Bazı kitaplar beni çok yoruyor hani koşarken aynı zamanda korkunç bir köpek kovalıyor gibi yoruluyorum.
Düşman iki aile çocuklarının birbirini sevmesi aslında çok klasik ve sıradan bir öyküdür. Aşk ve nefret, yaşam ve ölüm, düşmanlık ve barış. Tüm tezat duygular ancak bu kadar güzel bir araya getirilebilirdi.
Ama eser bana romantik trajedi
"Türkiye'de kadın olmak zor; kadın ölmek kolay.!" demişti Ece Üner.
Şimdi ben bu yazıyı yazacağım da ne olacak? Neyi değiştirebileceğim?
Lanetliyoruz sadece lanetlemek geliyor elimizden...
Dönüp bakarsak lanetleyerek kadın cinayetlerini, doğa katliamlarını, terörü bitirebilecek tek milletiz. Bir şeyi kırk kere söyleyince olurmuş
Dikkat : İncelemenin içinde biraz fazla denecek kadar kitap içinden alıntı kullanılmıştır kitabı okumayıp, sürprizi de kaçırmak istemeyenler daha sonra okusun lütfen.
Şimdi ben ne yazayım?
Ne yapayım?
"Yara aynı yara
Dil aynı dil.
Biz neden bu kadar yalnızız..."
Ahhh be Şükrü Erbaş aldın kocaman bir boşluğu koydun kucağıma, hatta
*Kitapla ilgili bilgi içerir.
Modern İran edebiyatının kurucularından olan Sadık Hidayet’in Kör Baykuş romanı dünya edebiyatında bir başyapıttır.
Soylu bir aileden gelen Hidayet 20 yaşında ailesiyle bağlarını koparır. Eğitim için gittiği Avrupa’da Batı kültürünü ve edebiyatını tanır. Rilke, Poe, Kafka beğendiği yazarlar arasındadır.
O birçok
Herkes illa ki düşünüyordur bence o anı. O karanlığı, yalnızlığı, kimsesizliği, hele o yok oluşu.. Bu dünya da her ne kadar yalnızız, kimsesiziz desekte o sonsuzluk, çaresizlik kadar olamaz heralde. Kaybetmedikçe, değer verip sıkı sıkı sarılmıyoruz kolay kolay maalesef. Tabi iş işten geçmiş oluyor çoğu zaman.. Acaba sizinde aklınıza gece yatağınıza girdiğinizde, "ya gecenin, karanlığı kabrimin karanlığı olsaydı.." sözü geliyor mu? Kendileri hiç unutturmuyorlar bana o anı. En çok merak ettiğim konudur 'Ölüm.!' hep "Keşke yaşayan birilerine sorma fırsatım olsaydı." derdim, ne kadar imkansız olsada. Her ne kadar korkunç olup cesaret istese de herkesin asıl varış noktasıdır ölüm...
Kitaba, gelince;
Kitap ilk olarak ölümden kısa bir söz edip, daha sonra ahiretten bahsetmektedir.Kabir zamanı hakkında bilgi verdikten sonra küçük kıyametlerden başlayıp son hadiseyi ayrıntısına kadar Kur'an'dan hadis ve ayetlerle açıklamaktadır. O dehşet, olağan üstü yaşanacak gelecekten söz ettikten sonra mahşerden, hesap anından, amel defterimizden örnekleriyle bilgi verir. Son olarak cehennem anını (insanı sarsacak şekilde) konu aldıktan sonra cennet ile kitabı sonlandırmaktadır.
Bence o, anı yaşamadan okunması gereken kitaplardandı diye düşünüyorum. Yazar 'kardeşim' diye hitap ederek samimi bir dille ve akıcı bir şekilde ölümü konu edinmiş. Keyifli okumalar:))
(Yazım hatalarından dolayi kusrum af ola:))
Ölüm Ve ÖtesiAbdülvehhab Öztürk · Kılıç Kitapevi · 09 okunma
Ölümden daha korkunç şey olur mu? diyeceksiniz. Olur: Felaketlerin en büyüğü akıldır. Onu yarım yamalak bile olsa, bulduktan sonra kaybetmek, ölümlerin içinde en dehşetlisidir.
Kelebekler... Belki de öldükten sonra tekrar tırtıla dönerler...
Ölümden korktuğu için asla aşık olduğu ışığa varamayan bir kelebek...
İlk aşklar unutulmaz mıdır?
Sahra doğduğu, büyüdüğü Çıkmaz da onu kardeşi olarak gören Ahmet'e aşıktır. Sahra hep korkan ve ışığı uzaktan izleyen bir kelebek olmuştur. Bunu en yakın arkadaşına bile anlatamamıştır çünkü en yakın arkadaşı Erva Ahmet'in kız kardeşidir. Ayrıca o da Yasemin ile abisinin arasını yapmaya çalışmaktadır.
Sahra insanların onu tanıması için gittiği partide şımarık bir Romeo'yla karşılaştığında hayatının değişeceğini nerden bilebilirdi? Ya da yeni arkadaşları Damla ve Su'ya yalan söylediğinde nasıl kaçacaktı? En yakın arkadaşı Erva'yı en mutlu gününde yalnız bıraktığını Ahmet öğrendiğinde nasıl kurtulacaktı?
Kitap harikaydı. Zaman kaybetmeden okumanızı öneririm. Kabul inceleme yazmayı pek beceremiyorum fakat siz yinede okuyun.
Okuyacaklara şimdiden:
İyi okumalar...
AyçöreğiZeynep Sahra · Ren Kitap · 202010bin okunma
Ben bir hümanistim ve o da şu anlama geliyor: ölümden sonra herhangi bir ödül veya ceza beklentim olmaksızın hayatta doğru ve dürüst davranmaya çalıştım.
"haklısınız
ben ölümümden sonra
aynaya bakmaya yeltenmedim hiçbir zaman
ve o kadar ölüyüm ki
ölümden başka hiçbir şey
kanıtlayamaz varlığımı
ah
acaba siz
gecenin himayesinde, bahçenin bitiminden aya doğru koşan
bir ağustos böceği sesi
duydunuz mu hiç?
sanırım bütün yıldızlar
yitik bir göğe göçüp gitmişler
ve şehir, şehir ne sessizdi
yol boyu
solgun heykellerden
ve süprüntü ve tütün kokan birkaç çöpçüden
ve uykulu, yorgun bir bekçiden başka
hiçbir şey çıkmadı karşıma
yazık
ben ölüyüm
ve gece hâlâ
o anlamsız gecenin devamıdır sanki"