Nietzsche, "İnsanın Tanrı tarafından yaratıldığına inanabilirdim, belden aşağısını yaratmasaydı," demiştir. Nietzsche, esprilerini o kadar ciddi
bir havayla yapar ki çoğu insan gülmeyi unutur. Konuyu, Nietzsche ile açtık ve belden aşağısıyla devam ettirelim. Bugün bilimin, romantizmi öldürdüğü söylenir çünkü bilim, her somut nesneyi
Bir gün bir adam onu zengince döşenmiş bir eve soktu ve şöyle dedi: 'sakın yerlere tükürme!' canı tükürmek isteyen Diogenes, adamın suratına tükürdü ve ona, bulduğu tek pis yerin orası olduğunu haykırdı.
- Dünyaya neden pis diyorsun?
- Pis ya! Senin gibi serseriler benim gibi zavallı yaşlıları ezecek ve hiçbir yasa beni senden koruyamayacak...Pis...Leş gibi...
Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan, bu kinlerden, bu ahlaksızlıklardan daha pis şeyi -kendinde, doğuşta varsa bile- söküp atmalıdır.
Nietzsche, "İnsanın Tanrı tarafından yaratıldığına inanabilirdim, belden aşağısını yaratmasaydı," demiştir. Nietzsche, esprilerini o kadar ciddi
bir havayla yapar ki çoğu insan gülmeyi unutur. Konuyu, Nietzsche ile açtık ve belden aşağısıyla devam ettirelim. Bugün bilimin, romantizmi öldürdüğü söylenir çünkü bilim, her somut nesneyi
Parkta yürüdü, bir an durup boş testili kadın heykeline baktı. Beni burada bıraktılar, diyordu sanki kadın, ve şimdi bu pis suları seyretmekten başka bir işe yaramıyorum. Bir zamanlar, beni yaptıkları taş hala beyazken, bu testiden sabah akşam bir çeşme akarken, ben sadece testiyi eğmek için buradaydım, şimdi ondan tek bir damla bile akmıyor ve kimse gelip bana neden akmadığını söylemiyor. Komiser mırıldandı, hayat gibi kızım, neden başladığını da neden bittiğini de bilmeyiz.
Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla sıcak, ya fazla soğuk, ya fazla yağmurludur. Gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar. Aklını başına derleyip bu pis ruh haletini tahlil etmek istersin. İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz.