Sene 2001… Ortaokul 1. Sınıfa başlayacağım yıl. Bir yaz günü dayımların kereste fabrikasında çalışıyorum. Çalışıyorum dediğime bakmayın. Sadece ortalıkta dolanıyorum. Canım sıkılınca fabrikanın değişik yerlerine keşifler yapıyorum hazine bulacakmışım gibi. Sanki keşfedilmemiş yerler var da bende oraları keşfe çıkmışım gibi.
Tam bu düşünceler
Nereden başlanır ki buna?
Kitap bitti. Bomboş duvara baktım. İzledim...
Müzik falan da yok bu sefer. Sessizlik istiyorum sadece. Gözyaşlarım ve sessizlik. Bu evde mümkün değil tabiki bu. Yazmak için geceyarısını bekleyeceğim dedim. Ama işkenceydi bu kendime. Ruhum bedenimden ayrılıyordu sanki. Nefes alamadım. Gerçekten alamadım. Tuvalete
Herkese Merhabalar,
Bir süredir okuduğum yorumlar ve izlediğim videolarda bu kitaba karşı kendimde inanılmaz bir çekim hissederken buldum kendimi ve geçen hafta yatarken birden kalkıp sipariş verdim ve sabahına gelir gelmez okumaya başladım. Kitabı okumadan önce elbette ağır bir dram okuyacağımı bilerek başladım ama bu kadarını ummuyordum…
İlk
Sevdiğim bir kalbe
Nasıl veda edebilirim bilmiyorum Beria
Gidiyorum bir yerlere
Oturuyorum küçük bir esnaf kahvesine
Bir çay söylüyorum(demli)
Bilirsin Beria her zaman demli çay içerim
En koyusundan, katran gibi derler ya
Dünya tarihindeki en önemli Rus yazarları arasında yer alan Tolstoy... Aristokrat bir ailenin ferdi olan yazar, aile konağında meydana geldi. Para durumları iyiydi, Dostoyevski gibi yokluktan gelmiş bir yazar değil kendisi; ancak aile durumları hiç de iç açıcı değil. 2 yaşında(1930) annesini, 9 yaşında(1937) babasını kaybediyor. Çok iç açıcı bir
Şimdi nasıl anlatsam bilemiyorum, sevdiğin bir tatlıyı bitmesin diye küçük parçalar halinde yemek, paran bitmesin diye azar azar harcamak, yoksul evlerde gaz lambasını tasarruflu kullanmak gibi bir şeydi bu kitabı okumak; bitmesin diye, azar azar.
Okurken
Ali Lidar'a da mesaj attım: Bilemedim dedim, bu kitap depresyona girme sebebi mi yoksa
Sene 2009… Üniversite hayatımın ilk yılları… “Topluma Hizmet Dersi” kapsamında körler okuluna gideceğimiz söylendi. Tam adıyla “Gaziantep GAP Görme Engelliler Ortaokulu”. İlk duyduğum anda gitmek istemedim çünkü dersine gireceğimiz sınıf, görme engellilerden oluşan bir sınıftı. İsteksiz olma sebebim o hüzün dolu duygu dolu atmosferi bünyemin
Nermin Yıldırım 2019’un mart ayında Camino de Santiago’nun Portekiz ayağının kıyı rotasını bir arkadaşı (romanda da aynı ismi taşıyan Ogo karakteri) ile beraber yürümeye başlar.
i.hizliresim.com/lnzjz0h.jpg
Sırtında
Cemal Noyan Alkaya / Yâ Hû!
Her şiiri bir yaşanmışlığa dokunuyor. İster istemez düşünüyor ve sorguluyorsunuz. Keskin ve cesur bir kalemi var şairin. Size güzellikler ve mutluluklar sunmuyor, gerçeklere ayna tutuyor. Başarısızlığı ve yapılan yanlışları gösteriyor. Bunu da o kadar başarılı yapıyor ki kendinizi sürekli hak verirken buluyorsunuz.
Yaşadığımız güzellikleri farketmiyoruz dünde kalmadıkça, kalabalıkta düşlerimizle yalnız yaşıyoruz ve gün sonunda da “Şükür! Bu gün de bitti” diye seviniyoruz. Görüyor, körü oynuyor; duyuyor, sağır rolü yapıyoruz. Her şeyi biliyor ama uygulamada sınıfta kalıyoruz. Okuduğum her şiir bana bu duyguları hissettirdi. İsyanına hak verip aynı sitemlerde bulundum. Farklı ve özgün şiirlerden oluşan #YaHu kitabı, eminim ki tüm okurlarına keyif vereceği gibi düşüncelere de itecektir.
Kitabın başında okurların yüreğine dokunacak bir anısını paylaşmış. Okurken hissettiklerimi bazı dizelerinde bulmak daha anlamlı ve bütünleyici hissettirdi. Toplam yirmi altı şiirden oluşan bu kitabı okumak için şiir sevmeniz gerekmiyor. Sevmeyenlerin de farklı bir tat bulacağı hatta bazı dizelerin hayat felsefeniz haline gelebileceğini düşünüyorum. Sevdiğim bazı dizeleri paylaşıyorum. Keyifli okumalar…
Fikrimle zikrimin buruk bir şekilde meşk ettiği yıllardayım
Varlığımla kalabalıkta düşlerimde tenhalardayım
Büyülü bir saatim olsa
İstediğimde zamanı geri sarsa
Şöyle bir dönüp baksam anılara
Acı tatlı yaşanmışlara
Herkes iki kişilik yaşar
Biri senin gördüğün, diğeri onun gördüğü
Ya Hu !..Cemal Noyan Alkaya · Od Kitap · 20236 okunma
Ben de bu ülke doğdum
Pembe nüfus cüzdanıyla
İlk oyuncağım mavi gözlü bir bebekti
Erkek istemiş babam kısmet olmamış
Fakat aklım ermedi erkek olmak ne demekti
İlk dayağımı 15imde yedim âşık olduğumda
Ablalarım gülüp geçti, annem izledi
Babam bak kızım dedi rezil etme aileni
Faziletli bir kız ol, öldürtme kendini
Taciz etti bir yabancı 16mın sonunda
Gün doğarken karanlıkta, okul yolunda
Olduğum yerde kaldım, bacaklarım titredi
Öyle korktum öyle korktum ki kendimi kitledim
Evlendirdiler bu yüzden amcamın zoruyla
17ydim anlamadım neden bitti oyunlar
Uyandım her sabah yabancı bir koyunda
Çocuk doğurdum henüz kendim çocukken
Sonra dayak yedim her akşam yanımda kimse yoktu
Düşük yaptım tam 3 kez yanımda kimse yoktu
Cam kırıkları kızgın yağ yanıkları
Darmadağın sofralar, intihar niyetlerim
Hakarete uğradım yanımda kimse yoktu
Benliğimi yitirdim yanımda kimse yoktu
Yanımda kimse yoktu
Benliğimi yitirdim yanımda kimse yoktu...
youtu.be/3RcBRk_ZQKU
Benim küçük Jane'im. Bu güzel tatlı romanı kısaltılmış değil de tam metin olarak okumanızı tavsiye ediyorum. 660 sayfa hiç anlamadan ellerinizin arasından kayıp gidecek ve sonunda niçin bitti diyeceksiniz. Ben Koridor Yayınlarının o harika kapak tasarımlı, bez ciltli versiyonunu okudum ve kelimenin tam anlamıyla bayıldım.
Jane Eyre benim okuduğum