Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fatih, birleşmeye karşı olan Ghennadios’u alıp patrik yaptı. Bu kurnaz bir politikaydı. Doğu ve Batı Hıristiyanlığını birbirinden ayırmış oldu. Ghennadios’a tarihte hiçbir Ortodoks patrikin görmediği bir şekilde iltifat etti ve protokolde Rum patrikine çok üstün bir yer verip, bütün imparatorluğun Hıristiyanlarını Roma patrikine bağladı. Patrikhane bugün kendisine ökumenik diyor ve bunun kavgası yapılıyor. Halbuki, Osmanlı bunlara Roma kilisesi demiştir. Roma zaten “ökumenik”le aynıdır; çünkü klasik düşünceye göre, Roma bütün dünyanın sahibidir ve Roma kilisesi de bütün dünyanın kilisesidir. Peki, kilisenin sahip olduğu Roma’ya hükümdar olarak kim sahiptir? Fatih’in kendisi sahiptir. O bir Roma imparatorudur, nitekim bu unvanı ona sırf zamanın Müslümanları değil, zamanın Rumları da yakıştırmıştır. Hatta zamanın, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşamayan, Trapezuntus gibi Rumları da yakıştırmıştır. Trapezuntus ondan “Romalıların İmparatoru” diye bahseder ve çok mübalağalı bir şekilde, son bin yılda yaşayanlar içinde en iyi Yunanca bilen olduğunu söyler.
Demetrios Katartzes (Fotiades), Fenerli soyluların ve za­manın anlayışını yansıtması bakımından ilginç bir örnek olabilir.1730 yıllarında soylu ve zengin bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğmuş, iyi bir öğrenim görmüş, Bükreş’te yaşamış, Boğdan saraylarında bulunmuş ve Eflâk’ta en üst makamlara vardıktan sonra gene orada 1807 yılında
Reklam
_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
Sultan Abdülhamid Han-ı Sânî, Sultan Hamid olarak da bilinir. Sultan Abdülmecid ile Çerkes asıllı cariye Tîrimüjgân Kadınefendi'nin (öl. 1853) oğludur. Padişahlığının 1878-1908 arasındaki otuz yılı “İstibdat Devri” olarak anılır. Bu dönemde, dış sorunların ağırlığı gerekçesiyle baskıcı bir yönetim sürdürmüştür. (...) Amcası Abdülaziz'in
Sayfa 529 - 34- Sultan II. AbdülhamidKitabı okudu
Patrik Gregorious'un Rus Çarı Aleksandr'a yazdığı mektup, tarihi önem arz etmesi ve ibret alınması bakımından mühimdir. Mektupta şöyle demektedir: "Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak imkansızdır. Türkler, Müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i iman sahibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıkları ve kadere rıza göstermeleri yanında kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir...
Sayfa 187Kitabı okudu
1454 yılı Ocak ayı başlarında, yani Ortodoks kilisesinin takvimine göre Noel gününde, cihan padişahı II. Mehmed Han O rtodoks din adamı ve Doğu Roma İmparatorluğunun son patriklerinden, azledilen Ghennadios Scholarios’u sarayına davet etmiş, onu imparatorluğun Rum (Roma) Ortodoks Patriği olarak tayin etmiştir. Yeni Patriğe gösterilen özenli davranış ve iltifat Rum (Bizans) kayserlerinin dönemiyle ifade edilemeyecek kadar abartılıydı. Hükümdar onunla yemek yedi; saray halkı kendisine refakat etti ve yeni Patrik hediye edilen asa ve binek atıyla makamına döndü. Fatih, Ghennadios’u sadece Helenlerin değil, imparatorluktaki bütün Ortodoks Hıristiyanların ruhanî lideri ve milletbaşı olarak tayin etmiştir. Bir müddet sonra çıkan emirname ile Rum Ortodoks inanıştaki bütün tebaa, yani Bulgar, Sırp, Hıristiyan-Ortodoks Arnavutlar, Makedonlar ve Ortodoks inanıştaki Araplar ona bağlandı. Patrik hepsinin dini, idari, malî işlerindeki en büyük başıydı. Her türlü okul ve yayın işleri onun denetimindeydi.
Sayfa 191 - KronikKitabı okudu
Reklam
İstanbul’un Ermeni Hükümdarları
12 Eylül’ün hemen sonrasında standard bir eğitim almış bir kuşaktanım. Gerçi bizden sonra müfredat çok daha kötüledi. Aldığım eğitimde bir Halikarnas Balıkçısı ya da bir Azra Erhat tadında bu topraklarının halklarının tarihini öğrenmek gibi bir hedef nadiren güdüldü. İşte bundandır Bizans Tarihi bilmiyor oluşumuz. Müfredat bizi Tarkan-Malkoçoğlu
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (s.a.v.) NAAŞINI ROMA'YA KAÇIRMAK İSTEDİLER Hicret-i Nebeviyye'nin 14. yılında Çaryar-1 Güzin ve Ehl-i Beyt-i Tahirin, söz birliğiyle, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) mübarek naaşının bulunduğu kabrin dört tarafına hendekler kazap kargir binalar üzerine eski tarz bir kubbe inşa ederler. Ar dindan
Tarih yerin altında ve üstünde silinmez izler bırakmıştı. Patrikhane'de asılı olan tabloda İstanbul'u fetheden II.Mehmet ve onun patrik seçtirdiği Gennadios'u eşit şartlarda gösteren bir tablo asılıydı. Fatih, üvey annesi Mara Brankoviç'in koyu Ortodoks inancından etkilenmiş bir hükümdar olmalıydı ki; Yunanca ve Latince biliyor, Hristiyanlık tarihini inceliyor, zaman zaman kiliselerdeki ayinlere katılıyor, yalnızca Homeros okumakla kalmayıp, Akhilleus ve Hektor'un mezarlarını görmek için Troya'ya gidiyordu. Onunla birlikte seyahat eden Bizanslı tarihçiler yazmıştı bunu. Ama patriğin bugün susması gerekiyor, çünkü çevresindeki anlı şanlı kişiler böyle bir tarihi perspektife sahip olamazlar. Osmanlı hanedanı ile Bizans imparatorluk ailesinin kız alıp vererek akraba olduğunu söylese, inanmazlar bile.
Sayfa 99 - DOĞAN KİTAPKitabı okudu
Şehzade Mehmed’den Fatih Sultan Mehmed’e Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahı olan II. Mehmed, 1432 yılında Edirne’de, II. Murad’ın dördüncü oğlu olarak, Hüma Hatun’dan dünyaya geldi. Son derece zeki, enerjik ve hırçın bir kişiliği olan şehzadenin tahsiline, II. Murad tarafından hususî ehemmiyet gösterildi. Edirne Sarayı’nda dönemin mümtaz
Reklam
Samimi ve açık sözlü bir ilahiyatçı olan Gennadios ile sık sık bilimsel sohbetlerde bulunan Fatih onun ilmini takdir etmiştir. Sultanın Hıristiyanlığın temel akidelerini anlatan bir kitap yazmasını istemesi üzerine kaleme aldığı “İtikatname”sinde Gennadios, Hıristiyanlık hakkındaki temel bilgileri derleyerek padişaha takdim etmiştir. Ayrıca
Patrik ve hükümdar
Kilisede ortak yönetimden, tek bir ruhani liderin yönetimine nazaran ülkeye çok daha az fesatlık ve nizamsızlık tehlikesi gelir. Zira sıradan insanlar ruhani lider ile hükümdar arasındaki farkı anlamazlar. Aksine en yüksek mertebedeki din adamının haşmet ve ihtişamından gözleri kamaşarak otokrata eşit hatta daha da azametli ikinci bir hükümdar ve ruhani gücün başka ve daha iyi bir devlet idaresi olduğunu düşünürler. Patrik ile çar arasında bir ihtilaf baş gösterirse, Tanrı’nın davasınin yanında yer aldıkları inancıyla patriğin yanında yer alırlar.
Sayfa 942 - İş Bankası Kültür Yayınları
Yunan İhtilali 12 Şubat 1821 Mora'daki Türklerin bir kısmı Tripoliçe'ye can atmakla beraber çok büyük ekseriyeti katliâm edildiler. Yunanlıların öldürüldükleri Mora Türklerinin 40-50 binden az olmadığı muhakkaktır. Bunların içinde 400 yıl önce Mora'ya yerleşmiş Türk aileleri bile vardı. 5 Ekim 1821'de Tripoliçe'nin düşmesi faciayı tamamladı. Kaledeki asker ve sivil 8.000 Türk yeni doğmuş çocuklar bile ihmâl edilmeksizin öldürüldü. Bâb-ı Âlî, o kadar himaye ettiği ve bir hükümdar derecesinde imtiyazlar tanıdığı Ortodoks Cihan Patriki Grigorios'un âsilerle iş birliği hâlinde olduğunu tespit edince 22 Nisan 1821 günü kendisini tevkif ederek Fener Patrikhânesi'nin orta kapısında astırdı. Göğsüne ihanetini anlatan bir yafta yapıştırılan Patrik'in cesedi üç gün İstanbullulara teşhir edildi. Yeni Patrik'in emriyle bu orta kapı, o tarihten itibaren kapatılıp iptal edildi ve bir Türk devlet veya hükûmet başkanı aynı yerde asılıncaya kadar açılmamasına karar verildi. Bâb-ı Alî ihtilâlin başında olanlarından yakalayabildiklerini imha etti. Bunların arasında Edirne, Kayseri, Tarabya ve Edremit piskoposlarıyla bir kaç Fenerli Rum beyi de asıldı. Bu Fenerli Rum beyleri Boğaziçi'nde muhteşem saray ve konaklarda yaşayan, bilhassa armatörlükle zengin olan, Bâb-ı Âlî'nin Eflâk ve Boğdan prenslerini aralarından seçtiği bir kitleydi.
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.