenler tasfiye edilince, geriye bunlar kaldı. O halde şu
Sayfa 201 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
Shshhshs
"Ne zırvalık! Rahibecikler dışında inançlı kimse kalmadı artık. Ben de değilim. Biliyor musunuz, bende hayal gücü yok. Ölünce birileri mezarımın üstünde dans etsin isterdim, bu daha neşeli olmaz mıydı sence? Elbette, Rahibe Françoise bunu pek hoş karşılamaz, haliyle edepli bir tören yapacaktır. Çok da umurumda değil. Rahibe Françoise'dan hoşlandınız mı?" Miralles'in ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmediğimden, onun hakkında bir fikir edinemediğimi söyledim. “Fikrinizi soran kim," diye yanıtladı Miralles. "Hoşlanıp hoşlanmadığınızı sordum. Sırrımı saklarsanız gerçeği söyleyeyim mi, ben bitiyorum. Güzel, sevimli ve akıllı. Üstelik de genç. Bir kadından daha ne istenir ki? Rahibe olmasaydı yıllar önce poposunu ellemiştim. Ama değil mi ki rahibe... Şansıma tüküreyim!"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.