Bu bataklığın suyu da çamuru da;
-Delikanlılıkla elikanlılığı bir tutan.-
-Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran, namusu apış arasına sıkıştıran,
-Ve bunca kötülük dururken, öpüşmeyi ayıba, sevişmeyi ahlaksızlığa yakıştıran zihniyetten gelir.
-Bazılarının gözünde, kadının çörek otu kadar
-Sarılmak sevme sanatıdır.-
Sarılmanın hası, bilekçe değil yürekçedir.
Sarılacaksanız yürekçe sarılın…!
.
İlk ve son defa görüyormuş gibi
Sık sık, sıkı sıkı sarılın sevdiklerinize.
Sarılmak ayakları yerden kesmek,
nefesi nefese vurmaktır.
Gönlü fethetmek, sağ yana da bir kalp koymaktır.
Sarılmak, yarayı sarmak, hasreti orta yerinden
Ömürlük sevgilere hasretiz, bir kadın bir erkeğin gülümsemesine hasret
-İnsanın insanı sevmeye vakti olmadığı zamanlardayız.
Oysa,
Sevgi tüm yaratılmışların özetidir.
İnsan olmak sevmekle başlar. -
.
Dünyada sahtesi en çok üretilen şeylerden biri haline geldi sevgi.
Bu nedenle, sevginiz yapay olmasın, içten olsun, gerçek olsun,
Yirmi dört ayar altın gibi saf olsun.
.
Kimseyi yalandan sevmeyin !...
Sevecekseniz adam gibi sevin !...
.
-İnsanın, paraya olan ihtiyacından daha çoktur sevgiye ihtiyacı.
Kredi kartı limitsizi değil, yüreğindeki sevgi limitsiz insanı sevin.-
"Okullarda öğretilen ilk dersin 'Düşünceleriniz Hayatınızı Nasıl Şekillendiriyor?' olmasını çok isterdim.
"Çocukların savaş tarihlerini ezberlemelerinin önemini hiç anlamış değilim. Düşünce enerjisinin ziyanı gibi geliyor bana. Bunların yerine, onlara şu tür önemli konuları öğretebiliriz: Zihin Nasıl Çalışır, Mali Durumla Nasıl Baş Edilir, Ekonomik Güvence İçin Nasıl Yatırım Yapılır, Nasıl Anne Baba Olunur, Sağlıklı İlişkiler Nasıl Yaratılır, Özgüven ve Özdeğer Nasıl Kazanılır ve Korunur vb. "Bugün öğretilen derslerin yanı sıra bu konuların da öğretildiği okullarda yetişen bir kuşağın yarattığı dünyayı düşünebiliyor musunuz?
"Kendilerine saygı ve sevgi duymayı bilen mutlu insanların dünyasına sahip olacaktık.”
-Sarılmak sevme sanatıdır.-
Sarılmanın hası, bilekçe değil yürekçedir.
Sarılacaksanız yürekçe sarılın…!
.
İlk ve son defa görüyormuş gibi
Sık sık, sıkı sıkı sarılın sevdiklerinize.
Sarılmak ayakları yerden kesmek,
nefesi nefese vurmaktır.
Gönlü fethetmek, sağ yana da bir kalp koymaktır.
Sarılmak, yarayı sarmak, hasreti orta yerinden
''Hala okuyor musun?''
''Bir süredir okumuyorum.''
''Niçin?''
''Duvar'ı okudum. Kötü etkiledi o kitap beni. İşte, ne bileyim, sanki okumanın bana zararı oluyormuş gibi geldi.
''Başka kitaplar oku. Çivi çiviyi söker.''
"Halbuki benim için açıklık içermeyen
bir sevgi olamaz. Sevgi, kendini açmak,
olduğun gibi göstermek, karşındakini de
değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi
kabul etmek, anlamak ve sevmek değil de
nedir?"
YAŞ 5 Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.
YAŞ 7 Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.
YAŞ 12 Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.
YAŞ 13 Annemle babamın el ele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu
Çocuk yaşamına iyilik, sevgi ve adalete inanarak başlar. Bebek, annesinin memelerinde güven bulur; onun üşüdüğü zaman üstünü örteceğine, hastalandığında kendisini rahatlatmaya hazır olacağına inanır. Bu inanç babaya, anneye, büyükanneye ya da büyükbabaya, başka bir yakına karşı duyulan inanç olabilir; Tanrı'ya inanma biçiminde de kendini gösterebilir. İnsanların çoğunda bu inanç küçük yaşta yıkılır. Çocuk babasının önemli bir konuda yalan söylediğini duyar; babasının annesinden korktuğunu, onu memnun etmek için kendisine (çocuğa) yüz çevirmeye hazır olduğunu görür. Annesiyle babasının cinsel ilişkilerine tanık olur; babasını vahşi bir hayvan gibi algılar; mutsuz olduğu ya da korktuğu zamanlarda kendisiyle sözde bu denli ilgili olan anne-babasının, durumunun farkında bile olmadıklarını, bunu söylese bile aldırmadıklarını görür. Çocuğun anne-babasının sevgisine, doğru sözlülüğüne ve adaletine duyduğu ilk, özgün inanç pek çok kez yıkılır. Bazen dinsel eğitimle yetiştirilen çocuklarda bu inancın yitirilmesi doğrudan doğruya Tanrı'ya olan inancın yitirilmesine dönüşebilir. Çocuk sevdiği küçük bir kuşun, bir arkadaşının, kardeşinin ölümü karşısında iyiliğine ve adaletine güvendiği Tanrı'ya inancını yitirir.Ama burada yıkılan inancın, insana ya da Tanrı'ya duyulan inanç olması pek önemli değildir. Yıkılan her zaman yaşama, yaşamın güvenilir olmasına, onun verdiği güvenceye duyulan inançtır.