Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
18-19.yy'da Rusların Altay Türklerini Hristiyanlaştirma faaliyeti:
Altay Türklerinin 1 /12 si Hıristiyanlaştırılmıştır. Maalesef, bunlar Ruslaşmış Altay Türkleridir. Anadillerini dahi bilmezler. Kendilerini Ruslara borçlu hissederler. Altaylarda ciddi Hıristi­yanlaştırma faaliyetleri XVII. yüzyılda başlamıştır. Rus Hıristi­yan misyoner örgütleri Türk halkı Hıristiyanlaştırmak için belir­li zaman dilimleri için
Ülkemizin Güneydoğu bölgelerinde bu inanç devam etmektedir;
Ay tutulunca Altay Türkleri, teneke döver ve gürültü yapar. Tel­ begen'in yakalamış olduğu ayı bırakmasına çalışılır. Telbegen (Yedibaşlı) bir güçtür. Bu güç ayı tutar.
Reklam
18. ve 19. yüzyıllardaki Tuva definlerinde uzun kulplu bakır ve demir kepçeler bulundu. Malesef bu kepçelerin olası sembolik fonksiyonları hakkında hiçbir bilgi yok. Ancak ritüel eşya olarak kepçelerin (kaşıklar, çömçeler) kullanıldığına dair göstergeler var ve bu da sadece Sibirya Türkleri arasında değil.
"Türkleri birleşmiş görmek için Kafkasya'da, Azerbaycan'da, Türkistan'da, Altay'larda can harcamak şaheser bir şeydir. Türkçülük ihtişamı ve bu uğurda ölmekteki ululuğu ancak ruhunda istidat (yetenek) olanlar duyabilir."
Kök Türkler, dünyanın dayağı diye tasvir ettikleri ulu dağlara Kadir Kan adını verirlerdi. Bu dağlar, dünyayı ayakta tutan direkler gibi düşünülürdür. Kimi dağlar ise, boylar tarafından kendilerine hususi bir iye veya ata olarak seçilirdi. Anadolu'nun birçok yerinde kutsallığına inanılan "Baba"lı dağlar vardır. Günümüzde Altay dağlarında yaşayan Beltir Türkleri, dağ tepelerinde yaptıkları ayinlerde dağ iyesine/ruhuna ve ata ruhlarına kurban kesmektedirler. Dumlu Baba, Hasan Baba, Ak Baba, Çoban Dede, Parmaksız Sarı Baba, Ankara'daki Hüseyin Gazi, İznik' teki Sancaklar Baba, dağ ve tepeler üzerinde bulunan yatırlar ve ziyaret yerlerine isimlerini vermişlerdir. Doğu Anadolu'nun hemen her yerinde bunu görmek mümkündür. Eski Türkler'in ölen büyüklerini yüksek dağ tepelerine gömmelerinin, Altay dağlarında rastlanılan kurganların çoğunun yüksek dağlarda bulunuş sebebinin bu olduğunu biliyoruz.
Tanrı
Tanrı kelimesi farklı söyleniş biçimleriyle bugün hâlâ Türk milletlerinde varlığını koruyor. Türkiye ve Azerbaycan Türklerin tanrı, Altay Türkleri tengri veya tengeri, Şorlar tengri, Hakaslar tigir veya ter, Tuvalılar deer, Çuvaşlar tura, Yakutlar tangara, Moğollar tenger, Buryatlar tengeri veya tengri, Kalmuklar ise tenger şeklinde kullanır. Kaynak: Abdülkadir İnan - Tarihte ve Bugün Şamanizm (Türk Tarih Kurumu, 1986) Yaşar Çoruhlu - Türk Mitolojisinin Anahatları (Kabalcı Yayınevi, 2002)
Reklam
Türkler nerelerde yaşadı
Türkler M.Ő. 2000 yılından daha eski çağlarda, Orta As ya'da Sayan-Altay dağlarının kuzeybatı bölgesinde, Yeni sey irmağı boylarında yaşıyorlardı. M.Ö. 1500'lerde otur dukları geniş bölge Sayan dağlarından Altaylar'a ve Tanrı dağlarına kadar iniyor, batıda Urallar'a kadar uzanuyor, güneyde Balkaş gölünü, güneybatıda Aral gölünü, Hazar denizini ve kuzeydoğu bozkırlarını içine alıyordu. M.Õ. 1100 yıllarından itibaren Türkler ilk yurtlarını boşaltarak Altaylar'a inmiş, Türkistan'a (Doğu ve Batı Tür kistan) yerleşmişlerdi. M.Õ. yedinci yüzyılda, Ordos, Vol ga ve Kuzeybatı Asya olmak üzere üç yöne göç yapılmıştı: Yakut Türkleri Kuzeydoğu Sibirya'ya göç etmişti. Onlarla bir sre yaşayan Çuvaşlar ise batıya yönelerek Ural dağlá rinın güneyine indiler. M.0. 4. ve 3. yüzyıllarda Türkler hem batıda, hem do ğuda yoğun olarak göründüler. İrtiş nehriniň batısında ve Hazar çevresinde yaşayanlara Batı Türkleri; doğuda, iç As ya'nın çeşitli yerlerinde ve kuzeybatı Çin'de yaşayanlara ve buralara hâkim olanlara Doğu Türkleri denildi.
Kuzgun
Bulutlar yuvası, aşkın alası Kurt oğlu bir kurttur, doğar balası Özgürlük yolunda çoktur çabası Kurt başlı kılıcı çeker kınından Ulu bir taş koptu Altay Dağı'ndan Yürüdü bozkırı yol bulup aydan Gezlenmiş bir oktur çekilmiş yaydan Cihanlar yanardı volkanından Gökkuzgun dönüyor bulutla yoldaş Fırtına kuşları uçuyor koldaş Kükrüyor, inliyor dalgalı Balkaş Ölür ama ödün vermez şanından Sen, sen ol unutma Türkleri tanı Başka var mı ana bilen vatanı Her karış toprağı şehidin kanı Vatan için doğar, vazgeçer candan
Günümüzden hareket edersek Türkiye Cumhuriyeti’ni anlamak için Gök Türkleri bilmek gerektiği gibi en uzak noktada bulunan Sahaları (Yakutları) yahut dilleri ve dinleri bize göre çok değişmiş Çuvaşları anlamak için de Gök Türk tarihini öğrenmek gerekir. Sibirya’nın derinliklerindeki Şorları, Altay Kijileri, Tuvalıları ve Hakasları başka türlü Türk dünyasına dahil edemeyiz. Zaten Azerbaycanlı, Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur hatta akraba Moğolların Gök Türk tarihi ile bağlantısı çok açıktır.
Ön Türklerin Yerleşikliği
Türkler türeyişten itibaren göçebe olmadıkları gibi, en safi çizgilerle betimleyebildiğimiz Türk bozkır kültürü dahi yerleşik hayattan şaşılacak derecede fazla öğeler taşır. Golden'ın belirttiği gibi, tamamen bir yerleşik hayat tarzının uğraşı olması lazım gelen demirciliğin Altay Türkleri arasında onları meşhur kılacak kadar yaygın olması çok tuhaftır. Tabii, burada tuhaf olan şey Türkler arasında demirciliğin olması değil, bütün Türklerin göçer sayılmasıdır. Aynı şekilde, Ortak Türkçedeki tarım terimlerinin incelenmesi, bunların büyük çoğunluğunun başka dillerden alıntı değil, öz Türkçe kelimeler olduğunu gösterir ki, bu da Türklerin yine yerleşik bir hayat tarzının uğraşı olan tarıma aşinalıklarını imler.85
Sayfa 90 - ÖtükenKitabı okudu
Reklam
Ortalama bir medeniyeti ortaya çıkaran şey bedenin niteliğinden ziyade toprak, iklim ve tarihi gelişim sürecidir. Osmanlı halkı, milletlerin etnik üstünlüğü teorisi için uygun bir uygulama alanıdır. Oldukça heterojen unsurlardan oluşan bu halka ne sadece Ural-Altay atfedilebilir ne Aryan ne de Sami. Bu toplum Selçuklular, Türkmenler, Kürtler, Rumlar, Ermeniler, Slavlar gibi etnik unsurlardan oluşur. Dolayısıyla mevcut vaziyet icin Türkleri veya İslam'ı suçlayanlar, medeniyetimizi Aryan ırka ya da Hristiyanlığın etkisine bağlayanlarla aynı hataya düşerler.
Eski Türkler şamanlarına kam, oyun, bö, buge, bakşi derlerdi. Altay-Sayan Türkleri şamana daha çok kam/ham/ğam derlerdi. Kamların esas görevi kamlık yapmakla hastayı iyileştirmektir.
Sayfa 167Kitabı okudu
Göktürk çağından önce de Türkler arasında îran kültür tesirlerini görebiliyoruz. Çünkü Göktürk Devletini kuran ve bir nevi Türklerin soylu tabakasını teşkil eden Batı Türkleri Altay Dağları ile bunun batısmda oturuyorlar ve İran âlemine çok yakın bulunuyorlardı. İlk Göktürk Unvanlarında, İran tesirlerinin bulunması, Türklerle Iranlılar arasındaki kültür münasebetlerini gösteren bir belirtidir. Göktürklerde Çin tesirleri ise, ancak VII. asrın birinci yarısmdan sonra görülmeğe başlamıştır. Ayrıca Ortaasya’nm yerli halklarından, İran dilinin oldukça ayrı bir lehçesi olan Soğdça’yı konuşan ve yazan birçok Ortaasya’lı kavimler de mevcuttu. Bunlar Ortaasya’nm yerli halkları idiler.
Sayfa 419 - Türk Tarihi KurumuKitabı okudu
Halbuki Anadolu'da yaşayan ve kendisine Türk diyen insanların hemen %90'ı aynı Kürtler gibi Kafkas denilen beyaz ırk mensubudur ve Orta Asya'daki Altay Irkının Türkleri ile ilgileri yoktur. Almanya için de durum aynıdır. Oranın da ekseriyeti Kafkas denilen ırka mensuptur. Buralarda da ayrılık yaratan dil ve dindir.
Avrasya'yı Akdeniz memleketlerine bağlayan önemli bir köprü konumunda olan Kırım'ın etnik yapısı mühim değişmelere uğrayarak, zamanla, burası bir "Türk Yurdu" haline geldi. Tarihi kaynaklarda buranın en eski sâkinleri olarak Tauriler, Kimmerîler ve İskitler zikredilmektedir. Bu topluluklar, III. yüzyıla doğru birbirleriyle kaynaşmışlardır. M.Ö. VI. yüzyılda Kırım sahillerinin bir kısmında "Grek Kolonileri" kurulmuş olup bunların da XI. yüzyıla kadar bölgede yaşadıkları görülmektedir. M.Ö. I. yüzyılda Sarmatlar ile IV. yüzyılda Doğu Gotları'nın sokulduğu Kırım'a, IV. yüzyılın sonlarına doğru Hunlar ve Alanlar, sonraki yüzyıllarda da Avar ve Altay Türkleri gelip yerleşmişlerdir. VII.-IX. yüzyıllarda Kırım, "Küçük Hazaristan" adıyla Hazar İmparatorluğu'nun bir parçası haline geldi. Peçenekler ile Kıpçakların gelişi ile birlikte yarımada ve çevresi "Türk kimliği" kazanmaya başladı. Kalka Zaferi'ni (1223) müteakip buraya gelen Moğollar, Kırım'ı tamamen "Türkleşmiş" olarak bulmuşlardı. Böylece halkının tamamına yakını Türk olmasına rağmen Avrupalılar, burada yaşayanlara "Kırım Tatarları" demektedirler. Ancak bu deyim ayrı bir etnik yapıyı ifade etmekten ziyade siyasi bir anlam taşımaktadır.
Sayfa 17 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
201 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.