Dedem ölmüş ninem ölmüş annem ölmüş
Giremedim eski evimize
Dedem ki karşı durmuştu yıllarca
Tütünün ve ağıdın yıkımına
Ninem ki karşı durmuştu yıllarca
Yokluğun ve dedemin yıkımına
Annem ki karşı durmuştu yıllarca
Onulmaz bir inceliğin yıkımına
meğer denizi buluncaya kadarmış nehrin telaşı
hasılı bir bardakta iki suymuş kıymet ve kıyam
anladığımda gelip durduğum duvar
kollarına aldı beni ve git, dedi:
daha uzağa ve doğu'ya
saçlarını arkaya yaslayacak kadar
öğren yokluğun üşüyen dilini
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
Yokluğun gayri şuradan şuraya geldi
Bir günler şölenlerle egemen ülkende
Simdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
N'olur ağzından başlayarak soyunmaya
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
Çık gel bir kez daha yıkıntılardan
Çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
Sessizliğin ölüme benzediği o yerde
Bir el uzanır çeker beni yaşamaktan
O kahır dolu, hüzün dolu gecelerde
Birer kan çanağı gözlerim ağlamaktan
Gitgide yayılır damarlarımda yokluğun
Bir hançer bilenir kalbimde soğuk, sivri
Durup durup vurur başıma sarhoşluğun
Üst üste içilen dopdolu kadehler gibi
Artık ne yapsam boş, uykular gitti gelmez
Vıcık vıcık bir gecedir ellerimde kalan
Güneş doğmayı, karanlık bitmeyi bilmez
Saplanır kalbime bir türlü geçmez zaman
İçerim senden uzak günlerin getirdiği
Yavaş yavaş öldüren bu zehir sensizliği
sen benim hiçbir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz
Sayfa 12 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu