Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Balkanlarda Gayrinizami Bir Harp
𑁍︎ 𑁍︎ 𑁍︎
Savaşlarda tarafların birbirlerine karşı güçlü orduya karşı küçük grupların vur kaç taktiği kullanılan bir yöntem adı, Gayrinizami Harp'dır. Stratejik savaş düşüncesi gayrinizami harp konseptinin tarih boyunca varlığını haber verir. Şartlar zayıfın güçlüye karşı kullanılacak en
Falih Rıfkı Atay etkinliği kapsamında yapacağım ikinci incelemem olacak. Etkinlik için Link: ->> #27899814
Babanız Atatürk kitabı ile Atatürk’ü yeniden okumaya var mısınız? Kronolojik biyografi incelemesi yapacağım, biraz uzun olacak ama unuttuğumuz bazı bilgileri hatırlamamıza yardımcı olacak.
Merhabalardan bir demet. Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır.
Bir okurdan da görüp uyguladığım gibi önce yazarı araştırır, okur, tanıyabildiğim kadar tanırım...
- Biz şairi biliyoruz sen kitaba geç.
Baaalım ne kadar tanıyorsun. Çay kahve al istersen, biraz uzun. Dikkat et çenen çıkmasın, çünkü çok şaşıracaksın. Ööle şaşıracaksın yani.
Eğitim,
Peki, kim kurtaracak beni var olmaktan? Ne ölümdür istediğim ne de hayat.*
13 Haziran 1888 saat 15.20'de, Largo de S. Carlos'ta, 4 numaralı evin soldan dördüncü katında, aynı zamanda müzik eleştirmenliği de yapan adalet bakanlığı görevlisi Joaquim de Seabra Pessoa ile Maria Madalena Xavier Pinheiro Nogueria'nın ilk çocuğu Fernando
Günaydın güzel insanlar. Stefan Zweig’in kendi eserlerine kıyasla oldukça kalabalık sayılabilecek, dolu dolu, birçok anını hissederek anlattığı, dünya savaşlarının psikolojisini çok iyi yansıttığı, bir kısmını da ‘Bugün bir şey olmadı’ gibi cümlelerle geçiştirdiği günlüğüne hepimiz hoş geldik!
Özellikle kitabın sonlarında girdiği o bunalım
Britanya'dan, Kaptan Robert Falcon Scott ve Norveç'ten Roald Amundsen. İkisi de Güney Kutbu'na ulaşan ilk insan olmayı hedeflediler. Çıktıkları seferi, biri zaferle diğeri hüsranla bitirdi.
Scott, 1902'de daha önce Güney Kutbu'na ulaşmayı denemişse de çeşitli sorunlar çıkınca geri dönmek zorunda kalmıştı.
Kaşif Amundsen ise aslında Kuzey Kutbu'nu ilk keşfeden olmak istiyordu fakat oraya başka biri ulaşınca (Amerikalı kâşif Robert E. Peary), rotasını güneye çevirdi. Nihayetinde 14 Aralık 1911'de Güney Kutbu'na ilk ayak basanlar, Amundsen ve ekibi oldu.
Kurdukları çadır, diktikleri Norveç bayrağı ve çektikleri fotoğrafla bunu tescillemiş oldular.
Falcon Scott ve ekibine gelince, 17 Ocak 1912'de Güney Kutbu'na ulaştılar ve Amundsen'in kendisini geçtiğini öğrenerek hayal kırıklığına uğradılar. Scott, çileli dönüş yolculuğunda yorgunluk, açlık ve aşırı soğuktan zayıf düşerek iki adamıyla birlikte öldü.
16-17 Ocak 1912 tarihinde Harun Kasrı harabeleri içinde yapılan çarpışmalar sırasında Mustafa Kemal'in yanında patlayan şarapnelden sıçrayan bir kireçtaşı sol gözüne girerek, gözünde ve çevresinde yara oluşturmuştu.
Sulh anlaşmasında Türkiye'nin yeni hudutları için Enez-Midye şeklinde belirsiz, yetersiz, hatta Edirne'yi bile Bulgarlara bırakan bir hat üstünde konuşuluyordu. Hatta 3 Aralık 1912'de mütarekenin imzası üzerine, Londra'da, 13 Aralık 1912'de, Osmanlı devleti ile diğer muharip devletler arasında barış müzakereleri açılmıştı. Buna paralel olarak 17 Aralık 1912'de gene Londra'da büyük devletlerin elçileri arasında da müzakerelere başlandı. Meydana gelen yeni durum karşısında bu devletler, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları ve menfaat kavgalarını uzlaştıracak bir yol arıyorlardı. Bu arada Arnavutluk’un kuruluşu da fiilen kabul edildi. Fakat büyük devletler bu konuşmalar içinde iken, asıl barış konferansı bir sonuca varmadan 6 Ocak 1913’te kesildi. Osmanlılar bir Makedonya muhtariyeti ile Doğu Trakya topraklarının ve Edirne'nin Türklerde kalmasını isterlerken, Balkanlılar Türklere, Tekirdağ kuzeyinden Karadeniz'e çekilecek bir hattın doğusunu teklif ediyorlardı. Gelibolu yarımadası gene Türklerde kalacaktı. Gerçi Türkler, 1 Ocak 1912'de Edirne'nin batısındaki toprakları bırakmaya razı oldular. Fakat bu sefer de Bulgarlar Edirne üstünde dayattılar. Türkler bir aralık Ege adalarını da istedilerse de, büyük devletler konferansı bu adaları 2 Ocakta Yunanlılara bıraktı. İşte Istanbul hükümeti bu konularda ve Balkan devletleriyle beraber büyük devletlerden ve bu arada Almanya ve Avusturya'dan gelen baskılara cevap hazırlamakla meşgul iken, 23 Ocak 1913 günü öğleden sonra başta Enver Bey olmak üzere İttihat ve Terakki Cemiyeti anî darbesini vurdu. Bir baskınla Babiâli'ye girildi. İmparatorluk çökünceye kadar elinde tutacağı iktidarı aldı.
Genelkurmay yayınına göre Mustafa Kemal'in ilk göz yaralanması Derne'de 16 - 17 Ocak 1912 tarihinde komutasındaki yerli kuvvetlerin İtalyanlara karşı baskın taarruzu sırasında olmuştur.
Attila İlhan
Ulusal komünizmin fikir babası, Orta Asya'da sosyalist Türk devleti kurmak istemişti; Mirsaid Sultangaliyev ölüm yıldönümünde hayırla anarız.
Sultangaliyev, öğretmen olan Mir Said Haydar Galiyev'in 12 çocuğundan biri olarak 13 Temmuz 1892 tarihinde, Başkurdistan'ın Sterlitamak şehrinin