Üçüncü veya dördüncü gün. Gelmişim akşam eve, ödev yapacağım bir heves. Gündüzün öğretti Vildan Öğretmen, akşamına da bastı ödevi. Cızgı cızacağım. Bir sayfa dikine, bir sayfa yanlamasana, bir sayfa verevine. Kurulmuşum masama, başlamışım cızmaya. Annem dikildi tepeme.
‘’Ne bu oğlum?’’
Ne kadar da cahildi; cızgıyı bile bilmiyordu.
‘’Cızgı anne. Basbayaa cızgı. ‘’
‘’Cızgı değil çizgi.’’ dedi sert sert. Hadi buyur. Sen mi bileceksin koskoca öğretmen mi bilecek? Aldı kalemi elimden, düpedüz bir şey cızdı. Ben de ona sordum o zaman:
‘’Peki bu ne anne?’’
‘’Çizgi işte.’’ dedi. ‘’Böyle olur çizgi. Tırtık tırtık olmaz. Düz olur, dümdüz.’’
Başladım ağlamaya. ‘’Öyle değil işte yaa! Hem bilmiyorsun, hem de karışıyorsun. Çek. Karışma bi. Kendim yapçam.’’