Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
6.cilt
3. "İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." Kaf sûresi(50), 18. Bu âyet-i kerîme dilin korunması ve ağız disiplini konusunda en temel ve en genel esası belirlemekte, güzel veya çirkin, hayır veya şer ne olursa olsun ağızdan çıkan her sözün kaydedildiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ortaya koymaktadır. Böylesine yakından bir takip, tesbit ve denetime tâbi olduğunu bilmek, dili korumak konusunda alınabilecek en etkili tedbirdir. Yani insan, yokluğunda tercüme-i hâli yazılan biri değil, en yakından takib edilerek yaptıkları ve söyledikleri kaydedilerek hayat hikâyesi tesbit edilen ve ona göre de sorgulanacak olan bir varlıktır. O halde "nefsinin ona verdiği vesveseler" yani içinden geçen his ve düşünceler bir yana, hiç değilse iki dudağı arasından çıkacak olan sözlere son derece dikkat etmeli ve hâkim olmalıdır. Gerek yalnızken gerek toplum içinde gerek eğlenirken gerekse üzülürken her an ve her yerde ağızdan çıkacak olan söz ve kelimelerin her biri kaydedilmektedir. Kelime kelime, hesabı verilecek bir hayatın sahibi olmak, son derece disiplinli yaşamayı gerektirir. Âyet-i kerîme bizde bu bilincin yerleşmesini istemektedir.
Şimdi nasıl küstah ve muzaffer dokunuyorlar kadınlara. Onlar çoktan unuttular kahredici hicabını yamalı donlarının. Bütün nimetleriyle dünya onların artık. Artık edebi tefrika yazmaya mecbur değiller lise talebeleriyle genç subaylar için; iki liraya tefrikası, elli yaşında. Ama neden, Hasan Şevket? Ama niçin? Senden akıllı mıydılar? Hayır. Bilgili mi? Hayır. Senden daha az mı müzevvir, daha az mı yalancı, daha az mı kendini beğenmiştiler? Hayır, daha çok.
Sayfa 3 - Cem yayınevi II Kitap
Reklam
Mazhar Müfit Kansu'nun anılarından: Erzurum'dayız. Mustafa Kemal bana dönerek: - Mazhar, not defterin yanında mı? - Hayır Paşam. - Zahmet olacak ama, al, gel. Bilirsin hep, "Hafızamız zayıfladığı zaman, Mazhar Müfit'in defteri çok işe yarayacak'', derim. Ancak senden bir isteğim var. Bu yazacağın sayfayı kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya (Özel Kalemi), bir de şen bileceksin. Şartım bu. Sayfanın başına tarih at. -Koydum efendim. 18 Temmuz 1919 sabaha karşı. - Öyleyse yazmaya başla. "Zaferden sonra Hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır." Bu bir. ikincisi; "Padişah ve Hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır." Bu üçüncüsü; "Örtünme kalkacaktır." Bu ise dördüncüsü; "Fes kalkacak, uygar Milletler gibi şapka giyilecektir."Bu anda kalem birden elimden düştü. Paşa ile zaman zaman senli, benli konuşurduk. Dedim ki: - Darılma ama Paşam, sizin hayal peşinde koşan pek çok taraflarınız var. Mustafa Kemal Paşa: - Bunu zaman gösterecektir. Sen yaz. Beşincisi; "Latin harfleri kabul edilecek." - Paşam yeter. .. Yeter. .. Cumhuriyet ilanını başarmış olalim da üst tarafı yeter. Yanından ayrıldım. Gün ağarmak üzere idi.
Ve Başlıyoruz, Mevlana’nın Yürekleri Dağlayan Mektuplarını Okumaya :(
“Seni ne huzuru arayanlara, ne huzuru bulanlara, ne de huzurdan kaçanlara sordum. Güneşin sıcaklığını en iyi kim anlatabilir? Sıcaktan düşüp bayılan mı? Hayır, onun aşkı zayıftır. Güneşe yolculuk yapan mı? O da değil, gitse gitse nereye kadar gidebilir ki? Gölgeye sığınanlara ise güneşi hiç sormamalı… Aşk mabedim... Efendim... Söyler
Sayfa 124 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
Çalışacağım yazmaya, aklımda kalanları, olaylar zincirinden zihnimde kalanları yazmaya. Belki genel bir sonuca varırım, hayır, fakat içim rahat eder, inanabilirim kendim. -Çünkü benim için hiç önemi yok, inanmış inanmamış başkaları.-Lakin tek korkum: Yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.-
Çalışacağım yazmaya, aklımda kalanları, olaylar zincirinden zihnimde kalanları yazmaya. Belki genel bir sonuca varırım, hayır, fakat içim rahat eder, inanabilirim kendim. Çünkü benim için hiç önemi yok, inanmış inanmamış başkaları. Lakin tek korkum: Yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan. Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir.
Reklam
Parkta geçirdiği o sabahların havasında bir iş vardı sanki. İlham gelmemiş, canı yazmak istememiş, kâğıda dökeceği kelimeleri bilemiyormuş hiç fark etmezdi. En sevdiği banka oturur, kuşları dinler sonra kalemin deftere dokunuşuyla yazmaya başlardı. Yazdıkça, yazılacak daha fazla şey birikirdi; günde iki bin kelime hatta çoğu zaman daha da fazlası. Görüp geçirdikleri ve zihninden akıp gidenler hakkında ne kadar da çok söyleyecek söz vardı; Budgeron ve benzeri aileler, aklının içinde dört dönen izciler ve afili kabadayılar hakkında anlatılacak ne çok şey! Parkta üç saat göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor, sonra defterlerini eve getirip yazdıklarını daktiloda temize geçiyordu. "Söz uçar yazı kalır!" dedi kendi kendine. Havada uçuşan kelimeler bir şey ifade etmez. Kelimelerin kâğıt üzerinde olmazsa sen bir yazar değil, konuşmacı olursun! Hayır, kelimeler kâğıtta olmalı, bir cümleyi nasıl güzelleştirebilirsin? Kelimler kâğıtta olmazsa neyin üzerine çalışır, yayıncına ne gönderirsin Budgeron? "Çok basit. Sır değil. SÖZ UÇAR YAZI KALIR!" Bir levha gibi büyük harflerle bastırıp masanın önündeki duvara astı.
Sayfa 103 - April YayıncılıkKitabı okudu
< “Yıllarca devleti temsil ettiğimi sandım.” “Sonra kendi kendime devletin beni temsil edip edemeyeceğini sordum. Bir baktım ki onlar beni temsil edecek dürüstlükte ve düzeyde değil. Bunun üzerine dünyadan elimi eteğimi çekmeye ve buraya gelip anılarımı yazmaya karar verdim. “ “Yazdınız mı peki?” “Hayır. Çünkü anladım ki bu ülkede sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden  benden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf. Halkın salak olduğu bir ülkede demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir. Bu yüzden ülkeyle bütün bağlarımı kestim. Kimin başbakan olduğunu bile bilmiyorum. Bugünkü serçe yavrusu başbakandan daha önemli. “ >
Sayfa 316Kitabı okudu
"Mektubu okuyacak mısın?" diye bağırdı Harriet. “Dua edin. Bunu yapmanı tercih ederim.” Emma baskıya maruz kaldığı için üzgün değildi. Okudu ve şaşırdı. Mektubun üslubu beklentisinin çok üstündeydi. Sadece gramer hataları yoktu, aynı zamanda kompozisyon olarak bir beyefendiyi utandırmazdı; Dil sade olmasına rağmen güçlüydü ve
Bir insan özellikle benim gibi bir insan ne zaman yazmaya başlar? Daha doğrusu, ne zaman onun için yaşadıkları, hissettikleri, düşündükleri artık ifade etmekten kaçamayacağı bir yoğunluğa ulaşır? Bilmiyorum, insan kendisi için böyle bir durumda olduğunu söyleyebilir mi? Bilmiyorum. Büyük bir acı, belki bir aşk, belki de çok başka bir sarsıntı
Reklam
25 Mayıs 1915 Bu gece, bugün o kadar top geçti ki yedi-sekiz tren, kırk vagondan ibarettir. Acaba bu harp yazın da bitmeyecek mi? Ya kışa kalır isek? Hepimizde ümid-i necat [kurtuluş ümidi] kesiliyor. Eyvah, buralarda mahvolup gideceğiz! Vatanımızı, ailemizi görmek nasip olmayacak mı? Artık birbirimizi teselli edemiyoruz. Biri düşünür iken
Şiddet yeter artık! Aklınızı dayakla bozmuşsunuz; yazarlığa aşırı bir hevesle roman yazmaya kalkmışsınız, ama dayaktan da geçilmiyor. Hayır, dayağı bırakın artık!
Sayfa 110 - Yapı Kredi Yayınları
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
İbni Tahir evet manasında başını salladı. Ağzını açacak hali kalmamıştı. Hayatını adadığı fikirlerin çöküşü onu da mahvetmişti. “Senin bu kara cahilliğin yüzünden ölüyorum.” “Allah’ım! Allah’ım! Ben ne yaptım! ” “Pişman mısın?”
15. BölümKitabı okudu
Çalışacağım yazmaya, aklımda kalanları, olaylar zincirinden zihnimde kalanları yazmaya. Belki genel bir sonuca varırım, hayır, fakat içim rahat eder, inanabilirim kendim. Çünkü benim için hiç önemi yok, inanmış inanmamış başkaları. Lakin tek korkum: Yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan. Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir.
443 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.