Schopanhauer'in son derece gerçekçi bir yapısı var. Aşk kavramını da bu gerçekçilikle ele alıyor. Yani ondan bir şair gibi aşkı incelemesini bekleyenler büyük hayal kırıklığına uğrar. Zaten kendisi de bu tarz beklentide olan insanları rahatsız edeceğini belirtiyor.
Çok kaba bir özet olarak:
İnsanın aşk uğruna delilikler yapmasını "tür ruhunun" insanı ele geçirmesi olarak tanımlıyor. Aşkın, türün yani "insanlığın" devam edebilmesi için gerçekleşen bir olay olduğunu, "birey"in yani kişinin her türlü rasyonel, akılcı düşüncelerini yok edebilecek bir duygu olduğunu söylüyor. Tür ruhu amacına ulaştığında (cinsel birliktelik ve çocuk yapıldığında) erkeğin tüm doğal sadakatinin biteceğini, geri kalan evlilik zamanlarında yapay bir sadakat geliştireceğini savunuyor. Kadının sadakatinin ise tam tersi şekilde, çocukla daha da perçinlenceğini savunmuş. Ayrıca, tür ruhunun ne kadar kudretli ve etkili bir şey olduğunu anlatırken aklına gelmiş olacak ki eşcinselliğe de değinmiş. Çünkü madem türü devam ettirmek bu kadar önemli, aşk gibi bir duyguya sebep oluyor, o zaman eşcinsellik nasıl çıkmış? Belli ki bu soru kafasını kurcalamış ama ona da bir çözüm bulmuş.
Tüm bunların nedenini ve daha fazlasını anlatmış. Bence okuması çok zevkli bir kitaptı ve tespitlerinin bçoğuna katılıyorum. Aşk ve duygusal ilişkiler üzerine düşünen herkesin bu kitabı okumasını öneririm.