Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türkiye nedir? O her zaman birileri tarafından aranan bir şeydi. Ne olduğunu henüz bilmeden sevenler tarafından, ne olduğunu en başından sezip de sevmeyenler tarafından, ne olduğunu henüz bilmeden sevmeyenler ve ne olduğunu en başından sezip de sevenler tarafından. Ona ait olanlar, ona yaslananlar, ona tapanlar tarafından. Ona itiraz edenler,
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Sarah Kane
Gerçekte, fiziksel şiddetin yer almadığı, dural bir metin olan Crave, şimdiye değin yazdığım en umutsuz şey. Bazıları onun içeriğinde "yüksek değerde bir şeyler olduğunu" dile getirdi ve bu zamandan sonra metin, "umut" aşılayan bir konuma geldi. Ama durum hiç de öyle değil. (Crave'deki) Bütün karakterler kendisini salıvermiş durumda. Bu, yazdıklarım arasında insanların, "lanet olsun, ben buraya ait değilim" dedikleri ilk metin."
Sayfa 117 - PdfKitabı okudu
Onu istiyorum. Onu istemek! Bu tehlikeyi göze alamam. Düşüncelerimi ne olursa olsun ondan ayrı tutmalıyım. Gözlerimi kapatıyorum. Saat beşe kadar da.yanmak zorundayım. Kaçmak, beni rezil bir gelecekle baş başa bırakmak isteyen beynime nasıl engel olacağım? Şimdiye ait değilim ben. Sonsuzluğa varmalıyım … Ama kaslarım, yüreğim? Kıpırdamamaya dikkat ederek elyordamıyla o kitapçığı buluyorum. Nemrut Dağ’ı ve Taştan Tanrılar … Gerçekten de sonsuzluğun kapısı orada mı? Belki… Az önceki kahkaha, bu kez üst odalardan birinde yankılanıyor. Kadınlar, erkekler ve orospular … Bu şehirdeki on günün en kısa tanımı bu değil mi? Birden göğsüm sevinçle titriyor. Saat beşe kadar beynimi geçmişte tutabilirim. Kendimle hesaplaşmak … Bir buçuk saate sığdırılacak bir hesaplaşma! Hayır bu sözcüğü beğenmedim. Aylar önce Girne’deki hastanede yatarken de söylemiştim bunu Doktora. Hatırlamak daha iyi bir sözcük. Öyleyse başlamalıyım.
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Reklam
_Çok defa hem kendimden hem de her şeyden bıkmış bir haldeyim. _Aşık olan körleşir ve evlendikten 8 gün sonra gözleri açılıp gerçekle yüzleşir. _Espri, ince zekalıları ve avanakları ortaya çıkarır. _Dürüstlük, en mükemmel politikadır. _Ahlak bir şahsiyet meselesidir. Kişinin kusurlu olduğunu fark edebilmesi için ahlaklı olması şarttır. _Doğada
…, Şimdiye ait olan her şeyi kötü bulup, geçmişteki her şeyi iyi hatırlayanlardan da değilim. Bazı insanlar geçmiş duygusunu erken yaşta edinirler. Ben, onlardan biriyim.
Sayfa 138 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Büyük Türk tarihinde en mühim ve en şanlı devir Osmanlılar devridir. Gerek hayatının uzunluğu, gerek fütuhatının büyüklüğü ve gerekse teşkilât ve medeniyetinin sağlamlığı ve yüksekliği bakımından Osmanlı tarihi, cihan tarihinin pek dikkate değer bir kısmıdır. İnsanlığın tarihinde Osmanlı İmparatorluğundan daha çok yaşayan ve daha büyük topraklara
Hâlâ Joe’yu düşünüyordu ve arkasını dönüp kapıya bakmadı. Kapının yumuşakça kapandığını duydu. Uzun bir sessizlik oldu. Kapının çalındığını unuttu; bomboş gözlerle önüne bakıyordu ki bir kadının hıçkırığını duydu. İstemsiz, spazmı andıran, kontrol edilmeye ve bastırılmaya çalışılan bir hıçkırık diye düşünürken o tarafa döndü. Bir an sonra
Reklam
"Şimdiye kadar ben senin nene mâni oldum Suzan?" "Fakat mademki bugün başlıyorsun... Daha doğrusu başlamak istiyorsun..." "Ben... Ben yalnız bir şey istiyorum. Benim kadınım olduğunu büsbütün unutmamanı... İşte bu kadar." "Ben evvela kendi kendimin sahibiyim. Ve kendisine tamamıyla sahih,' müstakil, serbest bir insan gibi ve onun şuuruyla seninle hayatımı birleştirdim. Ben sanatımı, ben işimi ihmal edemem. Ben yalnız senin kadıncığın olarak dünya ile, dünyadaki hareketlerle, zekâ ile aramdaki münasebetleri kesemem. Ben senin kadının değilim, anlıyor musun? Seninle hayatını birleştirmiş bir kadınım. Ben bir eşya değilim ki? Şuursuz olarak ve kendi hayatı, kendi hayatının icapları ve ihtiyaçları olmadan sana ait olayım?"
Sayfa 18 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Memleketimizde üç fikir cereyanı vardır. Bu cereyanların tarihi tetkik olunursa görülür ki mütefekkirlerimiz ihtida "muasırlaşmak" lüzumunu hissetmişlerdir. Üçüncü Sultan Selim devrindel başlayan bu temayüle inkılabdan sonra "İslamlaşmak" emeli iltihak etti; son zamanlarda ortaya bir de "Türkleşmek" cereyanı çıktı.
X Arabasına bindiğimiz zaman Prens: -Bakın aklıma ne geldi, dedi, bir yere gidip bir şeyler yesek. Ne dersiniz? -Bilmem ki Prens. Geceleri yemek yeme alışkanlığım yoktur. Sabit, kurnaz bakışını gözlerime dikerek: - Hem yer, hem konuşuruz, diye ekledi. "Anlaşıldı, açık konuşmak istiyor!" diye düşündüm. Benim de istediğim buydu zaten.
Mızmız biri sayılmam. Şimdiye ait olan her şeyi kötü bulup, geçmişteki her şeyi iyi hatırlayanlardan da değilim. Bazı insanlar geçmiş duygusunu erken yaşta edinirler. Ben, onlardan biriyim. Yaşla bir ilgisi yoktur bu duygunun. Benim erken yaşta ağır bir geçmişim oldu. Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve biz­ den hayatın geri kalanını alır. Hayatın kendini anlayanları ceza­landırmasıdır bu.
77 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.