Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İstediğiniz kadar kusursuz anayasalar yapın, seçim hususunda halka istediğiniz kadar hak tanıyın. Eğer çocuklarınız olması gerektiği gibi yetişmezse, hayata bir hiç olarak atılırsa, parlamentolar ve bütün hukuk düzeni yerli yerinde olsa da sosyal hayat yine sorunlarla dolacaktır. Bu kuşaktan gelen memurlar, vurdumduymaz, bakanlar ise siyasi cambaz olur. Milletvekilleri, çıkar peşinde koşar. Okullar, yeni neslin kafasını ve kalbini kurutan, kavuran yerler hâline gelir. Basın, sokaklarda kendini satışa çıkaran allı pullu kadınlara döner. Aç veya tok halk kitleleri, kendilerine yabancı olan bir şeye ve özellikle seçkin kesimlerden kişilere nefret, kıskançlık duyguları beslemeye başlar.
İstediğiniz kadar mükemmel anayasalar seçme ve seçilme alanında halka dilediğiniz kadar yetkiler veriniz! Sosyalizm veya Komünizmin sihirli gücüne istediğiniz kadar inanınız! Eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlar ve hayata bir hiç olarak atılırlarsa, parlamento ve devletçe bütün özgürlükler tanınmış olsa da, sosyal hayat yine de sönük ve paslı olacaktır. Böyle bir nesilden gelen memurlar düzensiz ve hantal, onların şefleri de politika cambazları olurlar. Milletvekilleri çıkar peşinde koşarlar. Okullar yeni neslin bilincini ve kalbini körelten birer yer olurlar. Basın, sokaklarda kendilerini satılığa çıkaran allıklı, pudralı kadınlara döner. Tok veya aç olan yoğun halk kitleleri ise, kendilerine yabancı olan her şeye, özellikle de yukarı sınıfa mensup insanlara karşı nefret, kıskançlık ve intikam başlarlar.
Reklam
Okul hayatında 'hayat bilgisi' dersi gördüğümüz halde, hayat okulunda ezberimiz neden karışıyor? Çünkü okullar bizi hayata değil, sınavlara hazırlıyor. Bu yüzden okul hayatı ile hayat okulu arasındaki farklardan yaşam şaşkını oluyoruz. 1. Okul hayatında sınavlar önceden haber verilerek yapılır ve notumuz yüzümüze söylenirdi. Oysa hayat
Memurlar ihmalkar olur. Bakanlar birer siyasi cambaz, milletvekilleri ise halkın sırtından geçinen şarlatanlar. Okullar yeni nesillerin akıl ve kalplerinin kuruduğu yere dönüşür. Basının bir sokak yosmasından farkı kalmaz. Ve kitlelerin karnı tok ya da aç olsun, üst sınıflara karşı nefreti, yabancı gördükleri her şeye karşı intikam ve yıkım duyguları giderek daha çok büyür.
İstediğiniz kadar kusursuz anayasalara sahip olun. Seçim konusunda hala istediğiniz kadar haklar tanıyın. Eğer çocuklarınız iyi bir eğitimden geçmemişse yaşama bir hiç olarak atılırsa ;parlamentolar ve bütün hukuk düzeni kusursuz olsa bile sosyal hayatta sorunlar hep var olacaktır. Böyle bir kuşaktan gelen memurlar ,bakanlar ise bir siyasi cambaz olacaktır . Böyle bir kuşağın milletvekilileri kendi çıkarlarının peşinden koşar.Okullar ,yeni nesillerin beyininin ve kalbinin kuruduğu kurumlar haline gelir. Basın , sokaklarda kendini satışa çıkaran allı pullu fahişelere benzer.Aç ya da tok fark etmez; tüm halk yığınları, yabancı olan her şeye özelliklere de elit tabakalara mensup kişilere karşı nefret ve kıskançlık uygularıyla yaklaşmaya başlar.
Çok komik ve çok ayıp bir şey: Siz tutuyor, en iyi bildikleri dil Türkçe olan ve böyle olduğunu her ikisi de bilen iki insanı, yabancı bir dille anlaşmaya zorluyorsunuz. Bu kadar akıl dışı bir davranış olamaz. Bunları söylemek için derin ilmî ve siyasî mülâhazalara gitmeye hâcet yok. Konuya milli haysiyet açısından da yaklaşmaya kalkmıyorum; basit bir akıl yürütmeyle bile bu işin hem utanç verici hem de iğrenç bir komedi olduğu hemen ortaya çıkar. Hindistan, Pakistan ve Afrika'nın bazı yerlerinde yabancı dille eğitim veren yüksek okullar vardır. Lakin bu yerlerde yüzlerce farklı dil konuşulur ve farklı dilden insanların her biri için İngilizce veya Fransızca, hiç mi hiç bilmedikleri diğer yöresel dillere göre, kendisine en az yabancı oldukları dil; tabii, sömürge geçmişlerinin bir sonucu olarak. Bu noktadan baktığımızda bizim açımızdan ortaya çıkan ise bayağı acıtıcı ve haysiyet kırıcıdır: Otokolonizasyon, yani kendi kendisini sö- mürge konumuna sokma/indirme/indirgeme.
Reklam
varoluş
Search for: Arama.. Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri Atatürk Ansiklopedisi > Genel > Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri 31 Ara Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri PDF
Savaş sırasında Rusların Tuna'yı aşmaları ve Türklerin asırlardır yaşadıkları toprakları işgal etmeleri üzerine, Rus kumandanı bir genelge yayınlayıp Türklere ve Müslümanlara hayat ve mal teminatı vererek ellerinde bulunan silahları teslim etmelerini istemiş, ancak bu silahlar sonradan Bulgar çetelerine verilmiştir. Bundan sonra Rus askeri ve Bulgar çeteleri müştereken Türklerin yok edilmesine girişmişlerdir. Binlerce çocuk, kadın, ihtiyar öldürülerek malları yağma edilmiş, köyleri ateşe verilmiştir. Camiler, okullar, vakıf binaları yerle bir edilmiştir. Mesela Filibe'de savaştan önce kullanılır durumda olan 17 büyük camiden ancak bir tanesi ayakta kalabilmiştir. Sofya'da bir gecede yüze yakın cami ve mescit havaya uçurulmuştur. Bütün ahali her türlü insanlık dışı kötü muameleye tabi tutulmuştur. Bu suretle asırların ürünü olan Türk-Müslüman medeniyeti yerle bir edilmiştir. Ancak Rus ordularının girmedikleri Şumnu, Razgrad ve Deliorman bölgeleri kısmen bu vahşetten kurtulabilmiştir. Rus ve bilhassa Bulgarların vahşetinden ürken Doğu Rumeli, Trakya ve Makedonya Türk-Müslüman halkı, kurtuluşu İstanbul'a ve Anadolu'ya kaçmakta bulmuştur. Türk halkına karşı gösterilen bu vahşet yabancı devlet temsilcilerinin bile dikkatini çekmiştir. Bu arada İngiltere'nin İstanbul sefiri Henry Layard, bu kıyımda en azından 200.000 ilà 300.000 kadar Müslüman'ın öldürüldüğünü ve bir milyondan fazla insanın yerlerini terk ettiğini defalarca Londra'ya bildirmiştir. Bu hadisenin acı hatıraları yakın zamanlara kadar büyük bir canlılıkla Türk halkının vicdanında yaşamıştır.
•Biz kendimizi; insan, memleket, dünya ve eşyaya dair bütün bilgilere sahip olduğumuzu zannediyoruz. En muhteşem analizler, ağızları açık bırakacak tespitler bizde. Fetö'nün örgüt şeması, Trump'ın seçim kazanmasının dinamikleri, Müslümanların ittihat meselesi, Bor madeninin piyasaya arzı, yeni enerji nakil hatlarının güzergâhı ve Marsta vurmalı sazlarla yapılacak konserin maliyeti ile bunun dünyaya izdüşümü...Her şeyin yolu yordamı ve bilgisi bizde. Buna rağmen bazı küçük kusurlarımız olduğunu da söyleyenler var ki bunu kabullenmek de hakşinaslığımızın göstergesi. Adalet, liyakat, kadir kıymet bilmek, para kazanmak ve mal biriktirmek, dostluk ve akrabalık münasebetleri, iyilik yapmak ve bunlar gibi birkaç hususta arızalarımız olduğunu kabul ediyoruz. Ama asıl sıkıntımız ve derdimizin büyüğü şu: bir türlü doğru yetişmeyen yeni nesil. Ah ki ne ah. Her şey önlerinde; en iyi okullar, kurslar, yabancı diller. Yine de yetişmiyor bunlar ayol.
Sayfa 56 - Neşe Kutlutaş
Tek bir Müslüman ülkede dahi yeterince gelişmiş, İslam'ın ahlaki anlayışına uygun bir eğitim sistemi mevcut değil. Her toplumun en hassas kurumları olan bu müesseseleri yöneticilerimiz ya ihmal etti ya da yabancılara teslim etti. Yabancıların para ve kadro tahsis etmek suretiyle program ve ideolojilerini de empoze ettikleri okullar, Müslüman bir yana, milliyetçi dahi yetiştiremedi. Buralarda bizim müstakbel münevverlerimize itaatkârlık, teslimiyet, yabancıların güç ve zenginliklerine hayranlık gibi "erdemler" zerk edildi. Yabancı müderrisler de yarın bu okullarda kendilerinin yerlerini alacak, mandacı zihniyete sahip bir entelijansiya yarattı. Halklarımızı boyunduruk altında tutmak için artık demir zincirlere ihtiyaç kalmadı zira bir milletin eğitimli kesiminin irade ve şuurunu felç eden bu yabancı "eğitimin" ipek iplikleri de aynı güce sahip. Eğitim sistemi bu hâldeyken yabancı iktidar sahiplerinin ve onların Müslüman ülkelerdeki tebaasının mevkileri hususunda korkmalarına gerek yok.
Reklam
Anne-babaların, çocuklarının beyinlerini ve kalplerini işle­meden kendi hâline bırakmaları, akla ve vicdana uygun değil­dir. Hatta böyle bir ihmal, ahlâksızlıktır, cinayettir. Çünkü çocukların iyi terbiye görüp görmemesi meselesi, yalnız anne-babayı ilgilendiren bir mesele olmayıp, aynı zamanda top­lumu ve devleti de ciddi bir şekilde ilgilendiren hayatî bir me­seledir. İstediğiniz kadar mükemmel anayasalar yapın. Özgürlük­ler alanında da halka dilediğiniz kadar haklar tanıyınız. Sos­yalizmin veya liberalizmin sihirli gücüne dilediğiniz kadar inanın. Eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlarsa hayata bir hiç olarak atılırlarsa, yasalar ve bütün sosyal hak­lar var olmasına rağmen toplumsal hayat yine de sönük ve ruhsuz olacaktır. Bu nesilden gelen memurlar bencil ve uyuşuk, devlet adamları ise politik madrabaz olurlar. Politikacılar, çıkar peşinde koşar. Okullar yeni neslin bilincini körelten ve kalbini karartan birer karanlık mağara olur. Basın, sokak kadınlarının albümlerine döner. Tok veya aç olan halk kitleleri ise kendilerine yabancı olan her şeye, özellikle varlıklı sınıfa mensup insanlara karşı nefret, kıskançlık ve intikam duyguları beslemeye başlarlar.
Halk o kadar düşük bir maddi ve manevi gelişme düzeyinde bulunuyor ki, kendisine yabancı olan her şeye karşı çıkmak zorunda kalıyor. Avrupa’da halk eğitimli olduğu için rasyonel tarım yürüyor; demek ki, bizim de halkı eğitmemiz gerekiyor, bütün mesele bu. — Peki halkı nasıl eğiteceğiz? — Halkı eğitmek için üç şey gerekli: Okullar, okullar, okullar.
Her gün giderek daha çok şahit olmuyor muyuz?
Memurlar ihmalkâr olur. Bakanlar birer siyasi cambaz, milletvekilleri ise halkın sırtından geçinen şarlatanlar. Okullar yeni nesillerin akıl ve kalplerinin kuruduğu yere dönüşür. Basının bir sokak yosmasından farkı kalmaz. Ve kitlelerin karnı tok ya da aç olsun, üst sınıflara karşı nefreti, yabancı gördükleri her şeye karşı intikam ve yıkım duyguları giderek daha çok büyür.
Hiçbir Müslüman ülkesinde halkın ihtiyaçlarına cevap verecek ve İslam ahlakının anlayışına uygun olarak gelişmiş bir eğitim sistemine sahip değiliz. Bu en hassas kurumu bi­zim iktidar sahipleri ya ihmal ettiler ya da yabancılara bıraktılar. Yabancıların para, kadro ve tabii ki program ve ideoloji verdikleri okullar, Müslümanları hatta
344 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Omuzlarımda Dünya" Sizlere Nurullah Genç'in "Hikayem Hayatımdır" diyerek hayatından hikayeler anlatan bir eser ile geldim. Yazar kitabın bölümlerini tohum, filiz, fidan ve ağaç benzetmesi yaparak bölümlere ayırmış, yapılan benzetmenin ne kadar yerinde olduğunu yazarın hayat hikayesi ile tanıştıktan sonra anlayabilirsiniz. Yazarın şiirleri ile hemhal olmuş biri olarak dinlediğim şiirlerin hikayesini bilmem beni şiirlerine ve kendisine olan hayranlığımı daha da artırdı, Bilinmeli ki gönül rahatlığıyla okuduğumuz o güzel  samimi satırların mürekkebinin kaynağı zorlu hayat hikayeleri, aile değerleri ve iman hamuru ile yorulmuş güzel yüreklerin eseridir. Bir hayat hikayesi düşünün ki tüm zorlu geçim meşgalelerine rağmen bir babanın köyünde okul olmadığı için oğlunu okutma mücadelesideki kararlılığı, sadece kendi oğluna değil tanımadığı birçok öğrenciye baba olan bir baba. Şu günlerde yabancı kaldığımız bir evlat düşünün ki, ailesine olan düşkünlüğü, saygısı, öğrenme azmiyle yaşayan, umudunu omuzlarında taşıyan, ailesine destek olmak için boyadığı ayakkabıları , un torbalarının üzerinde çalışıp birincilik ile bitirdiği okullar.. Kazandığı paraları dahi harcamayıp biriktirip zamanında babasının sattığı on koyunu babasına geri alır.  Babasının o naif yürekliği çokca hüzünlenmeme sebep oldu çünkü o koyunlar tanımadığı evlatları için satılmıştı, yeri geldiğinde yüzümde kocaman tebessümler bırakan yazarın unutkanlığı ve arkadaşlarıyla olan tatlı yarışları. Sizce de yazar başarının bedelini fazlasıyla ödememiş mi? Vesselam
Omuzlarımda Dünya
Omuzlarımda DünyaNurullah Genç · Timaş Yayınları · 20211,227 okunma
638 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.