Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çok ilginç bi' herif
2 sayısı Pisagor'a göre doğayı ve dişiliği ifade eder, 1 sayısının en asil sayı olduğunu direkt söylemez ve; ama sayıların en yaratıcısıdır der 1'e ve ekler: tek ve çift sayılar hep 1 ile olur der, 1 Pisagor'un zihninde noktaları simgeler ve herşey de bu noktalardan oluşur yani sayıların en yaratıcısı yine 1 dir der Pisagor. 1+1: 2 ediyorsa aslında 2 de aşkı simgelemeli ama öyle bişey de söylememiş Pisagor: doğurganlıkla ilintilemiş 2'yi sayıların totemcisi Pisagor..
48 syf.
·
Puan vermedi
·
66 günde okudu
Beni bu aralar en çok düşündüğüm yerlerden vurdu Okumaz Yazmaz. Anadilin dışında bir dilde duygularını aktarmanın zorluğu Agota Kristof, savaş nedeniyle ülkesini, dilini, ailesini arkada bırakarak bambaşka bir ülkeye göç etmek zorunda kalıyor. Bizi de bu kitapla gittiği ülkede yeni bir dil ve kültür ile mücadele ettiği yıllara ve yaşadıklarına götürüyor. 40 sayfalık kitap sizi ne kadar etkileyebilir diye düşünebilirsiniz belki ama bu 40 sayfa 400 sayfaya değer. Feyza Zaim çevirisi ile .
Okumaz Yazmaz
Okumaz YazmazAgota Kristof · Can Yayınları · 20231,072 okunma
Reklam
Bu bana çok tanıdık geldi. Benimde bir hastane dönemim oldu. Daha önce hastaneye sadece grip için giden ben için bayağı ağır bir hastane sürecim oldu. Haftalarca kaldım. Hastaneden çıkmama izin vermediler. Bahçeye çıkmam bile yasaktı. O zamanlar çok ağladım. Her zaman ağlamamaya direnen ben o zaman anestezide, uyandığım zaman çok ağladım. Annem
Hatice

Hatice

@Hatice__5
·
26 Nisan 22:33
Çok acılı günler geçirdim üst üste. Bedenin insana bu kadar acı çektirebileceğini bilmezdim.
BEYZA ALKOÇ - BUL BENİ
Telefonda kısa bir sessizlik oldu. Ne o bir şey söyleyebildi, ne ben. Tam o sırada gözüme masada duran mavi bilye çarpıverdi. Hüzünle gülümsedim. Ayağa kalktım ve mavi bilyeyi elime aldım. "Ama bilyen yanımda.." diyerek sırt çantamın fermuarını açtım, bilyeyi en ön göze koyup fermuarı kapattım, "Belki bana şans getirir oralarda.'' "Umarım." dedi Aziz Ata. Sesi artık daha ciddiydi. Sanki sesinin tınısından bir şeyler eksilip gitmiş gibiydi, bir şeyler kaybolmuştu.. "Her şey için teşekkür ederim Aziz Ata." dedim, "Kısaydı ama güzel bir arkadaşlıktı. Kendine çok iyi bak. Belki bir gün kaldığımız yerden devam ederiz. Döndüğümde bir şeyler değişmemiş olursa tabi... Kim bilir." Aziz derin bir nefes aldı. "Rica ederim," dedi, ismimi bile söylemedi, ''Sen de. Sen de kendine çok iyi bak..."
Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Avukatlar cinayet davalarında müvekkillerini aklamak için, olay anında hiçbir şey hatırlamadıklarını ve bunun da güya bir hastalık olduğunu iddia ediyor. "Öldürdü ama hiçbir şey hatırlamıyor," diyorlar. Tıp da onları destekliyor, düşünebiliyor musunuz general? Gerçekten böyle bir hastalık olduğunu, geçici cinnet denen bu hastalığın etkisindeki birinin yaptıklarına dair neredeyse hiçbir şey hatırlamayacağını, en çok yarısını veya çeyreğini hatırlayacağını söylüyorlar.
Elbette ben bir çocuğa kızma yeteneğine sahiptim. Bunu kendi kendime itiraf etmek istemiyor, böylece bir başkasının böyle öfkeye kapıldığını gördüğümde onun duygularını anlamak yerine onu yargılıyordum. Sonra içimde bulunanın kişinin kendisi değil, her bir kişi tarafından sergilenen nitelikler olduğunu idrak ettim. Ben o trendeki öfkeli kadın değildim, ama onun o anda sergilediği sabırsızlık ve hoşgörüsüzlüğe sahiptim.Keşfettiğim sey, en katı biçimde yargıladığım kişiler gibi davranma potansiyelimdi. Başkalarında gördüğümde beni en çok rahatsız eden özellikleri kendi içimde bulmam gerektiğini açıkça anlamıştım. Onları kapatmış olduğum odalar olarak görüp tanımaya başladım. Eğer kötü bir gün geçirmiş olsaydım benim de çocuğuma bağırabileceğimi kabul ve tasdik etmek zorundaydım. Sonra evsiz bir insana bakıp kendi kendime, "Eğer benim de bir ailem ya da bir eğitimim olmasaydı ve işimi kaybetmiş olsaydım, ben de evsiz olabilir miydim?" diye sordum. Yanıt evet idi. Eğer hayatımın koşullarını değiştirseydim, hemen her farklı şeyi yapabileceğimi ve olabileceğimi görmek kolaydı. Mutlu, üzgün, öfkeli, açgözlü ve kiskanç, her türlü insan olmaya çalıştım.
Reklam
Bi yamyam tanıdım zamanında. Doyumsuzluğunu romantize eden, yanındaki insanları tek tek kaybedip sonrada o kişileri suçlayan. Kaybetmek bazen bile isteye olur. Her kaybeden masum değildir. Daha fazlası için elindekileri kaybedip sonrada avcunun kanamasından başkalarının boyuna pay biçmek? Basit insanların tercihi. Peki başka bi açıdan da bakalım. Siz hiç yıllarınızı geçirdiğiniz insanın bi çöpten hallice oluşunu izlediniz mi? Değiştirmek istersiniz ama o kişi basit olmayı o kadar çok ister ki siz gözünüzde büyüttüğünüzle kalırsınız sadece. Elindeki iğnelerle patlattığın balonları patladığı için suçlamak sanada en çok yakışan şey olurdu zaten. Şimdi gül eğlen otur ağla ve tanıdık bi şiirdeki gibi sigaranı yak. Biz uyuyup uyanalı çok oldu zaten.
İnsan küçükken büyük değişimlere çabuk alışır ama alıştıklarının acısı en çok yetişkin hayatını esir alırdı. Koşulsuz sevildiğini hissederek büyümek, ne yaparsam yapayım beni yine de severler diyebilmek ve tek bir kişiye bile olsa şımarabilmek lüks değil gereklilikti ama hiçbir duygusal gereklilik bedenin büyümesine engel teşkil etmediğinden diğerleri tarafından net olarak gözlemlenemezdi. Ruh eksiklik çekse de; boy uzar, omuzlar genişler ve sakallar büyürdü.
Okul günlerimde, attığım oku kaybedince, İkincisini de aynı yere, aynı şekilde atar, Ilkini bulmak için bu kez yönünü dikkatle gözlerdim. Böylece, ikisini de kaybetmeyi göze alıp ikisini de bulurdum. Çocukluğumdaki bu deneyimimden söz etmemin nedeni, Şimdi söyleyeceklerimin de aynı açık yüreklilikle olması: Çok şey borçluyum sana, ama dikkatalı bir çocuk gibi, Sana olan borçlarımı da batırdım. Ama lütfen, ilk oku attığın yere ikincisini de atarsan Bu kez hedefe dikkatle bakarım, Hiç kuşkum yok, ya ikisini birden bulurum Ya da en azından ikincisini sana getirir, İlki için teşekkürlerimle borçlu kalırım.
331 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Kitap üzerine inceleme yazmadan önce bende neler bırakmış diye önce kendimi inceledim epey bi süre. Biter bitmez üzerine konuşulacak, yazılacak bir eser olmadığı gibi ne anlatıldığını ya da ne anladığınızı görmek için kitabı iyice sindirmek şart. Bu süreçte kitap hakkındaki incelemeleri okudum, izledim. Gözden kaçırdığım neler var ya da benim
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,5bin okunma
Reklam
344 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Yıldız Gezgini tam olarak irade, Darwinizm, düalizm, felsefe, tarih, mitoloji, macera, hümanizm reenkarnasyon, astral seyahatin yoğun işlendiği Jack London eseridir. Kitabı okurken Darrell Standing'in iradesi karşısında şoke olabilirsiniz. Yıllarca geçirdiği tecrit sonrası idama götürülüşü onun için önemsiz bir olaydır. Çünkü düalizm sonucu beden ve ruhu ikiye ayırıp ruhun gücünün önemini benimsediği için ölüm onun baska bir hayata uyandığı rüyadır. Madde onun için değişen bir özellikte ve geçicidir ama ruh öyle değil kendisini sürekli olarak yaşatır. Özellikle astral seyahatle gittiği maceralar olağanüstüydü. Kızılderililerden kaçamamış bir çocuk, Kore'de bir soylu, Kudüs'te Roma askeri, ıssız ada da hayatta kalmış bir gemici... Bu arada yazarın etkilenerek kaleme aldığı maceraların karakterlerini de araştırınca daha da çok şaşırdım. İsa'yı çarmıha geren Plitnus, Joseon Hanedanı, İskandinav mitolojisindeki Ragnar... Yazarın da yazdığı gibi o maceraları unutmam imkansız. Kadına ithaf ettiği cümleler de çok sıradışıydı. Yazar kendisini, deneyimlerini o kadar iyi işlemiştir ki kitap başdöndürücü bir muazzamlıkta. Jack London çok başka bir yazar. Her klasik yazarı donanımlıdır ama Jack London'ın donanımı çok başka kendini her yönüyle çok iyi geliştirmiş gerçekten eksik bir yanı yok. Jack London' ın kesinlikle en sevdiğim kitabı artık. Neden eseri okumaya bu kadar geç kaldım bilemiyorum. Okumanızı tavsiye ederim, iyi okumalar diliyorum.
Yıldız Gezgini
Yıldız GezginiJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20146,8bin okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
•"Garipsemiyorum ben. Herkes öyledir. Dışarıdan göründüğü gibi değil ki hiçbir şey. Herkes her şeyi bilecek olsa oturduğumuz evlerde, mahallelerde duramayız. Herkes bir şeyler saklıyor işte." Aile denilince ne kadar sıcak ve güvenli bir ortam kafamızda canlanıyor değil mı? Şeffaf yalansız. Ama bazen en büyük yalanı ailemiz söylüyor, İyiliğimize yapılmış haksızlıklara aile içinde maruz kalabiliyoruz. Kitapta insanın içine biriktirdiği bu duygular aile bireylerinin kendi ağızlarıyla anlatımıyla bir bir ortaya çıkıyor hepsi de kendi haklı kendilerince. Sevgisiz bir ailede büyüyen bir çocuğun anlatımıyla başlayıp devam eden hikayede anne, baba, evlat, görücü usulü evlilikler, yaşanmamış duygular, sırların ortaya çıkmasını ve ailelerimizin hataları bizim hayatlarımızı nasıl etkilediği çok güzel bir şekilde ele alınmış.
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20233,975 okunma
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Kaygusuz Abdal’ın Mısır Gezileri ve Kıyı Olayları -Eğitimi
İsmail Kaygusuz
İsmail Kaygusuz
1359’larda Abdal Musa Sultan ömrünün son yıllarını yaşıyordu. Henüz 18-19 yaşlarındaki ve yola kabul edilmiş Kaygusuz Abdal’ın akıl, inanç ve bilgi gücünü çok iyi anlamıştır. Ona en gözde abdalı-dervişi olarak bakıyordu. Belli ki Kaygusuz’u, kendi yerine baş ardıl (halife) yetiştirmek istiyordu. Bunun için genç Kaygusuz’un zamanın tüm
Ne çok zaman geçmiş ne çok zaman yitirilmişti, ama tek bir düşünceyle ve tek bir saniyede en başa dönülebiliyordu.
Sayfa 3
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.