Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bilmek ve bilmemek, gerçeği görmenize karşın özenle hazırlanmış yalanları söylemek, birbirine karşıt iki kavrama birbiriyle çeliştiğini bile bile inanmak, ahlaka bağlılığı ileri sürerken onu yadsımak, demokrasinin olanaksız olduğuna inanarak Parti'yi demokrasinin koruyucusu görmek, herhangi bir şeyi gerektiğinde unutmak ve gerektiğinde yeniden anımsamak.
İçki meselesi bu, diye düşündüm kendime bir içki alırken. Eğer berbat bişeyler olmuşsa, unutmak için içersin; iyi bir şeyler olursa kutlamak için içersin ve hiçbir şey olmamışsa bir şeyler olması için içersin.
Sayfa 191
Reklam
UNUTMAK YOK Bunca zamandır nerede olduğumu soracak olursan "Oldu bir şeyler" demeliyim oturmalıyım bir taşa kararan dünyada, kendini yemiş bitirmiş bir nehirde. Korumasını bilmiyorum yitirdiklerini kuşların Geride bıraktığım denizi ya da çığlığını kızkardeşimin. Nedir bu toprağın zenginliği? Gün neden günle kapanıyor? Neden karanlık gece çalkalanıyor ağzımda? Ve ölüm neden?
Aşk unutturur her şeyi, ben de unutmak istiyorum. Aşkın unutturduğu şey kendindir. Ne güzel bir unutkanlıktır bu. Çünkü kendini unutunca, tüm evreni hatırlarsın. Sen evreni hatırlarsan, evren de seni hatırlar ve kendinle, yapayalnız değil, tüm evrenle yaşarsın hayatı. İşte ben bu yüzden, tüm evrenle yaşamak için, aşık olmak istiyorum.
Sayfa 136
"Ama" demişti Umut biraz hüzünlenerek, "olur da birimizden biri unutur gelmezse, diğeri muhtemelen kendisini bu koca dünyada yapayalnız hissedecek, sevilmediğini düşünecek ve şu Kasap Gani tabelasını Kasap Cani olarak okuyacak! Yalnızca kederden ağlayacağı, gözleri yaşlı olacağı, bu yüzden tabelayı iyi seçemeyeceği için değil, aynı zamanda unutmak bir cinayet olacağı için.
Dün bir dosttan uzun bir mektup aldım. Beni anlatmış sana ve sen de ona, "Unuttum artık onu." demişsin. Hem bu sözü gülerek, medar-ı iftiharla söylemişsin. Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın. Çünkü, unutmak için önce unutulmak gerek. Oysaki sen, hâlâ bende esen eski kavak yelisin. Kan değil, tüküremezsin. Ruj değil, silemezsin. Dişi dudaklarına dişlerimle yazdığım dört heceli erkek adımı Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın. Seninle biz, hâlâ bir kabukta iki badem içi gibiyiz. Baharsın, kokacaksın. Güneşsin, yakacaksın. Sabah yatağım kadar rüya dolu, Sabah yatağım kadar sıcaksın. Unutamam, unutamazsın...
Reklam
Onu iki yıl sonra ilk görüşüm bu. Karaköy'de, Nişantaşı dolmuş kuyruğunun sonlarındayım. O da hemen karşıdaki Şişli kuyruğunun önlerinde. Bilmiyorum, fark etti mi beni. Yine güzel. Saç biçimi ve rengi aynı. Biraz zayıflamış. Az sonra dolmuşuna bindi ve gitti. Öyle anlar vardır ki bir merhaba, Ufak bir selam her şeyi yeniden
Gördüklerimi ve duyduklarımı derinlemesine düşünebilmek için bin yıl yalnız kalmak istiyordum - ve unutmak için. Dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum, kusma raddesine geldiğim insandan tamamen bağımsız bir parçasını. Bütünüyle toprağa ait, fikirden yoksun bir şey istiyordum. Kanımın damarlarımda tekrar akmaya başladığım hissetmek istiyordum, yok olma pahasına bile. Taşı ve ışığı içimden söküp atmak istiyordum. Doğanın karanlık doğurganlığını istiyordum; rahmin derin kuyusunu, sessizliği ya da ölümün karanlık sularının kıyıya vurmasını. Acımasız gözün aydınlattığı gece olmak istiyordum; yıldızlarla, süzülen kuyruklu yıldızlarla bezeli bir gece. Geceye ait olmak; ürkütücü bir biçimde sessiz, aynı anda hem kavranamaz hem de anlaşılır olmak. Bir daha asla konuşmamak, dinlememek, düşünmemek. Hem kapsanan hem de kapsayan olmak. Merhamet yok, şefkat yok. Sadece toprağa ait bir insan olmak; bir bitki, bir solucan, bir nehir gibi. Ayrışmış olmak; ışık ve taştan mahrum, molekül kadar değişken, atom kadar dayanıklı, dünyanın kendisi kadar kalpsiz.
''Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığını artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum...''
''Sen Müslümansın ve Osmanlısın. Bunun ne demek olduğunu sana söyleyeyim mi? Dinle: Senin cedlerin defalarca ve defalarca Konstantiniyye diye sefere çıktılar. Amma yalnız kanları bu fethin misilsiz şerefini elde etmeye yetmedi. Ve Arap dahi defalarca aynı şeref uğruna, başlarında Eyyub Ensari'nin taşıdığı sancak olduğu halde aynı sefere çıktılar. Amma bu emsalsiz fethe yalnız İslamda yetmedi. Vakta ki senin kanın İslamın imanı ile birleşti, işte o zaman Allah'ın takdıs ettiği büyük feth müyesser oldu. Senin ikbalin, senin varlığın bu birliğe bağlıdır. Birinden koptun mu uçurum seni yutar, yutacaktır. ve sen al ve yeşil sancağı unutmak üzeresin, birbirinden ayırmak üzeresin. Uyan.''
Reklam
İhsan Oktay Anar
Ne var ki, her şeyi bilmek için, belki hiçbir şey bilmemek gerektiğinden, ademoğullarından bazıları, bildikleri her şeyi unutmaya hayatını adadı. Çünkü onlara göre, ancak hiçbir şey bilmeyen bir masum, gördüğü anda O’nu tanıyabilirdi. Bunun için belki de, ölmeden önce ölmek gerekiyordu. Ölmek aslında, içindeki şarabı tamamen döküp billur kadehi boşaltmak gibi, her şeyi ebediyen unutmak ve artık hiçbir şey bilmemek demekti. Nasıl ki ancak boş bir kadeh İsa’nın kanıyla doluyorsa, aynı şekilde sadece her şeyi unutan bir gönül ilahi esintiyle dolardı.
Sayfa 139Kitabı okudu
Unutmak, bir sorun değil, gerekliliktir. Önemli olanı öne çıkarmak veihtiyaç duyulanı güçlü bir şekilde hatırlamak için bazı şeyleri unutmalıyız. Unutmak bizi acılı bilgilerden ve anlamsız ayrıntılardan arındırır.
Sayfa 69
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.