Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Değerli okurlar, bir güvenlik güncelleştirmesinden dolayı bazı kullanıcılarımız tekrar giriş yapmak zorunda kalmış olabilir. Bir sorun yok. Bu kullanıcılarımız tekrar giriş yaptığı takdirde başka bir sorunla karşılaşmayacaktır. İyi okumalar.
“Yalnızca zamanı belirtirken uzun uzun düşünmek zorunda kaldım, çünkü insanların her gün “bugün” demelerine dahası demek zorunda olmalarına karşın, benim için “bugün” diyebilmek neredeyse imkânsız; örneğin insanlar bana-yarın bir yana-bugün ne yapmak istediklerini bile anlattıklarında, çoğunlukla sanıldığının aksine, dalgın bakmaya değil, ne yapacağımı bilemediğimden, çok dikkatli bakmaya başlıyorum, ”bugün” ile aramda işte bu denli umutsuz bir ilişki var: Çünkü bu Bugün’ü ancak delicesine bir korkuyla ve koşarcasına yaşayabiliyorum. Bugün olup bitenler üzerine ancak böyle bir korkunun pençelerinde yazabiliyor ya da konuşabiliyorum. Çünkü Bugün üzerine yazılanları hemen yok etmek gerekir; tıpkı bugün yazılmış ve yerine hiçbir Bugün’de varamayacak mektupların, bu nedenden ötürü yırtılması, buruşturulması, bitirilmemesi, yollanmaması gibi.’’
Reklam
Hayatım boyunca kendimle ilgili olarak uzun açıklamalara girmekten kaçındım. Yani duygularımı bütün açıklığıyla uzun uzun anlatmadım kimseye. Bunu yapmak doğru muydu bilemiyorum ama bu böyle sürdü. İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğini. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum. Eğer sahiden birinin yakınında duruyorsam, bu kadarla da olsa farkına varabiliyorum olup bitenlerin. Yakınlarında olmanın hakkını veriyorum ve bunu onlardan da bekliyorum.
Nasıl bir iş olursa olsun, fark etmezdi zaten. Kimse beni tanımasın, ben kimseyi tanımayayım, bu yeterdi. Düşündüm, sağır-dilsizmişim gibi numara yapardım. Böylece, hiç kimseyle o salak konuşmaları yapmak zorunda kalmazdım. Biri bana bir şey demek istediğinde bir kağıda yazar, bana uzatırdı. Bundan bir süre sonra sıkılınca da, ömrümün sonuna kadar insanlarla konuşmaktan kurtulurdum. Herkes beni sağır-dilsiz herifin teki sanır, beni rahat bırakırdı.
İnsan, bilhassa kadın ve erkek münasebetleri o kadar karmakarışık ve arzularımız, hislerimiz o kadar anlaşılmaz ve bulanık ki, hiç kimse ne yaptığını bilmiyor ve akıntıya kapılıp gidiyor. Ben bunu istemiyorum. Beni yüzde yüz doyurmayan, bana tam manasıyla lüzumlu görünmeyen şeyleri yapmak, beni kendi gözümde küçültüyor. Bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu... Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? Niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim.
Yorgunluk benim genel halim. Bana, “Nasılsın?” diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın “Yorgunum,” demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak “Yorgunum”. Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.
Reklam
Bir gün, içinde sadece haritalar, otel adresleri olan ve diğer sayfaları boş bırakılmış bir gezi rehberi yazacağım. Bu şekilde insanlar kendi programlarını yapmak, lokantaları, anıtları ve hemen her şehirde bulunan, fakat bize öğretilen tarihte "görmeniz gerekenler" başlığı altında asla söz edilmeyen bütün o harika şeyleri kendi başlarına keşfetmek zorunda kalacaklar.
Resim yapmak için benden almış olduğu boya tüplerini, fırçaları, akademili arkadaşlarına sattığını duymuştum. Çok kırıldığımı söyledim.
Sayfa 228Kitabı okudu
Hiçbir şey istemiyorum. Ve biliyor musun? Sadece ve sadece yeni bir başlangıç yapmak istiyorum. Sadece bir şeyi ufacık bir şeyi değistirmek istiyorum. Otobanda sağdan gitmek yerine bundan sonra soldan gitmek gibi. Evi sarıya değil de maviye boyamak gibi. Ne olursa. Yeter ki değişik bir şey yapalım.
Bir kitap art arda dizilen kelimelerden değil, bir benzetme yapmak gerekirse, kemerlere, kubbelere dönüştürülmüş cümlelerden meydana gelir.
Reklam
Bir şeyin nasıl sonuçlanacağını bilmemek, onu yapmamak için bir neden değildir. Dünya bu kuralla yönetiliyor olsaydı hiçbir şey yapılamazdı. Ama gerçek şu ki yapmak zorundayız. Sadece yapmak zorundayız.
Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna asla inanmadım, özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır ve devamlı peşinde olup, bazen de yakaladığım sayesinde çağdaşlarımı çileden çıkardığım özgürlük, işte budur.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.