Fahrenheit 451 devlet sansürünün, totaliter rejimlerin dehşetini anlatan temel yapıtlardan biri sayılmasına rağmen, Ray Bradbury, romanı hakkında şöyle der:
"Romanım hep yanlış ya da eksik
Yarım duyumların bilgeliği bu.
Hiç bir şeyi tamamına erdiremeyenlerin
Az okuyup hiç kavramayanların
Çok okuyup hiç anlamayanların bilgeliği
Eli elden üsten tutanların
Farksızlıktan farklar doğuranların
Avuca sığmayan her şeyi
Bir avuca sığdıranların bilgeliği
Örtülü her şeyi açan
Ve açık her şeyi örtenlerin
Akla karayı karıştıran
Mumla yatsıyı arayanların bilgeliği
Bizi yadırgayan yargılayan
Kendilerini dokunulmaz kılan
Her mayaya karşı olup
Devayı pis mayasında arayanların bilgeliği
Bilgesizlerin bilgeliği bu
Aklını her akıldan üstün tutanların
Çözümlere sırt çevirip
Çatışmalarla beslenenlerin bilgeliği.
Umut Arık
Hepimiz her sabah ev dediğimiz bir prizmadan çıkar, gitmek istediğimiz yere ulaşmak için kare, dikdörtgen başka bir prizmaya biner ve başka iş dediğimiz bir prizmaya ulaşmaya çalışırız. Bilinçli ya da istemeyerek koşullandırılmışızdır artık günlük iş ritüellerini yerine getirmek için. Sabah erken kalktığımız için yüzümüz asık ve donuktur, akşam
Tanıdık bir ailenin kızı bir üniversitede akademisyen olarak görev yaparken lise öğretmeni bir beyefendiyle tanışıp nişanlanma kararı alırlar. Şimdi ise ayrıldıkları haberini aldım ve çok üzüldüm ama daha da üzücü olan ayrılma sebepleri, kız akademisyen olduğu için ailesi oğlanı layık görmüyor! Hiç düşündüler mi merak ediyorum, kariyer olarak layık görmedikleri o insan kim bilir belki de ahlak, karakter ve iman olarak kızlarından daha yüksek bir mevkiidedir! Ailelerin ve evlenecek insanların evliliği böyle dünyevî bir seviyeye indirgiyor olmaları oldukça can sıkıcı bir durum ki zaten beyefendi kariyer olarak da başarılı. Kariyer sahibi olmuş lakin kendini geliştirememiş ve insan olamamış birçok örnek varken ben bu haksızlığa çok üzüldüm. Ama şöyle de bir durum var bunu da akıldan hiç çıkarmamak gerek, eğer olmuyorsa bin hayır aramak lazım!..
Hüseyin Rahmi... Yaşasaydı gerçekten tanışmak isteyeceğim bir yazar. Bir dönem incelemek isteseydim tarih kitabı yerine senin kitapların okumam yeterli olurdu herhalde. Bir yazar düşünün dönemin tüm sokak yaşantısını, etnik yapısını, ağız özellikleri suistimal edilen ve yozlaştırılan akıldan uzaklaştırılmış dini değerlerini tüm aksaklıkları ile size yansıtıyor. Efsuncu Baba romanı sofu görünümlü ama inandığı şeyler hurafeden ileriye gitmeye Ebulfazl Enveri'nin akla hayale sığmayacak efsunlara, tılsımlara nasıl kafayı takarak gülünç duruma düştüğünü ve hatta hayatını çekilmez bir noktaya nasıl getirdiğini, bu uğurda yer yer kullanıldığını, mükemmel bir üslup harika bir olaya örgüsü ile bizlere sunmuş. Gülmeli meraklanmalı şaşırmalı kısa ama keşke bitmeseydi diyeceğiniz bir eser.
Efsuncu BabaHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20187,3bin okunma
“Birey her zaman sürü tarafından yutulmamak için mücadele etmelidir.” -
Friedrich Nietzsche
Jack London’ın başyapıtı olduğu söylenir genelde Martin Eden için. Hayatından büyük izler taşıdığı için de “yarı otobiyografik bir roman” olarak değerlendirilir. Ve büyük bir aşk ve mücadele romanı olduğu da dile getirilir birçok yerde. Bunlara ek olarak daha birçok
KİTAP OKUNURKEN NASIL NOT ALINIR?
''Kitap okurken nasıl not alınır?'' Bu soru bana ilk geldiğinde biraz anlamsız gelmişti. ''Bir kitaba nasıl not alınır, bu nasıl öğretilebilir ki?'' diye düşünmüştüm. Daha evvel de bir başka iletimde kitaplara not almayı
Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.
Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün "Ölü Canlar" isimli bu kitabı, edebiyat otoritelerince onun en önemli eseri olarak kabul edilmektedir. Gogol bu eseri üzerinde on yıldan fazla süre çalışmıştır; fakat geçirmiş olduğu psikolojik bir kriz (manik depresif psikoz) neticesinde eseri tamamlayamamıştır. 1852 yılının 11-12 Şubat tarihlerinde Gogol
Tanrı, erkek ve kadını yarattı.
Bütün bu erkek ve kadınların her biri, kendine göre yüceydi ve herkes sevdiğinin yüceliği oranında yüceldi.
Kendisini seven kimse, kendisinde yüceldi ve diğerlerini seven kimse, kendisini adaması yoluyla yüceldi; ancak Tanrı'yı seven kimse, herkesten daha yüce hale geldi.
Herkes
Evde oluşturulan kütüphaneler hakkında hiç olumlu düşünmüyorum. Son zamanlarda gerek gerçek hayatta gerekse de sosyal medyada gördüğüm ev kütüphaneleri beni aşırı rahatsız etmeye başladı. Ara ara "başvurulmayacak" kitapların, kitaplıkta durmasını artık tıpkı bir ceset gibi görmeye başladım. Okunmaya bırakılmış ya da yıllarca sonra