Dil,yol arkadaşımız olan insanların ve kendimizin tarih boyunca birikmiş anlamlı deneyimimizin sembolik ambarıdır,ve böyle olduğunca,bir şiir yaratmada uzanıp bizi kavrayıveriyor. “Bilmek”anlamına gelen özgün İbranice ve Grekçe sözcüklerin “cinsel ilişkide bulunmak”anlamına geldiği de unutulmamalı.İncil de “İbrahim karısını bildi ve o gebe
120 günlük yolculuğu, kısacık bir öyküye sığdırmış Marlo Morgan. Bir Mutant'ın (bizden biri) Gerçek İnsanlar'la (Aborjinler'le) olan bu yolculuğu öğretilerle dolu. Hayata onların gözlerinden bakmak, doğayı bir de onların sesinden dinlemek gerek. Hatta sessizliğin bile ne çok şey anlatabileceğini onlardan öğrenebiliriz.
Yarınlar
"Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmayı beceremez, dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak , bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. Sen, ey saygıdeğer kişi , belki gerçekten arayan birisin, çünkü amacının peşinde koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri görmüyorsun."
Türk ve İngiliz arşivlerindeki tarihi vesikalar, İttihat ve Terakki Cemiyetinin yapı itibariyle Türklükle ve İslâm'la ilgisi olmadığını belgelemektedir. Kuruluşundan beri başkanları ve yöneticilerinden Türk asıllı olan bir kişi bile çıkmamıştır. Örneğin Enver Paşa'nın babası Polonyalıdır. Cavit, dönme Yahudilerdendi. Karasu, İspanya Yahudilerindendi. Talat Paşa Bulgardı. Ve Roman asıllı bir aileden geliyordu. Görünüşte İslam'ı seçenlerdendi. Ahmet Rıza, yarı Çerkez yarı Macardı. Nesim Ruso ve Nesim Mazliyah her ikisi de Yahudi idi. Sultan II. Abdülhamit'e karşı ayaklanıp onu tahttan indiren 'Jön Türkler hareketinin de en aktif üyelerindendir.
Gelecekte, muhtemelen dinleyici olarak adlandırılan bir meslek olacak. Belirli bir ücret karşılığında ötekine kulak verecek. Kişi, dinleyiciye, artık ötekini dinleyen kimse kalmadığı için gidecek. Bugün, dinleme yetimizi daha da çok yitirmekteyiz. Her şeyden önce, egoya artan odaklanma, toplumun narsistleşmesi dinlemeyi zorlaştırıyor. Narcissus, aslında ötekinin sesi olan su perisi Echo’nun sevgi dolu sesine karşılık vermez. Böylece kendi sesinin tekrarı içinde yok olur.
Onu kırmış olmalı yaşamında birisi.
Dinledikçe susması, düşündükçe susması..
Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.
Şeyhülislâm ibn Teymiyye, Allah benim indiğim gibi iner diyor mu? Hayır, demiyor. Ve böyle diyenleri de sapık adlandırıyor.
Şeyhülislam ibn Teymiyye der : "İşte bu şekilde kişi Allahın sıfatlarını yaratılmışların sıfatına benzetir ve derse ki Allahın göğe istivası mahlukun istivası gibidir veya Allahın nuzul'u (inmesi) mahlukun inmesi gibidir veya buna benzer şeyler. O kişi bidat sahibi bir sapıktır."
Mecmu el-Fetava 5/162, Daru ibn Hazm baskısı
Bir tarafta saf, temiz, sevdiğini yaşatmaya çalışan bir aşk; diğer tarafta ise aşkını bir takıntı haline getirip sevdiğine zarar veren bir saplantı. Notre Dame'ın Kamburu..
Kitabın yaklaşık ilk 200-250 sayfasında çok sık bulunan betimlemeler, kitabı okurken sıkılmama sebep olmuştu. Ama kitabı bitirince iyi ki yarım bırakmayıp okumaya devam
Kişi, zevk esnasında kendini, varlığını unutur. Bir başkası olur, adeta bir yabancı… Ve insan ancak acıyla içene döner, kendine gelir, kendi olur. Unamuno