Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Abdest Kişinin Allah Katındaki Derecesini Arttıran Amellerdendir
Ebu Hureyre'den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bakınız! Allah'ın onunla günahları sildiği dereceleri yükselttiği şeyi size bildireyim mi?' buyurdu. Oradakiler, 'Evet bildir, Ey Allah'ın Resûlü.' dediler. O da, 'Zorluklara rağmen abdesti tam ve eksiksiz güzel bir şekilde almak, mescidlere giden adımları çoğaltmak, namazdan sonraki namazı beklemektir. İşte bu ribattır. İşte bu ribattır. (Kendisine bağlanmaya değen şeylerdir.)' buyurdu." Muslim, 251
Sayfa 204 - Tevhid Basım YayıneviKitabı okudu
Ebû Hüreyre radıyallâhü anh’den rivâyet edildiğine göre, - Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Siz, imân etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedik­çe de imân etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceği­niz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırınız.” (Müslim, İmân 93.)
Reklam
Munazara dediğin
Muârız: İhâtalı (kesin) bir delille haram kılınmış bir şeyin, kesin olmayan bir delile dayanılarak mubah kılınmasını caiz kılacak huccetiniz var mı? İmam Şafiî: Evet var. Muârız: Nedir? İmam Şafiî: Yanımdaki bu kişi hakkında ne dersin? Onun kanına ve malına tecâvüz haram mıdır? Muârız: Tabii ki. İmam Şafiî: Peki iki şahid onun bir kimseyi öldürüp
Heva ehlinden iki adam Muhamed b.Sirin'in yanına girip "Ey Ebu Bekir, sana bir hadis tahdis edelim mi? Ne dersin?" dediler. "Hayır" diye cevap verdi. "Peki, sana Allah(azze ve celle)'nin kıtabından bir ayet okuyalım mı?" diye sordular. Bunun üzerine "Hayır, ya siz benim yanımdan kalkacaksınız ya da ben kalkacagım" dedi. Bunun üzerine iki adam kalkıp çıktı. Orada bulunanlardan biri "Ey Ebu Bekir, Allah(azze ve celle)'nin kitabından bir ayet okusa ne olurdu ki?" diye sordu. Muhammed b. Sirin buna karşılık şöyle dedi: "Onun bana bir ayet okuyup onu tahrif etmesinden, sonra bunun kalbimde yer etmesinden korktum." Muhammed sonra şunu ekledi: "Vallahi şu anda olduğum gibi olacağımı bilsem yine onları terk ederdim."[Darimi, es-Sunne; Hallal, es-Sunne; Acurri, eş-Şeria; ibn Batta el ibanetul kubrada rivayet etmiştir.]
Sayfa 275 - Neda YayınlarıKitabı okuyor
Mâlikî mezhebinin kurucusu İmam Mâlik, Mâlik b. Enes rahmetullahi aleyh kendisine kapıyı çalıp da geldikleri zaman gelenlere sorarmış: “Fıkıh meselesi mi soracaksın?” “Evet.” “Sorun.” dermiş, dinleyip fetvayı verirmiş. “Efendim, biz fıkıh meselesi sormaya gelmedik, zât-ı âlîniz hadis rivayet ediyorsunuz ya; sizden hadis telakki etmeye, naklen hadis almaya geldik.” derlerse; “İçeri girin.” der, içeri alırmış. Kendisi gider içeride gusül abdesti alırmış. En güzel elbiselerini giyermiş, en temiz, yeni sarığını başına sararmış, o misafirlerin oturduğu odaya kullanmadığı güzel rahlesini koydururmuş; orayı buhurlarla, güzel kokularla kokulandırırmış, ondan sonra edeb ve terbiye ile sevgi ve saygıyla gelir; “Resûlullah Efendimiz şöyle buyurdu, ondan şu râvi işitmiş, o şuna nakletmiş, o şuna nakletmiş, o şuna, o bana nakletti, ben de size naklediyorum.” diye nakleder ve kontrolünü de yaparmış.
Sayfa 253
Hadis İnkarcılarının Çıkmazları
Allah Rasûlü'nün ﷺ hadislerine hiç bakmadan Sünnet'e rağmen hüküm verenler, "Niçin böyle yapıyorsunuz?" sorusuna muhatap olduklarında hevalarına uymayan hadisler mütevatir derecesinde de olsa mevzu olduklarını iddia edebiliyorlar. Bu durumda akla şöyle bir soru gelmektedir: Kur'an Müslümanları "Neden Sahâbe'nin rivayet ettiği Sünnet'i inkâr ediyor da, onların naklettiği Kur'an'ı alıyor? Onlar Kur'an-ı Kerim'i rivayet ederken güvenilir de, hadisleri naklederken mi -hâşâ- ihanet içerisindedirler?! Onların her biri nassı muhafaza yönetimi aynı değil midir? Kur'an'ı muhafaza ederken başarılı olanlar, niçin O'nun mübeyyini olan ve koruması kendisinin muhafazasına bağlı olan Sünnet'i hıfzetme noktasında aciz kalsınlar?!
Sayfa 15 - Hüküm KitapKitabı okudu
Reklam
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Fakültemizde bir tarih profesörü vardı, ama dinî bilgisi zayıf. Kendisinin aileden de görgüsü, bilgisi yok; takvâsı da yok, yaşamı da bozuk! “Canım, bu kadar çok hadis yazılmış, sahih olan hadîs-i şerif- ler on sekiz tane filan diyorlar...” dedi. Tabii kendisi hadisçi değil, hadisten anlamaz, Arapça bilmez. Kendi mesleğinde bile kusurları var,
Birçok muhakkik, ashabdan bazısı hakkında su-i Zanna sebebiyet verir endişesi ile aralarındaki çekişmeleri zikretmenin haram olduğunu ifade etmişlerdir. Merfu hadis bunu desteklemektedir: “Sizden biriniz ashabimdan biri hakkında bana hiçbirşey ulaştırmasın. Çünkü ben yanıniza rahat olarak çıkmayı istiyorum.” Ebu Davud, İbn Mesud’den rivayet etmiştir. Ebu Leys şöyle demiştir: İbrahim en-Nehai ashabın savaşları ile ilgili soruya muhatap oldu. Şöyle dedi: “Bu öyle bir kandır ki Allah ellerimizi bundan temizlemişken dillerimizi mi bulaştıracağız?” Ehl-i Sünnet bu kıssaları anlatmaya mecbur kalmıştır. Çünkü bidatçiler bunlarla ilgili türlü iftira ve yalanlar uydurmuşlardır. Hatta bazı kelamcılar ashab arasındaki çekişmelere dair rivayetlerin tümünün yalan olduğu görüşüne sahiptirler. En güzeli bu rivayetlerin bazısının tevatürle sabit olduğunu söylemektir. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat, avamı vesvese ve olumsuz düşüncelerden korumak amacıyla bu rivayetlerden sabit olanları tevil etme konusunda icma etmiştir. Tevili kabil olmayan ise merduddur. Çünkü ashabın fazileti, hayat ve tavırlarındaki güzellik, hakka tabi oluşları kesin naslarla ve hak ehlinin icmaı ile sabittir. Hal böyleyken ahad rivayet, özellikle de yalancı ve mutaassıp Rafızilerden olan böyle bir rivayet nasıl olsun da buna muarız olsun.
( Bazı videolarda bu konu ile alakalı ithamlar gördüğüm için konuyla alakalı cevap niteliğindeki yazının tamamını paylaşıyorum. Bu konuyu merak edenler aşağıdaki yazıda kaynaklarıyla cevapları görebilirler. ) ZAYIF HADİS VE SUFİLER Dilaver Selvi Bazıları, sufîlerin zayıf hadisle amel ettiklerini, tasavvuf kitaplarında senet yönüyle zayıf
Reklam
Secde Ayetleri Hakkında
Son derece önem verilmesi gereken hususlardan biri de tilâvet secdesidir. Tilâvet secdesinin emredildiği konusunda bütün âlimler görüş birliği etmiş, bunun sünnet mi yoksa vâcip mi olduğunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Tilâvet secdesinin vâcip değil sünnet olduğunu söyleyenler Ömer ibnü'l-Hattâb, Abdullah ibni Abbâs, Selmân-ı
Sayfa 232 - Tahlil YayınlarıKitabı okudu
İmam Şafiî: Resulullah'ın hadisleri arapçadır. Kur'an'da olduğu gibi bunlarda da genel mana kastedilerek söylenmiş genel lafızlar ve özel mana kastedilerek söylenmiş genel lafızlar bulunmaktadır. Hadisteki genel bir lafızdan, özel bir mana kastettiğine Rasulullah'tan gelen bir karine olmadıkça, hadisin genel ve zahir manasında
Din düşmanlarının bir kurnazlığı da, “Hadîs-i şeriflerin bazıları hadis değil, birileri hadis diye uydurmuş.” demeleri; okuduklarına, duyduklarına; “Bakalım bu sahih hadis mi, mevzu hadis mi?” diye itiraz etmeleridir. Mevzu hadise kimsenin itibarı olmasın, itibar etmesin; onu en müttakî din alimleri, müçtehidler söylüyor. Ama sahih hadise
AKLIN MI CİNNET Mİ?, 3- İSLÂMA GÖRE AKIL, Kamusların Yıldız Alacasında
İslâmî Bilgiler Ansiklopedisi İslâm'da akıla geniş yer ayırmış; okuyalım: “Kur'an lügatına göre akıl: 1) Bilgiyi elde eden güç, 2) bu güç ile elde edilen bilgi. Dinen mükellef olmaya esas teşkil eden akıl birinci manadaki akıldır. İnsanda doğuştan mevcut olan bu gücü Eş'ari, zaruriyyâtı anlayan güç diye tanımlar: Kur'an'da kâfirlerin akılsızlıkla yerildiği yerlerde ikinci manada kullanılır: Onlar bir alay sağır, dilsiz ve körlerdir, akletmezler (Bakara) gibi. Hadislerde akıl, deveyi vb. bağlamak, diyet vermek, anlamak ve bilmek manalarında kullanılır. Aklın üstünlüğü ve ilk yaratılan mahlûk oluşu hakkında hadis diye rivâyet edilen metinler, hadis araştırıcılarınca sabit ve sahih görülmemiştir. Hazret-i Peygamber akıllı manasına keyyis kelimesini kullanmış ve akıllı, nefsini zapt-i rapt altına alıp ölümünden sonraki ebedî hayat için hazırlanan kimsedir buyurmuştur. Kelamda akıl birkaç türlü tanımlanmıştır. Ehli sünnet'e göre, 'Düşünmek veya duyu vasıtalarıyla idrâk etmek suretiyle bilinebilecek şeyleri bilme ve anlama kudreti.' Mutezile'ye göre, 'iyiyi kötüden ayırt etme kudreti.'
Sayfa 221 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İmamlar Kureyş'tendir Hadisi Üzerine Yorumlar
Gerçek anlamda ortadan kalkıp-kalkmadığı bir yana, acaba bu ilk siyasî ihtilâfi ortadan kaldıran şey, sadece Ensâr'ın kendi siyasal haklarından feragat mi etmesiydi; yoksa Hz. Ebubekir'in bizzat kendisinin rivayet etmiş olduğu söylenen “İmamlar (önderler) Kureyş'tendir." hadisi miydi? Bu arada söz konusu edilen hadis gerçekten de Hz.
Sayfa 15-19
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.