Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dindeki Hakikat
Schopenhauer'in dinsel-ahlaksal insan ve dünya yorumundan Hıristiyanlığın ve öteki dinlerin anlaşılması için çok şey kazanılabileceği ne denli kesinse, onun, dinin bilgi açısından değeri hakkında yanılgıya düştüğü de o denli kesindir. Kendisi bu konuda, hepsi de romantizmin yandaşı ve Aydınlanma ruhunun yeminli inkârcıları olan döneminin-bilimsel öğretmenlerinin itaatkâr bir öğrencisiydi sadece; günümüzde doğmuş olsaydı, dinin sensus allegoricus'undan* söz edebilmesi mümkün olmayacaktı; daha çok saygı duyacaktı hakikate, adeti olduğu üzere şu sözcüklerle: şimdiye dek hiçbir din, ne dolaylı yoldan ne de doğrudan doğruya ne dogma ne de mesel olarak, bir hakikat içermiş değildir. *eğretileme duyusu
Sayfa 84 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Schopenhauer ‘ın çok zengin bir sofra başında intiharı övdüğünü sık sık anlatıp gülerler. Şakaya alınacak hiçbir şey yok bunda. Acıklıyı ciddiye almamak o kadar da ağır bir şey değil ama bu tutumu benimseyen kişi hakkındaki yargıyı eninde sonunda tutumun kendisi verir.
Sayfa 19
Reklam
Kendi kendine yetmek, kendi kendisi için her şey olmak ve tüm varlığımı kendimde taşıyorum diyebilmek, elbette mutluluğumuz için en yararlı özelliktir... Aristoteles'in, "Mutluluk, yetinmeyi bilenlerindir..."
Sayfa 122 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Nisan 2019Kitabı okudu
"Yalancı kötümser Schopenhauer'ın o müthiş budalalığını hatırlıyorum; ona göre koca aptallar, birbirlerine söyleyebilecekleri fikirleri olmadığından küçük, boyalı kartonları icat ettiler ve bunlar oyun kâğıtlarıdır. Ama bu koca aptallar oyun kâğıtlarını icat etmiş olsalar da o kadar aptal değildirler çünkü Schopenhauer'in kendisi, kötümserlik denen, sanki kâğıt oynayanları öldüren sıkıntı, kaygı yokmuş gibi, acıdan daha kötü bir şeyin bulunmadığı bir zihinsel oyun sistemi dışında bu tür bir şey icat etmemiştir."
Nietzsche'nin değer ölçüsünü benimsersek, şu ya da bu biçimde, evet diye düşünüyorlar demektir. Buna karşılık, intihar eden kişilerin yaşamın anlamından kuşku duymadıkları da çok olur. Bu çelişkiler süreklidir. Hatta mantık özleminin en çok duyulduğu bu noktada, görülmedik ölçüde canlı oldukları bile söylenebilir. Felsefe kuramlarını bu kuramları yayanların davranışlarıyla karşılaştırmak beylik bir şey, ama yazının malı olan Kirilov, söylenceden doğan Peregrinos, varsayımdan gelen Jules Lequier bir yana bırakılırsa, yaşamanın bir anlamı bulunduğunu yadsıyan düşünürlerden hiçbirinin, mantıklarını yaşamayı da yadsımaya kadar götürmediğini söylemek gerek. Schopenhauer'in çok zengin bir sofra başında intiharı övdüğünü sık sık anlatıp gülerler. Şakaya alınacak hiçbir şey yok bunda. Acıklıyı ciddiye almamak o kadar da ağır bir şey değil ama bu tutumu benimseyen kişi hakkındaki yargıyı eninde sonunda tutumun kendisi verir.
“Çoğunlukla insanın kendisi bile haklı olup olmadığını bilmez, çoğunlukla haklı olduğuna inanır ve yanılır, çoğunlukla buna iki taraf da inanır: Çünkü -veritas est in puteo- Gerçek derinlerde saklıdır.”
Sayfa 20
Reklam
Gerçekten de ciddi, akılcı bilgi, Descartes'ın yaptığı gibi her konuda tam bir kuşkudan yola çıkan, inanca dayanarak kabul edilen her bilgiyi kenara atıp her şeyi aklın ve deneyimin yasaları üzerinde yeniden kuran bilgidir ve hayat sorusuna benim de aldığım yanıttan, yani o belirsiz, bir şey ifade etmeyen yanıttan başka bir yanıt veremez. Sadece ilk başlarda bilgi sanki olumlu yanıt vermiş gibi gelmişti bana; olumlu zannettiğim bu yanıt Schopenhauer'in, "hayatın bir anlamı yoktur, kötülükten ibarettir" yanıtıydı. Ama meseleyi inceledikten sonra yanıtın olumlu olmadığını, benim duygularımın sadece onu öyle dile getirdiğini anladım. Brahmanların, Süleyman'ın ve Schopenhauer'in ifade ettikleri gibi kesin bir şekilde ifade edilen yanıt, sadece belirsiz bir yanıt ya da 0=0 özdeşliğidir, bana bir hiç olarak görünen yaşam boştur, hiçbir şeydir. Böylece felsefi bilgi hiçbir şeyi inkâr etmez, ancak bu sorunun kendisi tarafından çözümlenemeyeceğini, kendisi için çözümün belirsiz kaldığını söyler.
Çünkü her insanın serbest zamanı tam olarak onun kendisi kadar kıymetlidir. Aristoteles "Mutluluk serbest zamana dayanır görünmektedir.!" ve Diogenes Laertius Sokrates'in "serbest zamanı sahip olunan bütün her şeyin en kıymetlisi" dediğini bildirir.
Başkasına muhtaç olanın mutlu olması ne mümkün. İnsan, evvela kendine yetmeli. Sonra? Sonrası Schopenhauer'in yaşamın bilgeliği üzerine söyledikleri gibi: "Kendi kendine yetmek, kendi kendisi için her şey olmak ve tüm varlığımı kendimde taşıyorum diyebilmek, elbette mutluluğumuz için en yararlı özelliktir."
"Kötülük yapamayacak kadar iyi biri olduğunuzu düşünün" ve "Her zaman aklınızda iyi bir şey olsun". Bunlar muhtemelen Schopenhauer'ın gerçekte kendisi hakkında düşündüklerini ve çoğunlukla aklında olan şeyleri düzeltmesine yarıyordu.
Reklam
Sözgelimi on dördüncü, on beşinci yüzyıllarda bu top­raklarda yaşayanlar için Platon'un, Aristoleles'in, Ploti­nos'un, Proklos'un okunması bir gereklilik olarak düşünül­meyebilirdi. Çünkü orada yazılmış olanlar burada söz söy­leyenlerin sözlerinde, üstelik süzgeçten geçirilip hazmedi­lerek ve yepyeni bir terkibe dönüştürülmüş olarak zaten sunuluyordu. Çünkü o zamanlar, eğer farklı bir noktadan bakacak olursak, bir dünya kendi kendisine yıkılıp gitme­dikçe, kendisi kendisinden başka bir şey olmaya kalkarak kendi özünü harap etmedikçe, ne kadar farklı hatta hasım olursa olsun diğeri onu ifsad ederek içeriden çökertmeye kalkışmıyordu. Ama bugün böyle değildir ve çok değişik ve tafsilatlı sebeplerden ötürü değildir.
...çünkü doğrunun ne olduğu çoğunlukla bilinmez. Çoğunlukla insanın kendisi bile haklı olup olmadığını bilmez, çoğunlukla haklı olduğuna inanır ve yanılır, çoğunlukla buna iki taraf da inanır: Çünkü veritas est in puteo [Gerçek derinlerde saklıdır., Demokritos]...
Kendi kendine yetmek, kendi kendisi için her şey olmak ve tüm varlığımı kendimde taşıyorum diyebilmek, elbette mutluluğumuz için en yararlı özelliktir. Aristoteles'in, "Mutluluk, yetinmeyi bilenlerindir" (Eudemos'a Etik, VII,)
Sayfa 130Kitabı okudu
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
( Marques de Sade > Max Stirner > Nietzsche )
_Ben düşüncesizim. _Hiçbir şey benden üstün değildir! Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir. _Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek hiç kimsenin üstüne vazife değildir. _Ben tamamlanmamış bir tinim ve mükemmel tin için çaba göstermeliyim.
208 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.