Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Uzun yıllar altın yumurta yumurtlamaya çalışan bir kaz, nihayet yumurtladığında kimseye gösteremeden yumurta kırılacak olsa, hemen bir tane daha yumurtlayabilir mi?
Sayfa 242Kitabı okudu
Şamil'in oğlu Cemaleddin esir alınıp St. Petersburg'a getirileli on üç yıl olmuştu. Bu on üç yıl içerisinde Şamil, Zümrüdüan­ka gibi Ahulgo'nun küllerinden yeniden doğmuş ve Kafkasya'ya hakim olmuştu. Rus askerleri, akın akın bu dev gibi adama sal­dırmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu on üç yılda, esir olarak St.
Reklam
“Kazacaksın,” dedi Speed. “Kazmaktan da vazgeçme çünkü o delikte kesin altın var, onu bulmanın tek yolu da kazmak. Bir şey daha var yapman gereken, o da dua etmek. Kaz ve dua et, ama dua etmekten çok kaz, gerisini de Sarı Göbek’e bırak.” “Sarı Göbek mi?” “Madenin adı bu.”
Sayfa 122Kitabı okudu
Bilindiği gibi kuğu ve kaz gibi bazı kuşlar Orta Asya'da ve Çin'de çok eski çağlardan beri kutsal sayılıyordu; örneğin bıldırcın yiğitliğin, sülün güzellik ve şansın, saksağan iyi haberin, turna ölümsüzlüğün ve uzun hayatın, altın ya da kırmızı karga güneşin, kara karga Şeytan'ın ve kötülüğün, ördek (Budist devirde) mutluluk ve refahın, tavus güzellik, itibar ve şerefin, güvercin uzun hayatın, kaz erkekliğin, evliliğin ve başarının simgesi olmuştur.
Sayfa 152Kitabı okudu
Altın yumurtlayan kazı kesmek işine gelmezdi. Kaz. Tabii ya. İşte ona cuk oturan bir tanım, diye geçirdi içinden. Allahın belası bir kaz - beyaz, ruhsuz, aptal.
Altın Yumurtlayan Kaz
Tanrılardan her şeyi bir anda isteyen böyle ademler, kurala daha uygun olsa da günlük nasiplerine yüz çevirirler.
Sayfa 83 - Kabalcı Yayınları, Latinceden Çeviren: Dr. Asuman Coşkun Abuagla
Reklam
_İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar. _Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol. Sağlam, kıpırtısız ve çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden. _Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa. _En büyük erdem tarafsızlıktır. Duygular ise, yanlış fikirlerden
Sümer mitolojisi olan Nuh Tufanı, Altay Türklerinde vadı zaten.
Altay Türklerinde islamlıktan önceye ait olduğu anlatılışından belli olan bir Tufan efsanesi bile yaşıyor: 'Yayık (Tufan) olacağını ilkin "Temrü müüstü kök teke" (Demir boynuzlu gök teke) bildi. 7 gün dünyayı dolaştı. Bağırdı. 7 gün deprem oldu. 7 gün dağlar ateş püskürdü. 7 gün yağmur yağdı. 7 gün fırtına oldu, ve dolu yağdı. 7 gün kar yağdı. 7 aziz kardeş (büyüğü Erlik, tanrıcıl, nomçe: kitap, ehli Ülgen) gemi yaptılar. Her cins hayvandan birer çift aldılar. (Gemi Yal Möngkü adlı büyük dağda, yahut Kosagaç'a yakın Iyık dağında hala durur!) Tufan bitti. Ülgen gemiden bir horoz saldı. O soğuktan öldü. Kaz saldı: o gelmedi. Kuskun (karga) salındı: leşe daldı. 7 kardeş gemiden çıktılar... Ülgen, Nom'dan aldığı güçle, insan yaratmıya girişti. Altın fincan içine kök çiçek koydu. Kardeşi Erlik, bu çiçeğin bir parçasını çalıp gene bir insan yarattı. Veilh." (A.V. Anohin, Keza) Görüyoruz. Türk toplumu, sünger gibi herşeyi emicidir. Akdeniz ötesinden Altay dağlarına dek yayılmış Sümer medeniyetine özgü Tufan efsanesini, İslamlıktan önce, kendi çevresine göre benimsemiştir, İslam medeniyeti ile karşılaşınca, ondan da etkilenmemezlik edemezdi.
Bülbülü Öldürmek
Alplerden sonra dünyanın en çok oksijen üreten ikinci dağı olan Kaz Dağları son zamanlarda büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldı. Kaz Dağları'nın otuz altı ayrı noktasında on firma altın, bakır, çinko gibi madenleri aramaya başladı. Bölgede 250-300 ton altın olduğu sanılıyor. Şimdi bu firmalar dağdan maden çıkarmaya başlar iseler her yan delik deşik olacak, sular kirlenecek, hayvanat kaçacak delik arayacak, o bölge köylüleri rahatsız olacak, turizm etkilenecek vesaire. Yazıktır, günahtır. Bu iş birkaç gram eti için bülbülü öldürmeye benzer. Tabiat evlat gibidir, parayla satılmaz. Bu dağlara, ağaçlara, sadece orada yetişen kırk yedi çeşit bitkiye kıymayalım. Değmez. İnsanoğlunun gözünü kan bürümüştür, bunu biliyoruz. Bir yerde altın, petrol, doğalgaz vb. varsa bırakın tabiat tahrip etmeyi; uzun süreli savaşlara, binlerce cana maloluyor bu. Bu insanlara çiçek-böcek-bülbül-gül vız geliyor. Bunları romantik, faydasız, gereksiz buluyorlar. Mesele burada. Madencilere Kaz Dağı'nı delmeleri için yetki veren devlet nasıl bir gaflet içindedir. Oysa şunu anlamaları lazım ki; temiz hava, temiz su, temiz toprak her şeyden değerlidir. Bunlar çok şükür ülkemizde bol bol var. Neyse ki baştan ayağa sanayie batmamış, modern teknolojinin dişlileri arasında ezilmemişiz. Bizi yine o ikide bir horlayıp azarladığımız köylüler kurtarmış.
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
Kırgızlar ve Kazaklar
Kara Kırgızların kara sıfatı alması, başka devletlerin esaretine düşmelerindendir.Bu esareti kabul etmeyen Kırgızlar,Kazak olup Sibirya'ya çekildiler.Mong'un coğrafyasına göre "Kazak" kelimesi kaz kelimesinden gelir.Kazak kaz gibi hür ve müstakil demektir Kazakların bir kısmı Akkazlardır.Çinliler bunlara "Hakaz"adını verirler.Oğuzların Moğolistan'dan çıkaran bunlardır ,büyük bir ihtimalle şimdiki Kırgız-Kazaklar,Akkazlardır. Kazak Birliği içinde bunlara Aksüyek derler Kazaklara tâbi olan diğer uruklara Kara Süyek, Cengiz sülalesinden gelen prenslere altın süyek derler. Süyek kemik manasındadır.
Sayfa 109
Güç kanaat geçinen bir adamcağız. Öyle malı mülkü, bir varlığı da yok. Ama bir hayali var. "Ben bir cami yaptıracağım." diyor. Eş dost "Haydi inşallah." deyip dua ediyor, hanımı "Evi geçindirdin de bir o kaldı." deyip dırdır ediyor, İbrahim Ağa "Ne yapsam da o camiyi yaptırsam?" diye dert ediyor. İbrahim Ağa
Bozkır giderek daha da güzelleşiyordu. Şimdilerde Yeni Rusya diye adlandırılan güney bölgesi o zamanlar ta Karadeniz'e kadar uzanan yemyeşil, bakir, bomboş topraklardı. Ya bani otların o uçsuz bucaksız dünyasından karasaban hiç geçmemişti. Yalnızca, ormana gizlendikleri gibi o dünyanı içine gizlenen atlar çiğnemişlerdi oraları. Dünyada buralardan güzel bir yer olamazdı. Toprağın yüzeyi çeşit çeşit milyonlarca çiçeğin fışkırdığı altın yeşili bir okyanusu andırıyordu. Otların uzun ince bedenlerinin arasından mavi, yeşil, mor peygamber çiçekleri görünüyor, sarı yapraklı bir ağaç piramit biçimi tepesiyle otların arasından sıçramışcasına yükseliyor, beyaz yoncalar şemsiyeyi andıran şapkalarıyla yüzey de görünüyor, Tanrı bilir, yolu buraya nereden düşmüş bir buğday bu kalabalıkta başak vermeye çalışıyordu. Onların ince sapları arasında keklikler boyunlarını dikmiş dolaşıyordu. Binlerce kuşun cıvıltısı doldurmuştu havayı. Gökyüzün- de atmacalar kanatlarını çırpmadan hareketsiz süzülüyor, gözlerini dikmiş, otların arasını kolluyorlardı. Yabani bir kaz sürüsünün çığlıkları geliyordu uzaklardaki bir gölden. Bir martı otların arasından ölçülü kanat çırpışıyla gökyüzünün maviliğinde yıkanarak yükseliyordu. İşte yükseklerde kayboldu artık, ancak siyah bir nokta gibi görünüyor. Ama kanat çırparak döndü şimdi, güneşin altında pırıl pırıl görünüyor... Ah bozkırlar, ah kör olası bozkırlar, ne güzelsiniz!..
78 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.