Bence bahis mevzusu olacak şey, ayrı ayrı okul de- ğildir. Millete dinini, imanını, bütün insanlık ihtiyaçları- nı vermek için bir yer vardır ki, ona okul derler. İsterse- niz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz. Bir tane olur ve o hakiki bir millet yetiştirecektir ve İslam yetiştirecektir. Bu
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
ÇATIŞMA
Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
Öyle günlerim olur ki dakikalar kurşun gibi ağırlaşıp geçmek bilmez. Gündüz dahi mumları yakıp koltuğuma oturur ve zamanı unutmaya çalışıp hayalâta dalarım. Ve Allah’a sorarım: Seni benden ayıran bu karanlık duvar
nedir?..
442. Câbir İbni Abdullah radıyallâhu anhüma şöyle dedi:
Vefâtından üç gün önce Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim:
"Hiç biriniz sakın Allah'a hüsn-i zan beslemeden ölmesin!"
Müslim, Cennet 81, 82. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 13
Hüsn-i zan, düşünce güzelliği, güzel şeyler temenni ve beklentisi demektir.Allah’a karşı hüsn-i zan beslemek ise; O'nun merhametini, rahmetini ve keremini dilemek, af ve rahmetiyle muamele edeceğini ummak, hatta tereddütsüz bir şekilde böyle bir mutluluğa ereceğine inanmaktır.Nitekim önceki hadîs-i kudsîde görüldüğü gibi bizzat yüce Yaratıcı, “Ben, kulumun beni düşündüğü gibiyim, benden ne bekliyorsa ona öylece muamele ederim.” buyurmaktadır.
İnsanın hangi hal üzere öleceğini bilmek ve tayin etmek kendisinin elinde değildir. Böyle olunca Sevgili Peygamberimizin bizden hüsn-i zandan başka bir hal üzere ölmemeyi istemesi, ümit ve recâ üzere yaşamamızı ve ölümü de o hal ile karşılamamızı istemesi anlamındadır. Yani Allah Teâlâ’dan güzel şeyler beklentisi içinde olabilmek için, güzel bir hayat yaşamaya çalışmak gerekmektedir. Nitekim “Ey iman edenler, Allah’tan O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün.” [Âl-i İmrân, (3)102] âyet-i kerîmesi de bizden sürekli iman üzere olmamızı istemektedir:
...
Ali el-Karî de “Bu konuda sadece ''Rahmetim gazabımı aşmıştır." (420 numaralı hadis) hadisi bile yeter.” demektedir.
Kulluk ya ümit ya da korku ile yapılır. Ümitle yapılan kulluk daha üstündür. Çünkü o hürlerin kulluğudur, korku ile yapılan ise, kölelerin kulluğudur.
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Welleh gunehê xwe ez nizanim
Emma mi dilek hebû dizanim
Ew dil periyan ji min revaye
Ev pêlek e ew ji min cuda ye
Weqtê ku digel min ew teba bû
Sahibhewes û xudanhewa bû
--------------
Vallahi, bilmem ki, nedir günahım
Ancak kalbim vardı, oydu penahım(149)
O kalbi bir peri koparıp götürmüş
Bir müddettir benden ayrı düşmüş
Yüreğim sinemde olduğu zaman
Heves sahibiydi her saat, her an
149- Penah: Korumak,himaye etmek
Bilmek Ve Olmak Adlı Kitabımdan Alıntıdır
1984 yılında Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Torunlar köyünde dünyaya geldim. Köyümüz, hemen yanı başında velut bir derenin aktığı, ahalisinin neredeyse tamamının hayvancılık ve tarımla uğraştığı tipik bir Anadolu köyüdür. Çocukluğum annem olmadığından daha çok ninemin yanında geçmiştir. Bazı
Kâ’b İbni Mâlik -radıyallahu anh- gözlerini kaybettiği zaman onu elinden tutup götürme görevini üstlenen oğlu Abdullah’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Tebük Gazvesi’ne katılmadığına dair mâcerasını Kâ`b İbni Mâlik’ten -radıyallahu anh- şöyle anlatırken duydum:
Resûlullah’ın
Adı 'M' ile başlayan bir kızdı. Derken bir gün kara haberini aldım, ölmüş. Bir türkü yaktım onun adına bu türküyü ilk ve son kez o gün okudum. Kimse de bilmez benden gayri bu türkünün sözlerini. Eh ne yalan söyleyeyim ki vallahi ben de zamanla unuttum o sözleri, bir tek aklımda ismi kaldı bir de ahu gözleri. Sonraki senelerde 'Ahu gözleri dilber' türküsünü kendimde olmadan ona mı okudum bilemem bunu gayri. Onu gönlüme gömdüm, ismini mahrem bilip hep içimde mühür mühür sakladım.
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir.
_Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur.
_İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir.
_İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları.
_Allah’tan başka
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
_Dinde zorlama yoktur. (Bakara 256) _Ama, kim İslamdan çıkıp başka bir dîn'e yönelirse sapkındır ve af yoktur. (İmran 90) _Çünkü, tek gerçek din islamdır. (İmran19) _İslam dışı tüm inançlar batıl ve sapkınlıktır.(Hadis) _İslam hakim gelene kadar kafirlerle savaşın.(Enfal39) _Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. (Saff 8)