Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Merve Koraş

“İnsanı cemiyet yaratır. Hangi cemiyet? İnsan cemiyetle tam bir uyum hâlinde olduğu zaman tarihi yoktur; doğar, yaşar, ölür. Tarihi yaratan, fertle kalabalık arasındaki anlaşmazlık... Fert cemiyetle kaynaştığı zaman tarihi yoktur...” ataç
Reklam
'' Seninle kurduğum hayalleri . başkasıyla yaşayacak kadar güçlü değilim.''
Kalbimi ,kalbine mühürlediğim an ruhum sen oldun.
Sayfa 105

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Ben kimseye işkence etmedim.” “Hıı, evet. Filinta yalan mı söyledi yani? Mustafa öfkeyle Murat’a dönerken, Murat korkuyla iki adım geri gitti. “Valla ben bi’ şey demedim Reis. Leyla yarattığı kaosu fark edemeyecek kadar korktuğu için saçmalamalarına devam etti. “Dedin ya! Süt Oğlan’a anlatmadın mı? Murat kıza iki başı varmış gibi baktı. “Sen nereden duydun anlattığımı?” “Branda ses geçiriyor, hatırlatırım.” Bu söz üstüne Mustafa artık daha fazla dayanamadı. “Güne mi geldik lan? Belli ki kız geminin her yerinde dolaşarak bol bol istihbarat toplamış işte” dedikten sonra kendi kendine hırlar gibi devam etti. “Biriniz çenenizi tutamaz, diğeriniz kıyafetlerine sahip çıkamaz, ötekiniz desen sandıkları baştan boşlamış… Kızın elinde maskara oldunuz.”
Dişlerini sıkarak tısladı. “Gelmeyin demiştim.” Fatih’in kısık sesli homurtusuna Mustafa daha yüksek sesle cevap verdi. “Ne zamandan beri makinistler reislere emir verir oldu Korsan Efendi?” “Başmakinist Reis, Başmakinist.” Jandarmaların kolunda bekleme odasına giren Fatih’in arkasından bakan Mustafa homurdanarak başını salladı. “Bu herifin bu dik burnunu kıraçam bir gün. Unutursam hatırlatın.”
Reklam
Yapbozun bilinmeyenleri
Yapbozun bilinmeyenleri “Sanıldığı gibi tek başına oynanan bir oyun değildir yapboz: Parçaları yerleştirenin her hareketi, bu parçaların üreticisi tarafından kendisinden önce tekrarlanmıştır; eline aldığı, tekrar aldığı, incelediği, okşadığı her parça, denediği, bir kez daha denediği her kombinasyon, her dokunuş, her sezgi, her umut, her cesaretsizlik bir başkası tarafından kararlaştırılmış, hesaplanmış, incelenmiştir.” Yapboz ne güzel anlatılmış. Aslında nedense hep tek başına oynanan bir oyun olduğunu düşünürüz. Oynayanla üreten arasındaki ilişki de akla gelmez ama gözardı da edilemediğini bu satırları okuduktan sonra emin oluyoruz.
...Kendince tanrılaştırdığın, tapınmaktan gurur duyduğun putların, gerçekte basit birer taş parçası olduğunu ne zaman kavrayacaksın? Ama. gönlün gerilerde bir noktaya takılı kaldıysa eğer, sevinebileceğin bir gerçeklik duruyor orada. İşte şimdi, Nâzım'm kızıl saçlı Piraye 'siyle tam olarak özdeşleştin.
...Kim olursa olsun; evleneceğim insan, benim varlığımı yok sayarak bir başkasıyla beraberlik yaşayacak ve ben buna seryirci kalacağım ha...
Yanmış kibrit çöplerini âdeti olduğu gibi mumların altına koyup üzerlerine erimiş mum döktü. Sanki yanan kibrit çöpleri bizdik, mum dipleri de mezarımız... Kibrit çöpü mezarlığı, bizim gibi kırık ve kaybedenler için ne güzel bir benzetmeydi... Yana yana yaşa, yanarak öl ve öldükten sonra da yanmaya devam et. Yanmak tüm varoluşunu tanımlıyormuş gibi..."
Reklam
Yirmili yaşların başında aldığı bir cezayı hiçe sayıp arkadaşlarıyla kaçıp gitmiş, Jaymie'yi döndüğünde yatağında uyurken bulmuştu. Jaymie iyisinde, kötüsünde, arkasını kollayarak tam bir bağlılık gösteriyordu. Onu dürterek uyandırmış, Jaymie'nin açıklamasına saatlerce gülmüştü. "Gece Kral babanız kontrol eder diye sizin kılığınıza girip yatağınıza yattım. Özür dilerim uyuyakalmışım... Affedin efendim," diyerek şişko bedenini yatakta yuvarlayarak kalkmıştı. Edward o gün Jaymie'yi hayat boyu yanında tutabileceğini düşündü ve tuttu da... Jaymie o zamandan beri onun yanındaydı.
“Tüm bunları yaşayacağımı bilerek geçmişe dönsem, o asansöre yine binerim. Hem de koşa koşa binerim… Koşa koşa…”
Hep yıldız kayarken dilek tutulurdu, değil mi? Onlar saatlerce bir yıldızın kaymasını bekleyip, o kaydıktan sonra tutmuşlardı dileklerini. Çünkü onlar için, kayan yıldız gökyüzüne ihanet etmişti. Bu yüzden dileklerini ona değil, gökyüzünden vazgeçmeyen tüm yıldızlara sunmuşlardı. Sırf âşık olduğu adama ulaşmak uğruna saçlarına kıyan Rapunzel’in hikâyesini dinlediğinden beri, masal gibi bir dostluğun, masallardaki aşklardan daha değerli olduğuna inanan Çınar Duman’ın, dört yıldır aynı evi paylaştığı bal kızı Balın İmge ile olan dostluğu bir yaz tatili projesiyle bir şehirden diğerine uzanacaktır. Proje için seçilen diğer altı öğrenciden kimisi bu ikiliyle samimi dostluklar içerisine girer, kimisi de gizli kimlikler ardında çeşitli oyunlar düzenlemekten geri kalmaz. Ve bir de mesajcı... İkili, hemen her gün bir şekilde kendilerine ulaşan mesajcıyı bulmak için çabalar. Çıktıkları yolda daha birçok şeyi de beraberinde getirir zaman. Bir şeyler değişir, bir şeyler gelişir fakat ikili her şeye rağmen dostluklarına sıkıca tutunmaktan vazgeçmez. “Lütfen… Lütfen sonsuz olalım!”
"Her şeye rağmen, mutluluktan ölünebiliyorsa, o zaman kesinlikle bu şekilde öleceğim. Ayrıca, ölüm döşeğindeki birisi, mutluluk sayesinde hayata tutunabiliyorsa o zaman ben de hayatta kalacağım." "Aldığın çiçekler için çok üzgünüm, o kadar üzgünüm ki ne tür çiçekler olduğunu bile okuyamadım. Şimdi senin odanda duruyorlar. Eğer gerçekten odandaki gardırobun yerinde olsaydım, gündüz kendimi bir şekilde odanın dışına atar ve en azından çiçekler solana kadar salonda dururdum. Hayır, bu hiç de hoş değil. Ve o kadar uzakta ki her şey ama hâlâ odanın kapısının kolunu görebiliyorum, bana gözlerimin önündeki mürekkep hokkası kadar yakın." "Seni seviyorum işte, budala, deniz dibindeki çakıl taşı nasıl sevilip, sarmalanır, ona bağlanılırsa ben de sana öyle bağlıyım." "Yanımda yürüyordun, bir düşünsene, yanımdaydın!"
''Seni görmem için yanımda olmana gerek yok. Gözlerim kapalıyken de görebiliyorum seni. Zaten seni gözlerim kapalıyken görebiliyorum sadece..''
Sayfa 1
Reklam
En kıymetlinizi tereddüt etmeden Bırakabileceğiniz kim var diye hiç düşündünüz mü? Peki o kişi sizin için tüm varlığıyla,
Sayfa 336
Şiddetle başlan hazlar Şiddetle son bulurlar Ölümleri olur zaferleri Öpüşürken yok olan Ateş ve barut gibi
Sayfa 152 - shakespeare
Yoksa o, bir anlık da olsa, senin gönlüne Yakın olsun diye mi yaratıldı ? (İvan turgenyev)
Sayfa 1
''Şairin dizelerinde asılı duran Fitili ateşlenmiş kelimelersin.''
Sayfa 176
Umutlandı.Yüzü açık kalmış bir kitap gibiydi,aşk hakkında hiç söylemediği sözler satır satır okunuyordu. Mucizeler her zaman beklenir hayattan.Aşkın kendi varlığından gelen, iyileştirici bir gücü vardır ve kıyaslanacak olursa,aşkla geçen zamanın özgül ağırlığı, saatlerin gösterdiği zamanınkinden kat kat fazladır. Aşk zamanın yoğunluğu arttırmaya muktedir olan tek kimyadır.
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış; Gelmiş ta ağzımın kenarında Konuşur durur. Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, Güverteleri uçtan uca orman; Aldım çiçeğimi şurama bastım, Bastım ki yalnızlığımmış. Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Reklam
Seninle bir ömür yaşamak isterdim. Ama artık bu münkün değil. Kanatsız bir kelebek gibi her gün biraz daha düşüyorum yokluğunun kıyısından. Her penceresiz kaldığımda ölümü avuçluyorum katran karansı gecelerde. Çocuğumuza iyi bak olur mu? Ha unutmadan bir muska gibi adın dilimde,sevdan kalbimde olacak. Sakın sensiz gittiğimi düşünme. Çürürken sana ait ezberim,ruhlarımız birlikte haşrolacak. Beni cennetine al meleğim. Yoksa sensiz bu yürek kainatta kaybolacak....
CEMAL SÜREYA-SEVGİLİM BİR GÜNÜN ŞİİRİ Sevgilim, bir günün ortası şimdi Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde Uzat bana uzat ellerini İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu, Güvercinler güneşten bir sessizliği
Bir sabah gözünü açarsın, bir bakarsın ki hiç bir şey eskisi gibi değildir. Yaşadığın onca yıldan geriye hiç bir şey kalmamış, hayatın başka yollara girmiş, değer verdiklerin değerini yitirmiş dost olan,dost görünen,arkandan konuşan, dolu atıp boş tutan, kuru sıkan belli etmiştir kendini... Yeniden doğuşu yaşayan benliğinde kararlar beyninde uçuşup hedefi bulduğunda,geriye sadece sen kalmış, aydınlanmanın dibine vurmuşsundur...Ne yaşadığın şehir kalmıştır geride,ne harcanan yıllar... İçine yani kürkçü dükkanına dönme vaktidir. Daha bir umutlu, daha bir ayakta , daha bir mutlu. Keşkeleri,belkileri,değersizleri geride bırakıp hayatın getirisinde eyvallah ederek bakarsın geleceğe umutla,yine yeni yeniden diyerek bir cümle sığınırsın.
Sayfa 1
Belki bir tesadüfle girdin hayatıma, belki neden olmasın?diye sorduğunda... Belki de hep vardınçocukluğumdan bu yana. seninle işyerinde tanışmıştık belki de. Korkularımı paylaştım seninle,en gizli sırlarımı. kavga etmedik mi? bitti ulan dedik ama duramadık. Yine aradık, yine sorduk. Ben sana,sen bana muhtaç. Deli gibi sabahlarken, boş konuşmalarıma katlandın ya bu bile yetti hayat umutla bakmama. En önemlisi acılarımı paylaştın benimle, kırgınlıklarımı,keşkelerimi, belkileri.... Ağlarken omuzunda canımı yakan herşeye... Geçecek hepsi silinecek dedin sabır dolu erdeminle. Yıllara meyden okuyan gülüşlerimi seninle paylaşırken biriktirdim ömrüm gibi seni. iyi ki varsınlara sığdın hep. Ne sitem ettin ne sorguladın. Ayrılıkla geçen zaman hiç ama hiç yenilmedin. sende ben hep vardım.
Sayfa 1