"Ben okuma üşengeciyim, kitabı bana tek cümle ile anlat" diyen okurlar için hemen minik bir giriş yapıp, kendilerini çok yormak istemiyorum. "Özüm Çocuktur", Anadolu'nun bağrından kopmuş, lakin o bağırla bağlarını hiç koparmamış, onurlu, asil bir Türk aydınının hayat hikayesinin ilk dönemini, kendi ağzından bize aktarmış
Giriş daima zordur ben de şöyle başlamak istiyorum.
Hoşçakal Oblomov, hoşçakal Olga. Size bu kadar alışmışken ayrılmaya, başka bir kitaba geçmeye utanıyorum. Bence bir çok eser de utanmalı siz varken kendinin okunmasına.:)
Ve merhaba değerli 1 K okuyucuları. Şimdiden söyleyeyim bu kitabı okumadıysanız sizi ikna etmek için nasıl dil dökeceğim
Rousseau'yu oldum olası sevmişimdir. Kendisi bir filozof olmaktan çok adeta hikaye anlatıcısı gibidir. Herhangi bir filozofun eseri düşünüldüğünde ilk akla gelenlerden biri metnin aşırı yoğunluğu ve ağırlığıdır. Rousseau'da bu durum farklı. Kendisi çok samimi bir dille ifade ettiği düşüncelerini adeta bir keşif süreciymiş gibi anlatır. Okurunu
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
"Dört yanı buzdan kapkalın duvarlarla, tabanlarla, tavanlarla çevrili bir su damlasının içine hapsolmuş gibi hissediyor."
Değersiz Bir Hayat
Merhabalar, bu kitabı sürekli kitap aldığım bir sahafın yoğun bir tavsiyesi üzerine almıştım lakin hiç beğenemediğim bir kitap oldu ama yine de incelemesini kendimce yapmak
Türk edebiyatının yazılı ilk eserlerinden biri olan Kutadgu Bilig 11. Yüzyılda Yusuf – Has Hacib – adında bir kişi tarafından on sekiz ayda 6645 beyit olarak yazılmıştır. Kutadgu Bilig ismi “Mutluluk veren bilgi” olarak günümüze çevirmek mümkündür. Eser yazıldıktan sonra Hakan Buğra Han’a sunuldu, hakanın eseri beğenmesinden sonra Yusuf mabeyinci
22 Şubat 2018
İstanbul
Ahmed abime;
Mektubuma yeni başlamış gibi görünüyorum değil mi abi, ilk hitap edişimmiş, ilk cümleye başlayışımmış gibi. Yok ama. Sana mektup yazmayı dördüncü deneyişimdir bu. Sen nasıl yazıyordun ki acaba, canından çok sevdiğin Leylin'e? Hiç düzeltmeden içinden geldiği gibi mi, yoksa törpüleyerek mi? Ah, evet. Okudum
“Tâne her ne şeye gebe ise ondan başka şey doğmuyordu.”
Sorunlar hayatın daimi parçası. Eli ve koluyla sarıldığı hayat ipinde biri çözülse hemen peşinden hali hazırda orada yer alan fakat sırası gelmediği için görünmeyen bir başka düğümle karşılaşır durur insanoğlu. Sorunu iri de olsa, minik de olsa vardır; kısa da sürse, ömrüne de yayılsa
Uzun bir aradan sonra merhaba demek bazı bedenlerde ıstırap yaratsa ve zor olsa da bunun buradaki kişiler ve benim için hiç mi hiç ehemmiyeti yok. Tek olduğumuz bir yaşamda başkalarını ayna görevi olarak kullanıp üzerimize çeki düzen vermenin azabını toplumsal olarak en derinlerde hissetmeliyim ki; buna ihtiyaç duyuyoruz. Bu durum bizim
Beni bu kadar üzdükleri mutsuz ettikleri için ne hakkım helal ne de sevgim!!! Verdiğim sevgiyi de değeri de son damlasına kadar hiç hak etmemişsiniz. Keşke beni bu dünyaya getirmeseydiniz. Sizin evladınız olacağıma sokaktaki taş olmayı yeğlerdim. En azından ömrüm itilip kakılıp bir kenarda kalmakla geçip giderdi. Bu şekilde her gün üzülüp kendimi hasta etmek için çabalamazdım. En acısı da bu ya, sizin yüzünüzden hasta olmak geberip gitmek için zorluyorum kendimi. Sizin yüzünüzden ne hayata karşı mutlulukla, sevinçle, umutla bakan bir bakış açım kaldı, ne de o mutluluğu yaşamak için gram kadar hevesim. İliğime kadar sömürdünüz neyim varsa. Defalarca kez bana, "keşke kimsesiz olsaydım" dedirttiniz siz. Sizi asla affetmeyeceğim, ne bu dünyada ne de öbür dünyada. Çok canımı yaktınız. Hiç hakkınız yokken üstelik. Bende etten kemikten yaratılmış bir varlıktım, siz neyim varsa hepsini kuruttunuz. Sizden nefret etmem için bir dünya sebep yarattınız bana. Nereye kadar korkularımızla yaşayacağız?? Keşke ölüp gitsem de kurtulsam sizden. Yok o zaman bile peşime geliverirsiniz mazallah. Kene gibi yapıştınız zaten. Oraya da gelirsiniz siz. Ölümüm bile dilediğim gibi olmaz. O tarafımı bile bana zehir edersiniz siz.
Ah be Tanrım neydi benim günahım 😭😭😭
A.U
"Kendini hayata hep korkusuzca teslim etmeli insan."
-Modesta
Yazar Hakkında Kısaca:
Goliarda Sapienza, İtalyan yazar ve aktristtir. 1924'te Catania'da doğan Sapienza, sosyalist bir aile ortamında büyümüş ve bu durum eserlerine de yansımıştır. Annesi ve babasının siyasi arenadaki aktifliği Sapienza'nın hayat görüşüne de etki etmiştir. Hatta
''İnsan zihni için, üst üste yaşanan olayların duyguları ayağa kaldırmasının ardından gelerek, ruhu hem ümitten, hem de korkudan azade kılan eylemsizlik ve kesinliğin mutlak sükûnetinden daha acı verici şey yoktur.''*
William Godwin ve Mary Wollstonecraft'ın kızı ‘’Mary Wollstonecraft Godwin’’, 30 Ağustos 1792’de
“Karamazov Kardeşler”le olan maceramı, yaklaşık 3 ayda bitirdim. Defalarca geri dönüşler yaparak okuduğum, sayfalarca not alarak ayrıntıları kaçırmamaya çalıştığım bu kitabı hakkını vererek inceleyebileceğime dair inancım zayıf; mutlaka söylemek istediklerimin bir kısmını unutacağım hissi var içimde. Ama “başlamak bitirmenin yarısı” imiş,