Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anıl

Var olmak, hayatta kalabilmek için bilim vazgeçilemeyecek kadar temel bir gereksinimdir. Üstelik bilim, insanoğluna haz verir; evrimin yasaları öğrenmenin, anlamanın insanoğluna haz vermesini sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Çünkü hayatta kalabilmek daha çok öğrenebilenlerin, anlayanların harcı olacaktır
Reklam
Beyaz gövdesine bir torik saldırınca kahkahayla güldü. Balık vücudundan bir parça koparmıştı, hissettiği acı Martin'e neden orada olduğunu hatırlattı. İşin kendisiyle uğraşırken amacını unutmuştu.
Metafizikçi evreni kendisiyle açıklarken bilim adamı, kendini evrenle açıklar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne diyebilirim ki sana, varlığın sırları saklı senden, benden; bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu; bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
Değişimin, tehlikenin ve güçlüklerin altından zihinsel çokyönlülükle kalkılması görmezden geldiğimiz bir doğa yasasıdır. Çevresiyle tam bir uyum sağlamış bir hayvan, kusursuz bir düzenektir. Alışkanlık ve içgüdü işe yaramaz hale gelmedikçe, doğa zekâya hiçbir zaman başvurmaz. Değişimin ve değişim gereksiniminin olmadığı yerde zekâ da olmaz. Ancak çok çeşitli gereksinimleri ve tehlikeleri gidermek zorunda kalan hayvanlar zekâdan yararlanırlar.
Reklam
Açıklamam çok basit ve bir o kadar da inandırıcıydı. Bütün yanlış görüşler gibi.
Herkesin bir zaman makinesi vardır. Bizi geçmişe götüren; anılarımız. Geleceğe götüren de; umutlarımızdır.
Pascal bir yerlerde şöyle diyor: " İnsan evriminin ilerleyişini incelerken felsefi akıl, insanlığı bireyler yığını olarak değil, tek bir insan gibi görmeli. "
Bu adeta cehennemde bir tek kazanı devirmek için uğraşmaya benziyor. İlk denemede başaramazsınız, ikinci denemede başarılı olsanız bile kazandan akan korla yanarsınız ve cehennem hala tüm görkemiyle varlığını sürdürmeye devam eder.
Halk, güçlü iradeye sahip olan adamı daima dinler. Kitle halinde bulunan bireyler bütün iradelerini kaybettiklerinden, iradeye sahip olan kimseye içgüdüsel olarak dönerler.
Reklam
İçmenin sorunu bu diye geçirdim içimden, kendime bir içki koyarken. Kötü bir şey olduğunda unutmak için içiyordun; iyi bir şey olduğunda kutlamak için içiyordun; hiçbir şey olmazsa birşeyler olsun diye içiyordun.
İkinci dövüş sıkıydı. Seyirci bol bira içti, bağırdı, çağırdı, kükredi. Bir süre için de olsa fabrikaları, atölyeleri, mezbahaları, araba yıkama servislerini unutmuşlardı; ertesi gün yine esarete döneceklerdi, ama şimdi özgürlük çılgınıydılar. Yoksulluğun tutsaklığını düşünmüyorlardı. Ya da işsizlik sigortasının ve yemek karnelerinin esaretini. Yoksullar bodrumlarında atom bombası yapmayı öğreninceye kadar hepimiz güvencedeydik.
Babamın müthiş bir planı vardı. "Oğlum, insan yaşamında bir ev sahibi olmak için çalışmalı. Ölünce ev oğluna kalır. Oğlu da bir ev sahibi olup ölür ve evleri oğluna bırakır. Etti iki ev. Sonra onun oğlu bir ev sahibi olur, etti üç ev..." Aile yapısı. Aile yapısının düşkünlüğe karşı zaferi. İnanıyordu buna. Aileyi al, içine biraz tanrı ve vatan karıştır, günde on saat çalışacağın işi de kat, işte buydu gerekli olan.
Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
“Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.”
"Kişisel değer saydığımız şeylerin, toplumun baskısıyla edinilmiş sahte nitelikler olabileceğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız."
Reklam
Aydınlanma (illuminated)
Kör olarak doğan bir kişi yaşadığı şehirdeki tüm evlerin, camilerin, hanların ve sokakların yerini el yordamı ile öğrenir. Ve daha sonra gözleri açılan kişi kör olduğu zaman edindiği bilgi ile gözleri açılınca edindiği bilgi arasında çelişen hiç bir şey bulamaz. Fakat bu yeni durumda kendisinde, biri diğerine bağlı iki şey duyar. Birincisi bu yeni bilginin önceki bilgiye göre daha açık ve net olması; ikincisi ise, bu bilgi nedeni ile büyük bir haz yaşaması. Bu örnek ile kişinin aydınlanma yolunda kendi iç dünyasında, evrenin gizemini anlamaya çalışma durumu ve sonuç olarak "aydınlanma" durumunu yaşaması açıklanmıştır.
Benim inancım, sadece insan ruhu üzerine bildiklerime değil,insanın iç organlarının çalışma şekilleri üzerine yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara da dayanıyor. Deve, katır ve at sırtında neredeyse dünyanın yarısını dolaştım, uzun mesefeler yürüdüm ve denizleri aştım; sayısız insanla tanıştım, onların gelenek ve göreneklerini inceledim. Rahatlıkla söyleyebilirim ki bugüne kadar insani denilebilecek tüm eylemleri bizzat denedim. Hatta insan mekanizmasının; yani ruh ve bedenin, önümde açık bir kitap gibi durduğunu söyleyebilirim. Fediler Alamut'ta uyandıkları zaman, cennette olmamaktan büyük üzüntü duyacaklar. Gördüklerini arkadaşlarınada anlatarak üzüntülerini diğerlerinede aktaracaklar. Bu arada haşhaşın zehri vücutlarına etki ederek ondan bir kez daha almak için dayanılmaz bir arzu hissedecekler. Bu arzunun nedenini, cennetimde yaşadıkları şeylere bağlayacaklar ve zihinlerine bir daha silinmemek üzere yerleşecek. Aşk iksiri damarlarında dolaşmaya başlayarak onları çılgınlığın eşiğine getirecek olan bir ihtirasa tutsak olacaklar. Bu durum onlara giderek daha da dayınılmaz gelecek. Anlattıkları ve ruh halleri tüm etrafındakileri zehirleyecek. Kanlarıdaki isyan ateşi zihinlerini bulandıracak. Artık düşünemeyecek ve ayırt edemeyecekler. Vakti geldiği zaman onları biz teselli edeceğiz. Onlara bir görev vereceğiz ve verdiğimiz görevi yerine getirdikten sonra öldükleri takdirde, cennetin kapılarının onlara o anda açılacağını söyleyeceğiz. Böylece gülerek ölümün kollarına atılacaklar...