Tablom, köyümüzün ilk sosyalisti, ilk öğretmeni Duyuşen'in hayatını ele alacak...
Bu karmaşık hayatın türlü yönlerini, savaşla dolu anları, insanların ayrı talihlerini renklerle anlatabilecek miyim? Arkadaşlarım, ne yapmalıyım, bana verilen bardağı hiç sarsmadan olduğu gibi sizlere ulaştırabilmek için? Ne yapayım da sizlere yalnız benim düşüncem ulaşmasın? Bu tablo hepimizin eseri olsun?
Tabloyu yapmaktan vazgeçsem, yapamam. Bu düşünce ne kadar telaşlandırıyor beni bir bilseniz. Bazen hiçbir şey yapamayacağımı sanıyorum. O zaman talihim neden benim elime fırça verdi, diye üzülüyorum. Böyle çırpınmalar içinde, yaşamak zor. Bazen kendimi öyle güçlü hissediyorum ki dağları yerinden oynatabileceğimi sanıyorum. O zaman kendime; gör, öğren, seç diyorum.
Çocukluk yıllarında sana bunca sevinç, heyecan bağışlayan ikiz kavakları, Duyuşen'le Altınay'ın kavaklarını çizmek! Kavağın en yüksek dallarına tırmanmış, heyecan ve şaşkınlık içinde, uçsuz bucaksız bozkırı seyreden yalın ayak, güneşten yanmış bir çocuk çiz.
Ya da bir tablo düşün. Çiz ve altına 'ilk öğretmen' diye yaz. Bu Duyuşen'in derenin köpüklü sularından, çocukları geçirdiği, yanından alay ederek besili atlar üstünde tilki derisinden kalpaklı kötü insanların geçtiği an olabilir.
Bunu da beğenmezsen, öğretmenin Altınay'ı sehre yollamasını al. Son olarak nasıl haykırmış o, hatırlıyor musun? Öyle bir tablo çiz ki, Duyuşen'in Altınay'a haykırışı, bugüne kadar Altınay'ın yüreğinde çınlayan bu sesler, insanların yüreğine işlesin.