Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
242 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Salgın hakkın çok iyi bir kitap !
Bu kitap benim şimdiye kadar salgın hastalık konusunda okuduğum en iyi kitap. Bence tüm zamanların en iyisidir diyemem ama bunu rahatlıkla söyleyebildim. Bunları yazarken karşıya baktım ve Orhan Pamuk Veba Gecelerini gördüm. Aynı şekilde işlenmemiş konu evet ama hastalıkla ilgili kısımların da bu kadar net anlatılamadığını bu kitabı okuyunca
Veba Yılı Günlüğü
Veba Yılı GünlüğüDaniel Defoe · İş Bankası Kültür Yayınları · 2020843 okunma
erkekler arasında bir salgın mıdır nedir bilmiyorum tanımadıkları hatta bizim bile koynumuza girecek ucube kızları bile yakın takipe almaları tek gecelik ilişki geçirmeleri gerçekten mide bulandırıcı..
Reklam
144 syf.
·
Puan vermedi
·
36 günde okudu
Özellikle okumak ve düşünmek üzerine çoğumuzun aklındaki sorulara yanıt vermiş
Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer
Kitap 4 bölümden oluşuyor, kitaptaki temel düşünceleri özetleyelim: 1.İnsan Mutluluğunun İki Temel Düşmanı: Istırap ve Can Sıkıntısı Schopenhauer bazı kitaplarında bu iki düşmana değinir. Özellikle can sıkıntısına. “ihtiyaç içerisinde bulunmak ve yoksunluk
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
Okumak, Yazmak ve Yaşamak ÜzerineArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 20133,655 okunma
Bizans ve Osmanlı imparatorluklarında vergileme öküz sayısına göre yapılmakta idi. Salgın sonucu öküzü ölen köylü çaresiz kalır, fakr u zarurete düşer ve hükumet anlayış göstererek vergi affına giderdi.
Büyük Merhamet Yarışının Kahramanı: Togo
Birçok hayvan türü, binlerce yıldan beridir insanlara eşlik etmiş; sadakat, sevgi ve bağlılığı ile insanların kalplerini fethet etmiş ve insan hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Homosapiens’in evcilleştirdiği bu ilk türlerinden biri de köpektir. Köpek, tarih boyunca insanlarla derin bağlar kurmuş ve insan topluluklarında önemli roller üstlenmiştir. Tabi insanlar için sadece evcil bir hayvan değil, aynı zamanda insanların güvenliğini sağlamıştır. Gözlerindeki sadık bakışlar, koşulsuz sevgi, insana birer dost ve yol arkadaşı olmuştur. 1925’te sert bir kış yaşanırken solunum sistemini hedef alan oldukça bulaşıcı bir bakteriyel enfeksiyon olan difteri salgını, Alaska’nın küçük kasabası Nome’u kasıp kavurdu ve bu salgın yüzünden çocuklar ölmeye başladı. Söz konusu Alaska olunca, iklim şartları dolayısıyla, bu salgın yüzünden umutlar hiç de iç açıcı değildi. Hayat kurtarabilecek bir serum vardı ama Nome'da bu serum bulunmuyordu. İşte Togo ve sahibi Seppala'nın macerası böyle başlar. Videonun tamamını aşağıda verdiğim linkten izleyebilirsiniz. YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın. youtu.be/r6VwLS5kaJ0?si=...
208 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Tanrı’nın Öfkesi
Doğal afetler insanlık tarihinin vazgeçilmezi, korkularının ve büyük acılarının kaynağı olagelmiş ve varlığını devam ettirmeye de devam ediyor. İnsanlık tarihinden de eski olan doğa olayları kuvvetle muhtemelen dünyanın sonuna kadar devam edecek ve hatta Dünya’nın sonunu da getirecek. Doğa olayları yeryüzündeki tüm insanlığı etkisi altına alan, bir coğrafi bölge ile sınırlı kalmayan, son pandemide de görüldüğü gibi insanlığın ortak noktası. Bu kitap da Orta Çağ’da Avrupa’yı etkisine alan doğal afetleri ve sebep olduğu sonuçları ele alıyor. Kitapta 14.yüzyıla girerkenki doğal afetler ile başlayarak bu yüzyılda meydana gelen olayları anlatıyor. Bu olaylar içerisinde; depremler, seller, volkanik patlamalar, kıtlıklar, iklimsel olaylar, hayvansal hastalıklar vs. gibi olaylar ele alınmış. Anlatılan konular dönemin kaynaklarından alıntı yapılarak, istatistiksel grafikler ve tablolar kullanılarak ve konuyu yansıtan görseller ile birlikte desteklenerek içerik zenginleştirilmiş. Kitabı çok büyük bir ilgi ile okudum ve bilmediğim çok şey öğrendim. Misal İngiliz Terlemesi diye bir salgın hastalığın olduğunu, zamanında Ortadoğu’dan Avrupa’ya kadar havayı toz bulutlarının kapladığını ve bu durumum yaklaşık 18 sürdüğünü vs. gibi konuları ilk defa duydum. Yazarın daha önce “Kara Ölüm” kitabını okumuş ve beğenmiştim. Bu kitabı da çok güzeldi.
Tanrı'nın Öfkesi
Tanrı'nın ÖfkesiTolgahan Karaimamoğlu · Kronik Kitap · 202317 okunma
Reklam
O hafiye sistemi maalesef memleketimizde bir türlü temizlenmeyen salgın haline aldı. Abdülhamid'den sonra her rejimde hür fikirli vatandaşlar bu hafiyelik yüzünden rahat yüzü görmediler.
"O giti,bay salgın doktoru.geri dönmeyecek. Tapınak insanları onu bir illüzyon yaptı,herkez Öldürdüğünü düşündü ve başka bir boyut geçti. Geri dönmeyecek çünkü burada geri dönmesini Gerektirecek bir şey kalmadığına inanıyor"
Sayfa 529Kitabı okudu
Osmanlı Devleti, bir yandan Balkan Harbi’ndeki yaralıların ve hastaların bakımı ve salgın hastalıklarla mücadele ederken, diğer yandan savaş sırasında göç eden muhacirler için aşhâneler açarak yoksul insanları doyurmuştur.
Reklam
En son toplumsal gelişmeler ve dikkatin yapısal dönüşümü, insan toplumunu sürekli olarak vahşi doğaya yaklaştırıyor. Bu sırada, örneğin mobbing, bir salgın boyutuna ulaştı. İyi bir hayat yaşama kaygısı, kaldı ki buna başkalarıyla yaşamayı başarmak da dahildir, gitgide hayatta kalma kaygı­sına doğru dönmektedir.
Dinsel tapınının kökeni
Bir bedene sahip olan her şeye büyü yapılabilir, demek ki doğa tinlerine de. Bir tanrı, açıkça kendi resmine bağlıysa, onun üstünde (onu kurbanlarla beslemekten vazgeçerek, kırbaçlayarak, zincire vurarak ve benzeri edimlerle) doğrudan doğruya bir baskı da uygulanabilir. Çin'de yoksul insanlar tanrılarının kendilerinden esirgediği lütfu zorla elde etmek için onun resmini ipe bağlarlar, yırtarlar, sokaklardan, çamur ve gübre yığınlarının üzerinden geçirirler: "Seni cinin köpeği seni, " derler, "görkemli bir tapınakta oturttuk seni, altınlarla süsledik, iyi besledik, sana kurbanlar getirdik, ama yine de nankörlük ediyorsun böyle." Azizlerin ve Meryem'in tasvirlerine, örneğin salgın hastalıklarda ya da kuraklıklarda görevlerini yerine getirmedikleri zaman uygulanan benzer yaptırımlara, Katolik ülkelerde bu yüzyılda bile hâlâ rastlanmaktadır.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Eğer bir salgın kontrolden çıkarsa bunun ilahi bir gücün hiddetinden çok insan evladının beceriksizliğinden kaynaklandığı varsayılır.
Senin saçlarından sarkan bu salgın esenlikli bir istilâ gibi yüzümün kurak topraklarına nam salmıştır mâdurunu memnun eden bir işgâl gibi mevlâ'nın silüetinden bir eşkâl gibi ne desem azdır, ne desem fazla yalnız öleceğim belki fakat yanlış ölmeyeceğim bahçeye çık.. |Payidar Zaraman
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.