Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çünkü hayat bir tarafı mutlaka âteş olan bıçağın sırtı. Bir tarafı su bir tarafı âteş, bir tarafı uçurum bir tarafı yine âteş hayatın. Âteşe düşer dengeyi kuramayan, eğer suya düşmüyorsa. Âteş olup göğe yükselir dengeyi bozan eğer uçuruma yuvarlanmıyorsa. Âteş dengenin kaçınılmaz muhalifi. Denge bıçağın ağzı. Bir tarafı âteşe bakıyorsa dengenin, mutlaka mumdan gemi, âteşten deniz, alevden dalga öyküleri. Ve âteş, dengeyi alt üst edici tadil dirhemi. Âteşle muaşakanın nam-ı diğeri denge bozma oyunu. Çünkü âteşin lügatinde dengenin harfleri yok. Âteş yakıcı. Âteş göz alıcı. Âteş cesaret. Âteş nisbet. Âteş var oluş. Âteş yok oluş. Hissediş âteş. Arınma âteş. Âteş nihayet. Âteş bidayet. Âteş cesaret. Âteş hürriyet. Denge itidal. Denge emniyet. Denge esaret. Peki hangisi? Âteş mi, denge mi? Âteş yaşamak, denge yazmak. Zor seçim. Hem âteş hem denge yok. Âteş deryası üzerinde denge hatıra gelmeyen bir sözcük kadar rahatsız edici. Hatıra gelmeyen bir sözcük kadar emniyetli. İçimden uçup giden bir sözcük kadar hain. İçimdeki bir gül kadar ikna edici. Güneşin battığı yere doğru savuruyorum bildiğim âteş redifli en serin şiiri. Ve unutuyorum denge üzerine yazılmış bütün denemeleri. Âteşle temizliyorum bütün kirleri.
Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu
Bir yerden sonra keyif almaya bakmıyorsun. Sefaletin sefaletini felaketin felaketini düşünüyorsun Evinde oturmayı seviyor dışarı çıkmayı istemiyorsun Bir yerden sonra kısacık konuşuyor küçücük hareketler yapıyorsun Telaşından heyecanından duygu taşımlıklarından Fazlalıkları kesip atıyorsun. Evindesin kahvaltını etmiş beklemedesin Televizyon açık
Reklam
Öykü Nasıl Yazılır-1
O Ses Sen Değilsin Diyelim ki ne yazacağımızı bulduk; olayı, kahramanı zihnimizde tasarladık. Yazar olarak niyetimizi ne ölçüde açık edeceğimizi ne ölçüde saklayacağımızı kurguladık. Değineceğimiz meseleleri, kullanacağımız mekânları, kanatlandıracağımız imgeleri seçtik. Bir öykünün iç dinamiğini yani merkezini teşkil edecek sorun yumağını
Sayfa 6 - Emin Gürdamur:
180 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir deli tutkunun, bir sevginin kölesidir Küçük Köpekli Kadın. İnsanın en temel özelliğini, diğer canlılardan ayıran tek özelliği olan duyguyunun tutkunu dur. Hikayelerdeki evliliklere baktığımız da önceliğin duygu değilde medeni toplumunun makul gördüğü aileyi/yuvayı kurmak olduğunu görüyoruz. Evlilik akti gerçekleşir , çift iki kişilik
Küçük Köpekli Kadın
Küçük Köpekli KadınAnton Çehov · Kapı Yayınları · 20211,031 okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Korkunun gölgesinde yeşeren umudun, aşkın ve akıp giden zamanın izini süren bir kitapla selamlıyorum sizi. Bu öyle bir hikaye ki kahramanları hayatın içinden… “Kusurlu” addedilen var oluşlarıyla zorlu hayat mücadelesinin içinde devinirken bazen devleşen bazen yitip giden… “Kusur görenindir” sözünü mihenk ederek asıl kusurun, sahibinde değil,
Unutulmuş Zamanların Hikayesi
Unutulmuş Zamanların HikayesiBayram Taşkın · Metinlerarası Kitap · 202411 okunma
🍂 Sevgili bayan Milena'ya, Size önce Prag'dan, ardından da Meran'dan yazdığım kısacık mektuplarıma kesinlikle cevap beklemiyordum. Umduğum gibi karşılık yazmadınız da sevinmem gerek. Sessiz kaldığımız her gün iyi olduğumuzun işaretidir. Bu yüzden sevinmem gerek ki, iyi olduğunuzu bildiğim için. Yarım kalmış bir düş gibi. Önümden
Reklam
331 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Bulaşıcı Beyaz Körlük
Sizleri sıkmamak ve çok zamanınızı almamak adına incelememi kısa ve öz yazmak istiyorum,nitekim zaman çok değerli.Pandemiden önce bu kitabı okusam, bir hastalığın tüm dünyada bulaşıcı olabileceği bu kadar gerçekçi gelmeyebilirdi. Pandemide yaşadığımız acaba dünyanın sonumu geldi, kendimiz ve en sevdiklerimiz de hastalanacak mı, ölecek mi kaygısı bire bir aynıydı Körlük kitabıyla. Kitapta işkencelere, katliamlara, açlıklara, çocuk istismarlarına, kadın cinayetlerine, doğanın katledilmesine, savaşlara..... tüm kötülüklere nasıl da tüm insanlığın, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dercesine körleştiğini anlatıyor aslında. Ama unuttuğumız şeyse,bu körlüğümüzün içinde yaşadığımız dünyamızı yok ettiği duyarsızlığımız ve hırslarımız yüzünden. İnsanın gören gözler olmadan nasıl da kötüleştiğini, kendine ve diğerlerine ne kadar saygısızlaştığını vurguluyor. Oysa kendine saygısı olan tüm dünyaya da saygılı....Ve tabi yaratıcının gördüğünü de unutmamak lazım... Kitabın en can alıcı tarafı ise bana göre doktorun karısının çektiği acının körlerden çok daha fazla olmasına rağmen (günümüzde de böyledir her şeyi görebilen, anlayabilen, hassas kalbi olan insanlara yüktür yaşamak) insanlara yardım etmekten bir an bile vazgeçmemesidir. Akıcı, esrarengiz ve güzel kurgusu sayesinde çok keyifli okuyabileceğiniz bir kitap. Okumayan herkese şiddetle tavsiye ediyorım, keyifli okumalar....
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,6bin okunma
''Çiçek yanıt verdi: Seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret''
158 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bir dudağım teselli ve diğeri tecelli. Sükût ile birleşince dudaklarım bir keder tebessümü, bu dünyaya ait olmayan bir ufkun çizgisine dönüşüyor. Keder ve hüzün en çok dudaklardan anlaşılır ve gözlerden. Bunca yıldır tatlı bir hüzün duyarken, anlamsız gülüşlerime sebep neydi? Neden tek başınayken gülemiyor insan? Yalnızlık bir hüzün alameti mi?
Hayat Nedir
Hayat NedirHace Yusuf-i Hemedani · İnsan Yayınları · 2016184 okunma
Ama gelecek, mutlaka, ruh taşlaşmadıysa eğer, her günahın gömüldüğü derinlikten çıkacağı bir an gelir. . Bu yüzden ev neşesiz, tatsız, bunaltıcıydı ama havasında bu bunaltıya uymayan, şaşırtıcı bir yaşama inadı vardı. Mürşit bu inadı fazla ısrarlı, hatta gereksiz buluyordu. Gerçi yaşamayıp ne yapılacağını da bilmiyordu, bunu pek düşünmek
Reklam
Hasılıkelam yaşadım ben kaybolduğum yıllar boyunca. Şimdi bana kaybolan yıllarım boyunca ne yaptığımı sorsanız, size yaşadığımdan fazlasını söylemek de boynumun borcu tabii. Yaşamaktan başka, yaşamak için gerekli şeyleri yapmanın da bir nevi haricinde, kitap okudum diyebilirim. Yokluğumda çok kitap okudum. Bir yazar olduğum için daha önce pek kitap okumuşluğum yoktu, nasıl derler, biz yazarlar yazardık. Yani yazarsanız yazarsınız değil mi, yazmak yerine okuyacak değilsiniz. Bu nedenle okumamış olduğum kitapları okumaya başladım. Artık bir şey yayınlamayacağım ve hatta söz vermiş olmasam da yazmayacağıma göre okuyabilirdim, vaktimi bu değerli uğraş ile değerli kılabilirdim. Okudum efendim, epeyce ve bolca okudum. Ve okudukça gördüm ki insan kendisinde gizliymiş. İnsanın sırrı kendisiymiş. İnsanın en değerli hazinesi denizler aşıp kaf dağının ardına bile dolansa,kendi evinin bahçesinde gömülü; insanın cenneti kendi kalbine doğrulttuğu gözlerindeymiş… Huzur dünyada bir yerde değil, insanda bir halde imiş. Fizan’a gitsem neye yarar, kendime gelmedikten sonra. O zamanlar tabii artık Ulrich vardı. Neyse. Ben de döndüm.
❀•• Schopenhauer, kötü kitapların zihin için zehir mesabesinde olduğunu ve aklı harap edeceğini söyler. "İyi olanı okumak için kötü olanı hiçbir zaman okumamayı insan kendisine düstur edinmeli: Çünkü hayat kısa ve hem zaman hem dinçlik insan için sınırlı." diye yazar Okumak, Yazmak ve Yaşamak adlı kitabında. ❍ Rastgele okumalardan ziyade niyete ve maksada uygun kitapları bulabilmeliyiz. Amacımız sayı üstünlüğüne ulaşmak değil, gelişmek ve tekamüle ermektir. Bu nedenle nitelikli eserleri, iyi yazarları arayıp bulmalıyız. Kendimize yakın bulduğumuz, sevdiğimiz, beğendiğimiz, benim yazarım diyebileceğimiz üç beş yazarımız olmalı. Onları gerekirse dönüp dönüp okumalıyız. Bir dosta gider gibi varmalıyız yanlarına. Düşünerek, tefekkür ederek mütalaa etmeliyiz kitaplarını. Tekrar tekrar. İnşa böyle gerçekleşir. O zaman açarlar bize kapılarını. Kapı bir kez açıldığında artık bambaşka bir hayat başlar bizim için. Öyle değil mi? "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"✨ •| Diyanet Aylık Dergi / Nisan 2024 Sayı: 400 🌙
80 syf.
·
Puan vermedi
Aşk mı saplantı mı ?
Öncelikle merhaba sevgili 1K ailesi bu benim ilk incelemem, kötü yazmış isem mazur görün artık. Bu kitabı 2. Okuyuşum ve istemsizce yazmak istedim ve İçimden geldiğince fikirlerimi belirtmek istiyorum. Stefan Zweig kitapları bence kısa ve fazlasıyla derin içerikler barındırıyor. Bence iyi bir yazar. Ve kitaplarını okumakta zevkli bu öznel yargılarımdı kitaba geçecek olur isek… Bilinmeyen bir kadının mektubu ergenlik döneminden itibaren yaşça büyük olan R’ye karşılıksız duyulan aşkı konu alıyor. Ve yazarın erkek olmasına rağmen kadın hissiyatlarını bu kadar iyi betimleye bilmesi açıkçası beni mest etti. Bu kitapla alakalı bir yoruma denk gelmiştim kitaptaki kadın karakter için bunun bir saplantı ve psikolojik bir sorun olduğunu yazmıştı. Niyeyse bu yorum beni üzdü… Ben açıkçası öyle düşünmüyorum. Saf bir şekilde bence aşkı anlatıyor. Ergenlik dönemlerinde hepimiz yaşça büyük birine aşk veya hayranlık duymuşuzdur ve bu saf hissiyatlarımızdı burdada aslında karşılıksız koşulsuz şartsız kadının duyduğu aşkı anlatıyor nedense iliklerime kadar hissediyorum. Ergenlik döneminde bende tam olarak bu kadar olmasa da benzer bir platonik aşk yaşadım. Sanırım bazı kitapları da anlamak için yaşamak gerekiyor. Belki de o yorumu yapan ablamız hiç birini sevmemiş ya da sevme stili farklı. Onu bunu es geçelim bence okunmalı ve karakterleri hissederek empati kurarak okunmalı.. Harika bir eser. Okuyun okutun :) aşk mı saplantılı mı? Bu konuda fikri olan yorum yapabilir… bana sorarsanız Aşk.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Ren Kitap · 2017224bin okunma
1.433 öğeden 1.411 ile 1.425 arasındakiler gösteriliyor.