Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kararnameleri sindirdikten sonra tıp bilimine, yedi özgür sanata yöneldi. Ot ve merhem bilimlerini inceledi; ateşli hastalıklar, yaralanmalar, irinli tümörler konusunda uzman oldu. Jacques d'Espars'ın yanında fizyolog, Richard Hellain'in yanında cerrah olarak çalıştı. Sanat dallarında lisans, ihtisas, doktora eğitimi aldı. O zamanlar pek rağbet görmeyen üç kutsal dili, Latinceyi, Yunancayı ve İbraniceyi öğrendi. Bilgi birikimini artırmak onda gerçek bir tutkuya dönüşmüş, on sekiz yaşında dört fakülteyi bitirmişti; delikanlıya göre yaşamın yegâne amacı öğrenmekti.
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Reklam
Dünyayla ilgili tüm bildiklerimizi bir anda unutuversek ne olur­ du? Yarın sabah yedi milyarımızın birden hiçbir şey bilmez bir şekilde uyandığını hayal edin. (….) Peki bu insanlığımızı geri kazanma sürecinin tam olarak neresinde İsa'nın bir bakireden doğmuş olduğunu bilmemiz önemli hale gelirdi? Ya da tekrar diriltilmiş olduğunu? Peki bu gerçek­ leri (yani eğer sahiden gerçeklerse) tekrar nasıl öğrenebilirdik? İncil'i okuyarak mı? Raflarımızda buna benzer daha pek çok antik çağdan kalma inciler olacağını unutmayın: örneğin bereket tanrıçası İsis'in başında etkileyici bir çift inek boynuzu olduğu "gerçeği" gibi. Okuma­yı sürdürdüğümüzde, Tor'un yanında bir çekiç taşıdığını, Marduk'un kutsal hayvanlarının at, köpek ve çatal dilli ejderha olduğunu öğrenir­dik. Tekrar diriltmeye çalıştığımız dünyamızda en yüce payeyi acaba hangisine verirdik? Yehova'ya mı? Şiva'ya mı? Peki evlenmeden cinsel ilişkiye girmenin günah olduğunu ne zaman öğrenmemiz gerekirdi? Ya da zina yapanların recm edilmesi gerektiğini? Ya da ruhun zigota döllenme anında girdiğini? Peki ya kitaplarımızın bir tanesinin çok özel bir konumu olduğunu, çünkü bizzat evrenin Yaratıcısı tarafından yazıldığını iddia etmeye başlayan aramızdaki tuhaf insanlar hakkında ne düşünürdük?
KADADAĞ
Karaman'a varışının ertesi günü Tarihçi'nin mihmandarları onu önce Yunus Emre'nin kabrine, oradan da "Ak Köprü" ve "Manazan Mağaraları"na götürdüler. Mağaralar... Gizemli mağaralar... Aguşlarında Allah'ın elçilerini/peygamberlerini barındırıp "melce" olan; tiranların ve insan kanı dökmekten zevk alan zalim despotların, kralların, diktatörlerin zulmünden kurtulmak için sığındıkları "kutsal karanlıklar olan "rahmet melceleri mağaralar"... Sırf Yüce Yaratıcı'ya "salih kul oldukları için idarecileri tarafından işkencelere tabi tutulan "gerçek müminlerin, mücadelelerini sürdürebilme uğruna yüzyıllarca "mağara hayatı" yaşayıp böylece tarihe "Ashab-ı Kehf"/Yedi Uyuyanlar olarak geçen "yiğit müminler”in barınağı mağaralar...
Sayfa 185Kitabı okudu
Biri ınsan ruhunun Tanrının kendi özünün, öbürü de büyük bütünün bir parçası olduğunu; bir üçüncüsü ilksiz olarak yaratılmış; bir dördüncüsü yaratılmış değil. yapılmış olduğunu söyler; baş­ kalan da Tanrının onlara gerektikçe biçim ver­ diğini, çiftleşme anında geldiklerini temin ederler. Biri: ..Sperma hayvancıklannda yerleşir'' diye
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
Reklam
Sayı gizemciliği Pisagorcularla başlamış değildir. Örneğin yedi sayısı, büyük olasılıkla haftanın yedi gününe ad olan gökyüzündeki yedi yıldıza bağlanarak özel bir yere konulmakta ve saygı gösterilmesi istenmektedir. Tek sayıların erkek, çift sayıların dişi özellikler taşıdığını ileri sürenler bir tek Pisagorcular değildir. Neredeyse Shakespeare döneminde bile "tek sayılarda ilahi bir yan" olduğu iddia edilmiştir. Birçok eski kültür, numerolojinin bir takım özelliklerini benimsemiştir; ancak Pisagorcular sayılara hayranlığı iyice abartıp numerolojiyi bir ibadete dönüştürmüş, felsefelerinin temeline oturtarak bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir. Onlara göre bir sayısı tüm diğer sayıları doğuran üreteçti ve akıl ile sağduyuyu temsil ediyordu. İki sayısı ilk çift ve dişi sayı olduğundan düşünce ve inancı ifade ediyordu. Üç sayısı, ilk gerçek eril sayıydı ve hem birlik ve bütünlük, hem de çok yönlülük içeren, denge ve uyumu temsil eden bir sayıydı. Dört, yerine göre ceza, ya da ödül anlamına gelen adaletin sayısıydı ve bir aritmetikte kare almayı gösterirdi. Beş, ilk eril sayı ile ilk dişi sayının birleşiminden oluştuğu için evliliğin ifadesiydi. Altı, yaradılışı temsil ediyordu. Elbette her sayının kendine özgü ve tuhaf öznitelikleri vardl. En kutsal sayı, evreni temsil eden on sayısıydı (tetractys: on noktadan oluşan Pisagor üçgeni) ve mümkün olan bütün geometrik boyutları içerdiği kabul edilirdi.
Düşüncemi sorarsanız, bu davada çocuğun sorumluluk duygusu gelişmemiştir, kötü alışkanlıkları olduğunu varsaysak bile, siz ne derseniz deyin, yedi yaşında bir çocuğun yaptıklarıyla sorumlu olduğunu tartışamazsınız. Bu kötü alışkanlığı sezecek kadar zekâsı gelişmemiştir daha. Dinleyin, yedi yaşındaki bir çocuktan daha akıllı olmamıza rağmen bizler
Sayfa 2444Kitabı okudu
Şamil, saldırmayı bildiği gibi geri çekilmeyi de biliyor ve kendine güvenini kaybetmiyordu. Geri çekilme emri vermesi, aşiretlerin gözündeki itibarına gölge düşürmüyordu. Savaşta böyle iniş­li çıkışlı durumlar olurdu. Rusların safına geçip sonra yeniden Şamil'e katılan aşiret mensuplarına, dönek gözüyle bakılmazdı. Böyle birçok durumda
Ayin başlamıştı. Acayip, son derece kullanışsız simli bir giysi giymiş olan papaz, çeşit çeşit isimler söyleyerek, dualar okuyarak bir ekmeği küçük parçalara bölüyor, bunları önce bir tabağa, sonra da içi şarap dolu bir kâseye koyuyordu. Bu arada papaz yardımcısı da zaten az anlaşılan, hızlı okunduğu için daha da anlaşılmaz hale gelen birtakım
Reklam
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
Gnosis unutkanlığı hali, onun birçok yanlış ve sahte nesne yerine tek bir gerçek nesnesini yeniden bulunana kadar dinme­ yecek olan sıkınhlı bir yoksunluk duygusunu daima beraberin­ de taşır. Gölgeler ülkesinden Jung'un Yedi Vaaz'ı yarathğı kadim Gnostikler, çoğu kez kişilerin hissettiği tüm arzuların, herhangi bir şeyden ya da herhangi
*Artemis : Kaynağı Orta Anadolu'da bulunduğu en son arkeoloji kazılarından kesinlikle anlaşılan ve genel olarak Ana Tanrıça diye tanımlanabilen bu tanrısal varlık Yunan din ve efsanelerinde Artemis adıyla anılır. (1) Adı ve Ek Adları : Artemis’in adı tıpkı Apollon’unki gibi Yunanca değildir. Tek üstünde durulması gereken ve kişiliğinin özünü
Sayfa 56 - Remzi Kitabevi - ArtemisKitabı okudu
131 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.