Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
74 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ne göre Yalpağan Yılı'nda olduğumuzun şerefine değerli arkadaşım Emre Bozkuş tarafından hazırlanan Fantastik Öykü ve Resim Seçkisine hoş geldiniz! Hazırladığı öykü ve resim seçkisine ad vermede yerli bir ad yerine Yerdeniz serisindeki yalpağanın adı seçerek Ursula Kroeber Le Guin'in eserlerine olan
ORM 1 Fantastik Öykü ve Resim Seçkisi
ORM 1 Fantastik Öykü ve Resim SeçkisiKolektif · Metinlerarası Yayınları · 20243 okunma
Aynadaki akis bambaşka gelir sanki. . . İnsanın kendine bakması önemli. Hani ayna olmasa bu mümkün değil ya. İşte büyü burada. Aynada insan kendini tanıyor. . . Ama insan sadece kaştan, gözden, gövdeden mi ibaret? Ayna dediğin, taşı toprağı, evi sokağı da gösteriyor. Mühim olan bu vücudun içini görebilmek. Kalbin aynasında ne var, ona ulaşabilmek. Ne demişler; "Kendini bilen, Rabbini bilir."
Sayfa 14
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Saudade
Denizsiz ve neşesiz memleketin çocuğuyum ben. Gözlerimde hüzün demeti, bilir mi senin şehrin böyle yüzleri ? Işıltısının haklı gururu büyüler herkesi. Büyü… evet. İlmek ilmek bağlamış yürekleri kendine. Hangi muskayı yapsan çözer düğümünü? Evvela haklıdır gururu. Şükür sebebi meyletmeye gel memleketime. Bak şehrime… Cehennemden kor düşmüş her çehresine. Harlanmış yollarında yürüyenlere mi bu öfke ? Tepeden tırnağa, tırnağından tepesine. Yedi tepeli şehrin bilir mi böylesini ? Tozu dumanı ciğerimin düşmanı olan şehrim aşinadır hepsine. Ayrı dünyaların değil, ayrı şehrin insanlarıyız biz. Mağlubum senin yüzüne çarpan dalgalara, saçını okşayan rüzgara, gözlerini kamaştıran mavi dalgalara. Şehrime ve kendime ama en çok kendime ücrada kaldım. Bilirsin. İnsan en çok kendine geç kalandır ve kendine varamayandır Kendime doğru yola çıksam 1500 km eder mi dersin ? Kendine varamayan, ve sana da bir adım atamayan dizlerimin bağını çözdüler sevgilim. Işıksız şehrimin karanlık odasından yazıyorum sana bu şiiri. Yüreğimle seviyorum seni. Karanlıkta büyürmüş ya göz bebeği, karanlığımda büyüttüm bende seni… -saudade 🧚🏻‍♂️
Kasabaya inen köylüler sırtını meydana bakan cama verip yüzlerini aynaya doğru dönerek yemeğe oturduklarında, sanki büyülü bir manzara ile karşılaşırlar. Ayna kasaba meydanının neredeyse tamamını içine alır; oradan kim geçiyor, ne oluyor tek tek gösterir. Bu ne demektir; şu demektir: Onlar seni görmüyor, görseler de arkası dönük olduğu için zararı
Sayfa 14 - 15Kitabı okudu
Önce bir firavunun mezarını seçtim konut olarak. Ama bu yeraltı saraylarında bir büyü dolanır durur, karanlıklar eski buhur dumanlarıyla yoğunlaşmış gibidir orda. Lahitlerin dibinden gelen acıklı bir ses duydum, çağırıyordu beni. Kimi zaman da duvarlara çizili korkunç şeyler birden canlanıveriyordu gözümün önünde. Kaçtım Kızıldeniz kıyısına kadar, yıkık bir kaleye sığındım. Orda, taşlar arasında sürünen akreplerdi yalnız arkadaşlarım; tepemin üstünde de kartallar dolanıyordu hep, mavi gökte. Gece pençeler tırmalıyor, gagalar ısırıyordu beni, yumuşak kanatlar sürtünüyordu üstüme. Korkunç ecinniler kulaklarımın içine var güçleriyle bağırıp yere seriyorlardı beni. Bir defasında, İskenderiye'ye giden bir kervanın yolcuları imdadıma geldiler, sonra da aldı götürdüler beni.
Reklam
Deniz..(;)
Gider oturursun kıyısında. Ne istersen onu gösteren su yapraklarından bir ayna. Dünyanın ortak dili. Kumların müziği. Bütün zehrini alır toprağın. Kimseyi ayırmadan kal­ bini açar. Kalbin ne kadarsa o kadar verir. Mavi bir dingin­ likle dönersin. Anlamaktan çok yaşanacak bir büyü. İçindeki çocuk bir daha büyür. Dışındaki ihtiyar gider o çocuğun elle­rinden öper.
Çoğu yeni baştan yapılan ve tamir edilen yalılar arasında eski Kandilli Sarayı da vardı. Bu saraydan bugün, tıpkı öbürleri gibi ortada hiçbir şey kalmamıştır. Hatta onun yerini alan, zaman ve mekan içinde ona komşuluk yapan yalılardan da pek az şey kalmıştır. Yalnız tek bir mısra, Şair Vecdi'nin bu yalının esaslı tamirine söylediği manzumenin tarih mısraı ara sıra kitap sayfalarından uçan bir yıldız gibi fırlıyor, bizi kendi parıltısı ile doldurup geçiyor. Yeniden şu'lebâr-ı sâhil oldu köhne Kandilli Sözün mucizesine bakın ki bir tek mısra bütün bir geçmiş debdebeyi zamanla beraber bizde yaşatmaya kâfi geliyor. İkinci Dünya Harbi'ndeki karartma günlerinde Kuzguncuk'ta bir gece bu mısra beni bir büyü gibi yakalamıştı. Şüphesiz onu üst üste sofra başında, sonra yatağımda tekrarlarken Boğaz gecesinin koyu mavi ipeği altında İstanbul yazlarının öğle vakti cümbüşü olan çiçek bahçeleriyle beraber gömülmüş uyuduğunu bildiğim komşumuz Kandilli'yi pek düşünmüyordum. O, hâfızama bütün direkleri ve küpeştesi renkli fenerlerle süslü bir eski zaman gemisi gibi, dört bir yanı yontulmamış mücevherlerin parıltısına gark ede ede geliyordu.
Sayfa 190
Belini tutan adam, başparmağım aşağı yukan oynatarak bedenini okşuyordu. Göbeğindeki küçük halkaya dokunduğunda dudaklarının arasından çabuk ve şaşkın bir nefes aldı. Adamın titreyen eli nihayet aşağılara doğru kaydı... Mari de ona dokunma arzusuyla yanıp tutuşuyordu ve parmaklarım adamın geniş göğsünden aşağı kaydırdı. Tam kotunun beline
Sayfa 27
doğunun kadınları biz batan güne sahip çıktığımızda ay, bitlis'te sarı tütün ya da bir akarsu imgesi gibi yiğit ve bütün bir ağıttır kadınlarımızda onlar hüznü bir çeyiz
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
 DAĞA ÇIKAN KURT     Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Dağa Çıkan Kurt
Dağa Çıkan KurtHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 2021414 okunma
Dr. Mavi'nin aşkla ilgili gözlemlerinden biri de hayallerde mâşukun yüceltilmesiydi. Neden mi? Misal, Gri, bir kızı seviyorsa, asıl derdi o kız tarafından sevilmek, önemsenmek ve değerli bulunmaksa, bu ihtiyacının azami düzeyde karşılanması için, Gri'nin kız arkadaşını yüceltebildiği kadar yüceltmesi gerekiyordu ki yüce bir varlık tarafından sevilip önemsendiği duygusuyla iyice kendinden geçsin. Aşk bu açıdan da kendini aldatmasıdır insanın. Oysa aşk konusunda kimse yalan söylememeli. Aşkın sadece tutkuyla bir başkasını sevmek olduğunu söylemek koca bir yalandır. Aşk karşılıksız yaşanamaz. Aşkı besleyen sevilmek ve önemsenmek duygusudur. Bu anlamda aşk, bir başkasının dünyasında varolma çabasıdır. Kendi varoluşunun bir başka varoluş tarafından onaylanma ihtiyacıdır. Bir çift gözbebeğinde yansıma, böylece varoluş kazanma ihtiyacıdır. Bir başka varoluşun içinde iyi bir yeri olduğuna inanmayan, tek taraflı sevse bile en azından muhayyilesinde onun tarafından önemsendiğini hissedemeyen insanın aşkı biter. Âşık olunan kişi bütün insani zayıflıklarından ve zaaflarından soyutlanarak kutsallaştırılır, yüceltilir. O dünyanın en güzel/en yakışıklı, en akıllı, en duyarlı kızı/ erkeğidir. Neredeyse hiç kusuru yoktur. Göze çarpan kusurlar bir çırpıda akıl yürütmelerle bertaraf edilir: Şöyle ama bundan dolayı, böyle ama şundan dolayı. Ne zaman ki, hayalde yüceltilen maşukun gerçek hayatta zayıflıkları, acizlikleri, açmazları iyiden iyiye idrak edilmeye başlanır; yavaş yavaş, bazen aniden, aşka da bir haller olur. Büyü bozulmuştur.
Sayfa 167
312 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Yorumm
HİS-CEHENNEM ATEŞİ Yazarı: Durumavii Yayınevi: Epsilon Sayfa Sayısı: 312 Merhaba. Serinin üçüncü kitabına başlamadan önce kendi fikrimi söylemek istiyorum bana göre 2.kitabı ile final olmuş bir seri. Ki bunu yazar son sayfasında da belirtmiş. O yüzden ısınamadım. Özellikle bazı karakterler resmen kitabın devam etmesi için rolleri değişmiş. Neyse... Kitabın konusundan bahsedeyim... Hare ve Ateş, birlikte Ruhlar Şehri'ndeki yıkımın izlerini silmeye çalışırken Hare üzerlerine çöken kara bulutları tek başına engellemeye çalışıyor. Diğer yandan ise abisi Hakan'ın Yasemin'i aldatması ile suçluluk urganı boynuna dolanıyor. Derin ile her sırrını paylaşması ona çözümler sunmaya yetmezken işler ayağına dolanıyor. Kraliçe Sofia'nın Ateş'e yaptığı büyü sayesinde birbirlerinden uzak düşerlerken ihtiyarın bir felaketi haber vermesi Hare'nin büyücülerin çadırına bir kez daha gitmesine neden oluyor. Ve büyücünün istediği şey ile Hare, bunu kabullenemeyip soluğunu mavi gözlü devin yanında aldığında belki de ilk defa Ruhlar Şehri'ne gelmemeyi dilemişti. Kitaptan Alıntılar Atmayan kalpleri alacakaranlıkta boğuldu. Acıyla yoğrulan isimleri keskin bir "AH" doğurdu. Ve bir sonun başlangıcında, acının gözyaşı kaburgama damladı. Ateş mavisi, ruhuma ucu bucağı olmayan bir yangın bağışladı. Alevler büyüdü, büyüdü. Artık tüm cephelerimiz birer köz yığınından ibaretti. "SEVGİLİM, YANGINLARINA AŞIĞIM. TANRI ŞAHİDİM OLSUN Kİ, YA KENDİ ELLERİMLE SÖNDÜRECEĞİM YA BİRLİKTE YANACAĞIZ."
His 3: Cehennem Ateşi
His 3: Cehennem AteşiDuruMavii · Epsilon Yayınevi · 2020225 okunma
"Nedir bu patron? dedi. " Dinim hakkı için dünyayı ilk kez görüyorum. Bu ne mucize patron! Şu uzakta sallanan mavi şey? Ne onun adı? Deniz! Deniz! Ya şu çiçekli yeşil önlük giymiş olanı? Hangi meraklı yaptı bunları? Yemin ederim ki patron, ilk kez görüyorum. Gözleri dolmuştu. "Ey Zorba!" diye bağırdım. "Çocuklaştın mı yoksa sen? "Gülme! Görmüyor musun? Burada bize büyü yapıyorlar patron!"
Sayfa 259Kitabı okudu
416 syf.
·
Puan vermedi
Müziğin Romanı
“Yüzlerce yıl boyunca Platon’un gizemli bir bestesi olduğuna inanıldı ve bazı müzisyenlerin o kayıp eseri bildiği söylentileri kulaktan kulağa yayıldı. Bu eseri bulmaya, onun labirent gibi yapılanmış melodisiyle dinleyenleri büyülemeye çalışan insanların dünyasında geçen ‘Avucumda Rüzgâr Var’, bir yandan da müziğin zaten büyü olduğuna ikna etmeye
Avucumda Rüzgar Var
Avucumda Rüzgar Varİsmail Güzelsoy · Doğan Kitap · 2022114 okunma
437 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.