Örneğin acının, yoksulluğun, sefaletin, ölümün ve bu buna benzer
tüm kötülüklerin olmadığı bir dünya hayal edelim. Açlık mı? Yok, herkes
rahatlıkla istediğini yiyip içebilmekte, çok güzel yerlerde barınabilmekte. Aşk
acısı? Yok, herkes istediği kişiyle beraber olabilmekte. Kimse kimseyi
kıskanmıyor, herkes birbirinin iyiliğini düşünüyor. Her şey dört dörtlük. Hatta
öyle ki birbirimize iyilik yapmaya bile gerek yok, kıskançlık olmadığı için aşkın
da tadı çıkmıyor. Çalışma yok, dert yok tasa yok… Böyle bir dünya bizde
duygu denilen bir şey bırakmazdı sanırım. Yüzyılların getirdiği kültür, uygarlık,
edebiyat, felsefe çöp olup giderdi. Özlem, aşk, hüzün ve belki de huzur,
mutluluk törpülenir hatta biterdi. Eğer evren bir simülasyonsa, bu simülasyonun
kodlarında büyük bir kargaşa çıkardı, arıza çıkar ve bir müddet sonra
simülasyon yok olurdu. Yani işin ironik tarafı tam hedeflenen mükemmeliyete
varınca mevcudiyet ortadan kalkardı. Yüzyıllar boyunca özlenen, hedeflenen o
kutsal gün aslında her şeyin bittiği günle aynı.
Bu sefer “Ben, Kirke”nin incelemesini yazmak için aldım kalemi elime. Söylemek, yazmak istediğim çok şey var. Neye nereden başlamam gerek pek emin değilim. Ama sanırım bir yerden ipin ucunu tutmalıyım.
Kitabı 23 günde bitirdim. Duyunca şaşırmış olabilirsiniz veya beğenmediğimi düşünecek olabilirsiniz ama aksine çok çok beğendim sadece eğitim
Kitabı okurken bir çok duygu durumuna girdim çıktım,zikzaklar çizdi kalbim ,stabil olmadı hiç nabzım. Daha ortalarındayken ben bu kitabı lisede okusaydım bambaşka ,üniversitede okusaydım çok başka birine dönüşebilirdim düşüncesi sardı her bir yanımı.( ne dediğimizi duyuyorum o zaman bu şekilde anlam veremeyecektin diyeceksiniz çünkü kitabı
"Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
Cümlesi ile edebiyat tarihinin en iyi giriş cümlesine sahip kitaplardan biri
Anna Karenina. Sadece bu giriş cümlesinin hatırı için bile kalbimde ve beynimde bu eserin yeri ayrı olacak.
Tam 32 gün süren uzun bir yolculuğa çıktığımız Anna Karenina ile bugün
Atla insan arasındaki tek fark , atın atı kıskanmamasıdır. Atlar bu konuda kıskançlık nedir bilmezler. Tanrı ' ya şükür, insanlar da atları henüz kıskanmayı öğrenemediler..
YouTube kitap kanalımda Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim : ytbe.one/Rclj5apawe4
Cringe = Başkası adına utanmak
Ölmeden önce okunması gereken değil, okumadan önce ölünmesi gereken bir kitaptı benim için.
Şimdi, bir kitap düşünün. O kitabın içinde küçük bir kız çocuğu için "Orospuyu çok
Bu hayat benim , kimsenin bilmediği kara kutum.
Ben bu hayatta burada doğdum , burada büyüdüm, defalarca burada ölümle yüzleştim.
Bütün umutlarımı , hayallerimi öldürdüm , sonra tekrar tekrar dirilttim.
Umutsuz aşklarda, umutlu hisler yaşadım , aldatıldım, ‘’ o kadın’’ nezninde bütün kadınlara yeri geldi sataştım.
Gün oldu çok