Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anadolu’nun bu son ağıtçısı her seferinde ölünün kapıdaki ayakkabılarına bakarak iç geçirdi, rahmetlinin henüz yorgan döşek gezen kokusunu içine çekti, mevtanın elbiselerini kucaklayıp bir yakınından hikayesini dinledi. Ölenin kim olduğunu, neler yaşadığını, hangi zorluklarla büyüdüğünü, neden öldüğünü, hangi muradını tamamlamadığını, içinde hangi
Sonra anladım ki, haksızlığa dile dökmekle yetinmenin bir faydası olmuyormuş. Haksızlığa karşı savaşacaksan, hayatını koyacaksın ortaya. Artık içim rahat.
Reklam
Vali harabede beni kıstırdı. Onu itip kaçmak istedim ama o beni yere yatırdı. Sonra da köpekleri kollarımı bacaklarımı tutup hırlamaya başladılar. Tırnaklarını ağır ağır etime gömüyorlardı. Artık kıpırdayamıyordum. O zaman anladım ki ölüyorum. Kıpırtısız kalmak ölmek demekti..
Sayfa 42 - Doğan KitapKitabı okuyor
01/05/2024
Bakele dönüp bakmış. Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış. Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, "Anladım İbrahim...." demiş. "Anladım... Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini." Aşk, âşık olduğunla yekvücut olmakmış. Öyle dedi dedem.
Bu akşam anladım ki bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığında çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
Sayfa 163Kitabı okudu
"Okuldayken coğrafya öğretmenim dünyanın bi' portakala benzediğini anlattıydı, on yaşıma gelmeden portakalın tamamının kimseye ait olmadığını anladım. Kimsecikler kendi payından daha fazlasına sahip olamaz ve kimi zaman yeterince pay düşmemiş gibim görünür. Ama siz... hiçbiriniz... sakın ha bütün portakalın sahibi olduğunuzu düşünmeyin, sonra kesinkes hata ettiğinizi anlarsınız ama ağır darbeler yemeden de anlayamazsınız." Çocukların çocuklardan öğrendiği şey dedi, bütün portakalı kapmanın anlamı olmadığıdır... kabuğuyla falan yani. Böyle yaparsanız çekirdeklerini bilem alamazsınız, kaldı ki onlar da yenmeyecek kadar acıdır.
Reklam
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
13 Kasım 1973: Atsız Toptaşı Cezaevi'nde Dört aylık rapor Adli Tıp'ta Kasım ayına kadar bekledikten sonra kabul edilmemiş; reviri olan bir cezaevinde cezanın çekilebileceği belirtilmiştir. Bunun üzerine Atsız, "13 Kasım 1973 Salı günü davet edildiği Bostancı Karakolu'ndan İstanbul İnfaz Savcılığına sevk edilmiş ve orada resmî
"Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.."
Çocukluğum benim karanlığımdı. Bilinmez korkularımdı. Büyüyünce hallederim diyerek hayatımın rafına kaldırdığım ve bir daha indirmeyi göze alamadığım saklı yükümdü. Oysa, çocukluğumun gözlerinin, nice anıyı benden bile sakladığını yıllar sonra anladım. Hiç hatırlamadan hiç unutmamışım meğer. Utanmanın unutmak sanıldığı yıllarda insan kendi hatıralarıyla bile saklambaç oynayabiliyor. Belleğin ne zaman başladığını kim bilebilir ki? Hem büyümek dediğimiz şey, ne kadar bilinebilir?
Reklam
Dünyada pek çok insanın başına gelen büyük musibet ve belaları düşündüm ki bu musibetler çok sert ve şiddetliydi. Sonra Subhanallah! Allah (c.c) kerimlerin en keremlisidir. Keremi de müsamahakâr olmayı gerektirir. Peki, o zaman bun- lara verilen bu cezalar neyin nesi? diye düşündüm. Sonra anladım ki pek çok insanın varlığı yoklukları gibidir. Allah'ın birliği ile alakalı konulardaki delillere detaylarıyla vakıf değiller, Onun emir ve yasaklarına bakmazlar, hayvanlar gibi içgüdüleriyle sıradan yaşarlar. Eğer şeriat rasgele onların isteklerine rastlarsa ne a'la; aksi takdirde onlar kendi heves- lerine dayanırlar. Paraya sahip olduktan sonra onun ne haram ne de helal yerden gelmesine aldırmazlar. Kolaylarına gelirse namaz kılarlar; yoksa terk ederler. Onlar bazı büyük günahları bilmelerine rağmen açık bir şekilde işlerler. Bazılarının bilgileri daha kuvvetli, günahlarıdaha büyük olsa da onlara gelen azap yine de işlediklerine göre hafif kalıyor. Eğer gelen azap onların günahlarını temizlemek cinsinden olursa hemen feryad-ı figan ederler ve "Ben hangi günahı işledim ki bu başıma geldi?" derler. Bazıları işledikleri günahlardan dolayı yerin bile titrediğini unuturlar. Bazen yaşlı kişiye yaşından dolayı ceza hafif gelir ve kalpler ona karşı merhamet duygusuna kapılır. O bunun gelmesinin sebebinin genç iken işlediklerinden dolayı olduğunun farkında olmaz. Ancak bunların başına bir musibet gelse biliyorum ki bu musibet işlemiş oldukları günahlar sebebiyledir.
“Tanrı’nın birine bu kadar büyük bir fiziksel acı yaşatabileceğine inanmıyordum . Tanrı’nın birine bu kadar çirkin bir şey yaşatacağına inanmıyordum.” “Ama sonra seninle tanıştım ve o günden beri her gün,eğer tanrı yoksa ,birinin nasıl bu kadar güzel olabileceğini düşünüp durdum. Eğer Tanrı yoksa,birinin beni nasıl bu kadar mutlu edebileceğini merak ettim. Ve sonra anladım ki … Tanrı hayattaki en güzel şeylerin kıymetini bilmemiz için bize çirkin şeyler veriyor .”
Sonra anladım ki nasırlaşmış meğerse ruhum.
KÜRK MANTOLU MADONNA [ ALINTILAR ]
“ Nedense hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendilerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz. “ “ İnsanları, kendi cinslerinden biri
İş Bankası Kültür Yayınları, Maria Puder ve RaifKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.