Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı TÜRKÂN HACALOĞLU’nun toplantıyı açış konuşması “20 yıl önce ebediyete gönderdiğimiz Türk milliyetçilerinin Galip Abisi için bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Siz Galip Abi dostları, hepinize ‘Hoş geldiniz.’ diyorum. Bugünün anlamı benim için çok önemli. Çünkü çok değer verdiğim üç önemli şahsiyet şu anda
Kimi kazısan altından bir ton kazık yemişlik çıkar. İnsanoğlu bu çünkü, rahat durmaz. Zaten hepsi unutulmuyor mu? Ne yaşamış olursan ol, hepsi unutulup gidiyor, insanlar da pirüpak yola devam ediyor. Ama Osman abi başkaydı işte.. sanki adamı keder fıçısına batırmışlar, sonra çıkarıp insanların arasına salmışlar.. öyle bir şey. Bir keresinde kendisine sordum. Abi nedir senin olayın dedim ya.. bir anlat gözünü seveyim.. gülüşünde bile keder var. Neden böylesin? Ne dedi? Bir şey demedi. Gene öyle kederli kederli gülümsedi, yürüdü gitti.
Sayfa 450Kitabı okudu
Reklam
Melih Kibar Bir gün öğleden sonra Çiğdem'in evine geldim. "Bak bakalım piyano­nun üstünde ne göreceksin," dedi. O günlerde söz beklediğim bir parça da yok. Gittim baktım Hisseli Harikalar Kumpanyası diye bir şey yazıyor. "Bu nedir?" dedim, "Müzikalimizin adı," dedi. "Ee, bu ne ola­ cak şimdi?" dedim. Şarkı sözü yazıyor, "Hisseli Harikalar Kumpanyası / açıyor perdesini açıyor," diye hatırlarsanız. Dedim ki "Siz ikiniz de kafayı yemişsiniz, bu söz bestelenmez." Çünkü biz hep alışığız ya, önce ben beste yapıyorum, sonra Çiğdem sözleri yazıyor. Ee, müzi­ kalde konu olduğu için önce sözler yazılacak ki ben onları besteleye­ ceğim. "Canım canım, sen bestelersin," dedi. Gene o her zamanki destek, "Hayatta olmaz, aç Haldun Abi'ye telefonu, besteciyi değişti­ rin, bu sözlere ben beste yapamam," dedim. "Canım," dedi, ağzım­dan girdi burnumdan çıktı, "İyi bakalım, sen git salona," dedim. Otur­dum, onun yanında besteledim...
[...] Olabilir ki adamın korktuğu şahıslar adamın ne yaptığını farkeder, onu yakalayıp dövmeye başlar. Ben ise bir Türk olarak Bulgar gizli polisi onu döverken ona yardımcı olamamanın ızdırabıyla kahrolurum, iyisi mi olacakları hiç görmeyeyim diye düşünüyorum. Ya rabbim, nedir Türk'ün kaderi. Dünyanın hemen her tarafında ezilen, horlanan, dövülen Türk. Bu ezilme, bu horlanma, bu dövülme daha ne kadar devam edecek. Tarihin hiçbir devresinde kültür yaratamamış, devlet kuramamış toplumların dahi hürriyetlerini ve istiklallerini ilan ettikleri bir çağda asırlarca dünyaya yön vermiş büyük bir ırkın, şerefli bir milletin evlatlarının esaret altında yaşamasının sebebi ne. Biz ne hata yaptık ki sen bize bu cezayı reva görüyorsun. Ya Rabbim, sen her şeye kadirsin, düşüncemde bir hata varsa, bir yanlışlık varsa bana hatamı, yanlışımı göster. Beni doğruya sevket. Düşüncemde bir yanlışlık yoksa yetsin artık bu zillet, yetsin artık bizi cezalandırman, bize güç ver. Bize güç ver ki bir kere daha gösterelim dosta düşmana Türk'ün kim olduğunu. Bir kere daha gösterelim tüm dünyaya Türk'ün Allah yolunda neler yapmaya muktedir olduğunu. Bendeki durgunluğu farkeden Orhan Abi; -Ne oldu Turan, ağlıyor musun? -Ağlamıyorum Orhan Abi, erkekler ağlamaz. -Ama gözünden yaş geliyor. -Fazla bir şey sorma, şayet gözümden yaş geliyorsa bil ki o yaşlar ağladığım için gelmiyor. Şu an için elimden başka bir şey gelmediği, çaresiz olduğumuzu bildiğim için geliyor. İnancımın, dinimin, kinimin gözyaşları onlar Orhan Abi.
Sayfa 265Kitabı okudu
Anlatıbilim Açısından Budist Sinema: Yeni Bir Türe Doğru mu?
Budizm’in sürekli olarak, bir din değil bir felsefe olduğu ileri sürülür. Bireysel düzlemde böyle olabilir, ancak kurumsallaşmış bir ideoloji olması dolayısıyla dinsel niteliği bulunuyor. Budizm, yaşamı acı ile tarifler. Bir tanrı inancı olmayan Budist ideolojiye göre, Buda, insanın içindedir. Bu özellik doğuştan gelir. İçimizdeki Buda kimileri
Gelin şimdi şöyle yapalım.Mutlu bir evlilikten konuşalım. Farkında mısınız, okuduğumuz hikâyelerde, izlediğimiz filmlerde, aşk, kavuşma noktasına kadar anlatılıyor genelde. Nasıldır; önce kızla oğlan birbirini görür, beğenir, âşık olurlar; sonra zalim baba ya da muhteris anne bu aşka engel olmaya kalkar, ya kız zengindir oğlan fakir, ya kız bir
Sayfa 327 - İz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Veznedar babama "Ne oldu ağabey, buralara gelmişsin yine?" diye sordu. Babam "Çocuk meğer parasız yatılıyı kazanmış ama belgesi gelmemiş. Durum ortaya çıkınca kaydını yaptırdık ve parasız yatılıya geçiyor," dedi. Veznedar "Oo çok sevindim. Koyunların büyük kısmını kurtardınız maşallah. Nurullah'ın iki aylık masrafını
soru yağmurunun hızından şemsiyeyi açamadım, ıslandım abi sağ ol.. (=
Uğruna yaşadığımız bu başkaları neyi yasaklar ya da teşvik eder? Hangi başkaları için yaşarız ve neden? Başkaları için yaşamıyorsak şayet, kim ya da ne için yaşarız? Yaşamak, neden bir şey için yaşamak anlamını içersin? Hayatta -o zamanın modern hayatında- mazeret, sebep ya da temel veya onay gerektiren nedir? Uğruna yaşayacak hiçbir şey ve kimse olmadığına inanmaya başlamamız mümkün mü? Eğer mümkünse, o zaman nasıl yaşardık?
ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum geceler hiç bitmiyor ben hiç uyumuyorum gecenin efkarı iniyor perde perde sevdanın hayali vuruyor arada bir içime ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum hani şu perdelerinde mavi kuş resimleri olan ali bakkalın hemen yanında 17 numara o kırgın hayatın tam ortasında hani duvarlarında hala yazılar olan o
Uyumuşum, diye söylendi. hava aydınlanıyordu. kadını tekrar görmek için gözlerini kapadı. hayaller ve kelimeler, rüyadaki anlamlarını hemen kaybettiler. oyunlar tek başına oynanmıyor evladım hikmet. saatine baktı: altıya geliyordu. şimdi albayımı uyandırmak olmaz. işte hürriyet, işte çalışmıyorsun; daha ne istiyorsun? neler yapacaktık değil mi?
Reklam
Filozof Olamamın Binlerce Sebebinden Sadece Birkaçı
Çocukken eniştemin "büyünce ne olacaksın" sorusuna "filozof" diye karşılık verdiğimde, annem elindeki örgüden kafasını hiç kaldırmadan şu yorumu yapmıştı: " Ben hep diyorum size geri zekalı bu çocuk" Annem gibi elişiyle uğraşan teyzem devam etti sonra : " Benim oğlanlar da salak ama inan bunun kadar
Sayfa 43 - Ketebe Yayınları 1.baskı
Alman olsun, türkiye kökenli olsun, arjantinli olsun... Bu nedir abicim ya, nasıl bir oportünistliktir. Öncelikle bu eleştiriyi yaparken kendimi şunu söylemek zorunda hissediyorum; hiç bir zaman ırkçı olmadım, türklük ve türk övgüsü yapmadım, tam aksi halkların kardeşliğine emekten daha kutsal bir değer olmadığına inanan, tamamiyle sosyalist fikre sahip bir insanım. Ahmet ümitin şu cümledeki eğretiliğini bir ben görmüş olamam dimi. Almanyadakiler alman, arjantindekiler arjantinli ama turkiyedekiler türkiye kökenli. :) bence ırkçılık bu bilinçaltında gizli. #ahmetümit 137 sayfada en az 10 kez türk demekten kasıtlı olarak imtina ederek türkiye kökenli demiş. Hem türkiye kökenli olmak nedir ki nasıl bir anlam kargaşası? Yanlış biliyorsam düzeltin, köken dediğin türk kürt laz arap falan olmaz mı? Saçma, çok saçma bu şekilde aman ayranım dökülmesin kaygısıyla yazmak, okurken kitaptan kopuyor insan. Evet türkiye onlarca farklı etnik kimliğe sahip insanlardan oluşuyor. Romanın yazarı sensin ve de ki kürt cemal, ya da de ki çerkez cemal, türk cemal... ha o zaman abi eşcinsel bi karakter olduğu için türklere kürtlere şunlara bunlara gay yakıştırması yapmış mı derler. Kaygı buysa daha fena, neyse; nerden baksan tutarsızca nerden baksan ahmakça.
Müzik dinlemenin sakıncaları
Bir kültüre has yahut belirli bir tarzda müziğe karşı özel bir önyargım yok. Ancak başlı başına müziğe karşı güçlü bir itirazım var ve her ne kadar alimlerin bu konuda muhtelif görüşleri olsa da ben size kendi görüşümü izah etmeye çalışacağım. Günümüzde birtakım müzikleri dinlemek muhtemelen insanın ahlakî ölçülerini kaybetmenin en kolay yolu.
Sayfa 186 - TimaşKitabı okudu
Ara İle Bir Ara (Ara Güler)
Işık; sıcak, kıvrak, zarif ve kadınsı. Önüne çıkan her cisme, objeye, varlığa aklımıza ne geliyorsa her şeye ama her şeye uğramadan geçemeyen bir gezgin. Herakleitos ne güzel söylemiş: “Aynı nehirlere girenlerin üzerinden, farklı sular akar.” Zaman su ile akıp gitmiştir. Kalan yalnızca ışığın bıraktığı ayak izidir; biz ona “fotoğraf” diyoruz. Işığa iltifat ediniz ki o size marifet kapısını ardına kadar açsın. Siyahlar beyazlardan çok daha hızlı koşarlar ama beyazlar siyahlardan daha hızlı yüzerler…. “Salvador Dali nasıldı?” Faşistti Lenf kanserine yeniliyor ve hoşça kal diyor… Masada gözlerine bakıyorum, müthiş bir yaşama arzusu ve enerji. Kim demiş Ara 90 yaşında? O, düpedüz 19’unda. Ben arkadaşıma dayak attırmam abi, atanı da döverim. İşte o kadar. Foto muhabiri ile fotoğrafçı arasındaki fark nedir? Ulan kaç kere söyleyeceğiz, hep söylüyoruz ya! Bir yerde bomba patlar, foto muhabiri bombanın patladığı yere koşarak gider, fotoğrafçı koşarak kaçar ve evdeki karısının koynuna saklanır. Yakaladığınız şeyin içine anlam koyabiliyorsanız fotoğraftır yoksa palavradır. Sinema fotoğrafla başlamıştır. Şu bilinsin ki bu ülkenin sahibi vatandaşlarıdır, o direk dikenler değil. Kadın iklimi hassas, duygusal ve akılcıdır. Fotoğrafı beyin çeker, makine değil. Fotoğraf zamanında çekindi mi vardır yoksa yırt at gitsin. Picasso’nun fotoğrafını çeken beş kişiden biriyim Sabancılar almak isterse onları kazıklayacağım. Sanatçı olmanın ek kolay yolu fotoğrafçı olmaktır kolaysa müzisyen ol.
Babama haberin gitmesi ve okula gelişi on beş güne ancak gerçekleşti. Kayıtlara yetişemeyeceğiz diye ödüm kopuyordu. Heyecan ve korkuyla Necati Hocama giderek "Babam köyden gelmedi daha, kayıt zamanı da geçiyor. Çaresiz kaldım hocam," dedim. Necati Demirci hocam bana "Oğlum bir hafta daha uzattık, rahat ol," dedi. Babam kaydın
Sayfa 105 - TİMAŞ YAYINLARI / 3. BÖLÜM: FİLİZ / ŞER ZANNEDİLENDEN DOĞAN HAYIR: ON KOYUN HİKÂYESİKitabı okudu
54 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.