Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Güzel başlayan bazı romanlar ilerledikçe sarpa sarmaya başlar da bir umut okumaya devam edersin ya, hah işte ben öyle yapmayı bıraktım. Neresinde kaldığımı unutmayayım diye değil, tam da neresinde vazgeçtiğimi hatırlayayım diye sayfayı köşesinden katlayıp rafa kaldırıyorum, yani artık istemiyorum Osman.
"Ata biniyorsun öyle mi? Şimdi de süratle hedefine at koşturuyorsun öyle mi? Ama kötürüm ayağın da oturuyor at sırtında. Hedefine vardığında, atından aşağıya adadığında; tam da kendi doruğunda, sen daha yüce insan, sendeleyeceksin."
Sayfa 295Kitabı okudu
Reklam
Yalnızca konuşurken değil susarken de vuku bulur zihinsel temas: Düşünceler, sessiz sedasız değiş tokuş edilebilir. Düşünceler insanlara tam da sessizlikte dokunur, düşsel imgeler, sezişler ve fantastik tasavvurlar da öyle, çünkü yalnız gerçek olan dokunmaz insana, gerçek dışı da dokunur.
“Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek. Bak, bunu yapabiliriz ve ancak bu takdirde irademizi tam bir şey yapmakta kullanmış oluruz. Ben ne diye bu işi yapmıyorum diyeceksin! Demin söyledim ya, müthiş bir gevşeklik içindeyim. Üşeniyorum. Atalet kanunu icabı sürüklenip gidiyorum.
Avrupalıların o zamanlar öncü ulusu olan Fransa'da geçen yüzyılın sonunda bildirilen yeni ülkülere duyulan inancın çılgın coşkunluğundan sonra, beklenene hiç benzemeyen, insanların inancını boşa çıkaran öyle bir sonuç çıkmıştı ki Batı Avrupa tarihinde belki de hiçbir zaman bu denli hazin bir dönem yaşanmamıştır. Dikilen putların bir anda
Sayfa 1070 - 1071 Yapı Kredi Yayınları
Efsun & Zeliha~*
Gözlerimin tam içine baktı, bana inanıyor mu, güveniyor mu bilmiyordum. Ölmek istemiyordu ama yaşamak da içinden gelmiyordu. Bu muallak dünyanın en çirkin hissiydi belki de. Evet evet muhakkak öyle olmalıydı. Zıtlıklar her zaman daha iyiydi orta yerde olmaktan. Yaşamak ya da ölmek daha kötü değildi yaşarken yaşamdan uzak olmaktan.
Sayfa 40 - İndigoKitabı okuyor
Reklam
Dünya 2 ve Dünya 1 karşılıklı etkileşim içindedir, öyle ki kitap okurken ya da bir konuşmayı dinlerken, okuyucu ve dinleyicinin düşünceler Dünya 2’sini etkileyen beyin süreçleri oluşur ve de tam tersine, bir matematikçi bir kanıtı izlerken, Dünya 2’si beynini ve dolayısıyla da Dünya 1ini etkiler. Bu psikofiziksel etkileşim tezidir. Dünya 2’deki her düşünce süreci Dünya1’deki bir beyin sürecine koşut olarak akar.
Hayalimizdeki yer ;)
beni eğimli camları sokağa bakan geniş bir salona buyur etti. Yüzüme yayılan şaşkınlık ifadesini seyretti gururlu bir şekilde. Duvarlar yerden tavana kadar uzanan, içi kitap dolu cam vitrinlerle kaplıydı. Sadece bu salonda da değil üstelik, yanındakinde de öyle. Bana tüm daireyi gezdirdi, her bir odada, cilt cilt kitap dolu, benzer vitrinler vardı, koridorda içlerinde dev sözlükler olan dönen raflar bulunuyordu, dolaplar plaklarla dolup taşıyordu. Banyoda, tuvalette, mutfakta, arkadaki odalarda, her yerde kitaplar vardı. Burada yaşamıyordur herhalde, diye düşündüm ve salonda, bir müzik setinin karşısındaki koltuklara oturduğumuzda tam da bunu açıkladı: “Üst katta oturuyorum ” dedi.
Sayfa 37 - Jaguar Kitap
"Tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. Tam böyleydi durum. İnsanların gözünde giderek yükselirken, aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altından çekilip gidiyordu. Madem öyle, ölmeye hazır ol! Ne bu şimdi? Ne için bunlar? Olacak şey mi? Böylesine anlamsız ve iğrenç olabilir mi hayat? Hayat bu kadar anlamsız ve iğrençse, o zaman niye ölünüyor; hem de acılar çekerek?.."
Hayran olduğun ortak şeyde kendinden geçercesine buluşmak. Bana öyle geliyor ki, senin hayran olduğunu bildiğim şeye hayranlığımın nedeni, seni tam da orada yeniden bulabilmek.
Reklam
İki Şehrin Hikayesi
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardi hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında -olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak "en" sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardi.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Hristiyanlar İsa aleyhisselam'a niye Allah'ın oğlu dediler? Çünkü onların gözü önünde Allah'ın izniyle dört tane ölüyü diriltti, körlerin gözünü açtı, dilsizleri konuşturdu, kötürümleri iyileştirdi, alaca hastalarını iyi etti. Onlar da ufak bir kudret görmekle Allah'ın oğlu dediler. Allah hiç öyle demekten razı olur mu? İsa aleyhisselam'ın günde elli bin kişiyi iman ettirdiği olurdu. Hastalar yığılıyordu, o da: - İman ederseniz iyileştiririm, derdi, onlar da iman ederdi. Bunu gördükleri halde: "sihirdir" dediler. Belki onun dirilttiği tam ölmemişti, canı tam çıkmamıştı, neler neler diyorlar. İman etmek çok zor. Evvelkiler de: "Melekler Allah'ın kızlarıdır" diyorlardı. Kitap diyor ki: "Allah'ın oğlu yok, kızı yok, ailesi, anası, babası yok."
Şule Gürbüz okurken
...düştüğüm kuyudan ve ürpertiden ne dediğini anlamasam da gidip gelen sallantıda bazen de aniden ne olduğunu seziverdiğim suskunluklardan ve etrafında hareketsizce dolaşılan muammalardan üzerime dökülenleri anlayabiliyordum. Anlatanın belirtisiz anlatışı gibi belirsiz bir anlayışım vardı. Kederine ortaktım ama keder tam nerede bilemiyordum.
Güçlü bir umut, yaşam için, ortaya çıkmış herhangi bir tek gerçek mutluluktan çok daha büyük bir uyarıcıdır. Acı çekenlerin bir umut yoluyla ayakta tutulmaları gerekir. Öyle bir umut ki hiçbir gerçeklikle çelinemesin - herhangi bir doyum yoluyla da giderilemesin: bir öte-umut. (Tam da bu özelliği, mutsuz insanları aynı durumda tutması yüzünden, umut Greklerce kötülüklerin en kötüsü sayılırdı, sahici haince kötülük: kötülük kabının dibindeki tortuydu o.)
Sayfa 35
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.