Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Metodolojik Doğacılık ve Felsefi Doğacılık
Bölümün sonundaki başlık, bilimin kurallarıyla felsefi bakış arasındaki farklılık -metodolojik doğacılık ile felsefi doğacılık arasındaki fark- sorununa eğilecek. Tartışmakta olduğumuz bilimsel kural, açıklamaların madde, enerji ya da bunların karşılıklı ilişkileri gibi maddesel nedenlere dayanması koşuluyla geçerlidir; bu, metodolojik doğacılık olarak bilinir. Metodolojik doğacılığın ötesine geçerek, evrende madde ve enerji dışında bir şey yoktur dersek -yani Tanrı yoktur ya da genel olarak doğaüstü varlıklar- bu durumda felsefi doğacılığın alanına girmiş oluruz. Doğacılığı bir felsefe olarak benimsemeyip yalnızca metodolojik olarak kabul etmek mümkün olduğu için, bu ikisi mantıksal olarak ayırt edilebilir. Teist olan bilim insanları bu ayrımın somut örnekleridir: bir bilim insanı Tanrı'ya inansa ve onun doğaya müdahale edebileceğini düşünse bile, bilimsel çalışmalarında doğal görüngüleri doğal nedenlerle açıklamak durumundadır.
Sayfa 101
Kanadalı araştırmacı Lionel Tiger The Biology of Hope [Umudun Biyolojisi] başlıklı dayanılmaz pespayelikteki ça­lışmasında, ülkesinin umut ideolojisini bilimsel bir temele oturtmaya can atarken, kafası ziyadesiyle, uyuşturulmuş maymunlarla, ruh halini değiştiren kimyasallarla ve ölen çocuklarının yasını tutan ebeveynlerin dışkısında rastlanan kimyasal değişimlerle meşguldür. Dediğine bakılırsa, neşeli­liğin fizyolojik temeli keşfedilebilseydi, politik hoşnutsuzluk ortadan kaldırılabilir ve bütün yurttaşların mütemadiyen mutluluktan mest olması sağlanabilirdi. Umut siyaseten kullanışlı bir uyarıcıdır. Tiger'a göre, "iyimserliği çoğaltmak halen ortak bir insani yükümlülüktür''. Görünüşe göre, Stalin ve Mao da aşağı yukarı aynı fikirdeydi. Sözün kısası, durum bunun böyle olmadığını bas bas bağırsa bile her şeyin yolunda olduğunda ısrar etmek ahlaki vazifemizdir.
Sayfa 26 - Ayrıntı Yayınları, 2016.Kitabı okudu
Reklam
Evrim teorisi, gerçekten de Allah inancının reddedilmesini gerektirecek bir iddiaya sahip mi? Bu sorunun kısa cevabı “Hayır, evrim teorisi Allah inancının reddedilmesini hiçbir şekilde gerektirmez” şeklindedir. Bu konuyla ilgili yanılgıların en önemli sebeplerinden birisi “süreç ile yaratma”nın anlaşılmamasıdır (bu konu bir sonraki başlıkta ele alınacaktır). Yanılgıların diğer önemli bir sebebi “boşlukların Tanrısı” (God of the gaps) yaklaşımı ile ilişkilidir. Modern dönemin bilimsel gelişmelerinin dine aykırı bir yönü olduğunun zannedilmesinde “boşlukların Tanrısı” yaklaşımının önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu tip bir yaklaşımı ileri sürenler, teistlerin Allah’ın varlığı konusundaki dayanaklarının evren ve canlılar konusunda bilinmeyen hususlar olduğunu, bu bilinmeyen boşlukları Allah ile doldurduklarını, dolayısıyla boşluk kalmazsa Allah’a gerek kalmayacağını düşünmektedirler. Bu şekildeki bir bakış açısı ise artan bilimsel bilginin dine tehdit olduğunun zannedilmesi yanılgısına yol açmıştır. Gerçekten de bazı teistler, “Yıldızların ışığının nasıl üretildiğini bilmiyoruz, demek ki Allah yıldızları yapmış” veya “Bak kalbin nasıl attığını bilmiyoruz, demek ki Allah kalbi yapmış” gibi yaklaşımlar ifade etmişlerdir. Fakat günümüzün teist felsefecilerinin ve ilahiyatçılarının hemen hiçbiri “boşlukların Tanrısı” yaklaşımlarını benimsememekte, evren ve canlılar hakkında artan bilimsel bilgiyi Allah’ın kudretini anlamak için bir aracı olarak görmekte, cehaletten medet ummamakta; yıldızlar, kalp ve diğer hususlarda bilginin artmasını mutlulukla karşılamaktadırlar.
Silahlı Mukavemet assas biçimde hazırlanan ikinci Sovyet müdahalesi birin­cisinden daha etkin oldu. Olayın çözümü BM Özel Komisyo­nu raporundan şu şekilde özetlenebilir: 3 Kasım saat 03:00'te Budapeşte'yi kuşatan Sovyet tankla­rı Soroksar Caddesi'nde, ağır sanayinin merkezi Csepel Ada­sı'nı ikiye bölerek Tuna'nın sol
Kitabın başlığı ne anlama geliyor? İlk sözcüğün üstü niye çizili? Çünkü bu kitabın hedefi, gerçekte Tanrısız ahlak konusunda bir sorun olmadığını göstermektir. Sadece yalın ahlak vardır. Bu nokta tartışmaya açık olmamalı; fakat öyle. Teistler esasen, hangi nedenle olursa olsun, ahlakın dine bağlı olduğuna inandıkları için teist tirler. Baziları ahlakı dinden ayırmazlar bile. Kitab-1 Mukaddes sadakati sevgiden ayırır (1 Korintoslular, 13:13); fakat Kitab-ı Mukaddes'i izledi gini söyleyen pek çok kişi dini sadakati ve ahlakı ayrılmaz görmektedir. Ne yazik ki öbür taraf bu hatayı tekrarlamaktadır. Çoğu ateist ve ag nostik de ahlakla dini özdeşleştirir. Dini terk ettiklerinde, ahlakı da veya en azından nesnel ahlakı da terk ederler. Örneğin Richard Taylor, "Ah laki yükümlülük kavramı Tanrı fikrinden ayrı tutulduğunda muğlaktır" diye yazar. Bu tür önermeler dinin korkularını teyit eder; fakat ahlakı dinden ayırmayı reddetmekle neredeyse ayndır.
Atatürk Cumhuriyeti'nin petrol, maden konusundaki çalışmalarının özeti şudur: 1. 24 Mart 1926 tarihli 792 sayılı "Petrol Kanunu" çıkarılmıştır: 22 maddelik bu kanunun 1. maddesinde "TC sınırları içinde bütün petrol dahil tüm madenlerin işletilmesi devlete aittir" denilerek yüzyıldan fazla bir zamandır yabancıların
Sayfa 512 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir teist, başlıca çalışması olan evreni yaratmasına ek olarak, yarattıklarının sonraki kaderini gözlemek ve etkilemek için hala etrafta olan bir doğaüstü zekaya inanır. Birçok teistik inanç sisteminde, Tanrı insani meselelerle çok yakın ilişkidedir. Dualara cevap verir; günahları affeder ya da cezalandırır; mucizeler yaratarak dünyaya müdahale eder; iyi ve kötü eylemlerimizden etkilenir ve bunları ne zaman yaptığımızı bilir (ve hatta ne zaman yapmayı düşündüğümüzü de bilir). Bir deist de doğaüstü bir zekaya inanır ancak bu zekanın eylemleri, evreni özcelikle kontrol eden kanunları düzenlemekle sınırlıdır. Deist Tanrı asla daha sonra müdahale etmez ve kesinlikle insan meselelerine özel bir ilgi duymaz. Panteistler doğaüstü bir Tanrıya hiçbir şekilde inanmazlar ancak Tanrı kelimesini Doğanın ya da Kainatın ya da işleyişe hükmeden kanunların doğaüstü olmayan eş anlamlısı olarak kullanırlar. Deistler, teistlerle, tanrılarının dualara cevap vermemesi, günahlarla ya da günah çıkarmalarla ilgilenmemesi, düşüncelerimizi okumaması ve değişken mucizelerle müdahale etmemesi açısından farklılık gösterirler. Deistler, panteistlerden, panteistlerin tanrısının evrenin kurallarının bir çeşit mecazi veya şiirsel eşanlamlısı olması ama deist tanrının bir çeşit kozmik zeka olması yönünden farklılaşırlar. Panteizm uyarılmış ateizmdir. Deizm sulandırılmış teizmdir.
Sayfa 42 - Kuzey Yayınları
Alain: "Kültür kaynaklara gitmektir." der. Gerçekten de öyledir. Fakat kaynaklara gitmek ilgi ve emek ister. Eskilerin bugün bize ne vereceğini önceden bilemeyiz. Bu, bakış ve işleyiş tarzına bağlıdır. Eski şiirin tadına varanlar, onları okumaktan zevk alıyorlar. Onlardaki ince mânâ ve nüktelerle mest oluyorlar. Türkiye'de maalesef nesiller yanlış düşüncelerle, hatta kasıtlı olarak tarihe ve milli kültür kaynaklarına gitmekten men edilmişlerdir. Türkiye'de kültür buhranının, kısırlık ve taklitçiliğinin başlıca sebebi budur. Yazılı eserler Türk ve dünya kütüphanelerinde saklı bulundukları için istenilse onlara gidilebilir. Kendi çocuklarına yabancı kültürleri öğretmek için tedbirler alan bir milletin, kendi kültür eserlerinin dilini onlara yasak etmesi anlaşılması güç bir durumdur.
Sayfa 200 - Kültür Dili.
Pêşiya malê bi kizin e Rindê dest bi bazin e Qelendê keçika delal Sed û pêncî bizin e ***************** Evin önü burçak tarlasıdır, Güzelin kolları bileziklidir, Güzelin başlık parası, Yüz elli keçidir.
Peçenek-Oğuz/Uz Münasebetleri
Peçeneklerin doğu komşuları olarak; Rus kaynaklarında Topk, Tork, Torky; Bizans kaynaklarında "Uz" diye gösterilen Oğuz veya Guzlar, isimlerinden de anlaşılacağı üzere Oğuz boylarının batı kısmını teşkil eden grubudurlar. Batı Kök-Türk Kağanlığına bağlı boylar arasında yer alan Oğuzlar, bu devletin 657'de yıkılmasından sonra
Reklam
“Bilim, 'bilim topluluğu tarafından kabul edilen' ve 'bilim adamlarının yaptığı' şeydir.” Overton sonra, uzman tanıkların özetlediği bilimin "başlıca özelliklerini" saydı: "(1) doğa yasaları tarafından yönetilir; (2) doğa yasalarını referans alarak açıklanabilir; (3) deneysel dünyada test edilebilir; (4) sonuçları deneme niteliğindedir...;(5) değiştirilebilirdir." Overton, "Yaratılış biliminin... Bu başlıca özellikleri yerine getiremediği," sonucuna varıyordu. Üstelik Overton, "Bilginin bilim hâline gelmek için yasanın baskısına ihtiyacı olmadığını," belirtiyordu (1985, s. 280-283).
Altın Bilek Yayınları - Savunulan Bilim, Tanımlanan Bilim - Yaratılış Bilimi ve Evrim Bilimi İçin Eşit Zaman
. Biz boş adamlarız. Biz doldurulmuş adamlarız. Birlikte eğilmek. Samanla dolu başlık. Ne yazık ki! Kurumuş seslerimiz, fısıldaştığımızda kuru otların arasındaki rüzgar ya da kırık camların üzerindeki fare ayakları kadar sessiz ve anlamsız. Kuru mahzenimizde. Biçimsiz şekil, renksiz gölge, Felçli kuvvet, hareketsiz jest... ...
"Boş Adamlar" 1909-1925
Rochefoucauld, tutku halindeki sevginin (aşkın) durumunun hayaletlerinkine benzediğini, herkes ondan söz ederken kimsenin onu görmediğini söylüyorsa ve Lichtenberg de “Aşkın kudreti üzerine” başlıklı makalesinde bu tutkunun gerçekliğini ve doğaya uygunluğunu reddedip onu inkâr ediyorsa bu büyük bir yanılgıdır. Çünkü insan doğasına yabancı ve bu doğayla çelişen bir şeyin, yani aslı astarı olmayan bir kuruntunun her dönemde dâhi yazarlarca bıkıp usanmadan canlandırılıp anlatılmış olması ve insanlıkça, hiç değişmeyen bir katılım ve ilgiyle karşılanması imkânsızdır; çünkü hakikat/doğru olamadan güzel sanat olamaz: Rien n’est beau gue le vrai; le vrai seul est almable (Doğrudan başka hiçbir şey güzel değildir; sadece doğru sevilmeye değerdir.)
Karbon Kitap yayınlarıKitabı okudu
En iyi idare edilen devlet en iyisidir (Pope'a atıf)
Mallet du Pan (1749-1800) Fransız İhtilälinin şiddetli muhaliflerindendi. Mallet du Pan yazısını Londra'da 1793 de şu başlıkla yayınlamıştı: Considération sur la nature. de la Révolution de France et sur les causes qui en prolongent la durée. Du Pan kitabının sonlarında şöyle demektedir: «Fransız İhti- lalinin beni yanlış yola çevirmediğine emin olunabilir sanırım belirttiğine göre, ben bu taşkınlıkların korkunç anıdına, onbeş yıldır düşüncemi idare eden ve bir İngiliz şairinin iki misrada anlattıverdiği şu fikri hakedeceğim: «For forms of government let fools contest: Whatever is best administred is best.»
Sayfa 22
114 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.