Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nedendir bilmem, daha ilk görüşte onun eşsiz olduğunu anlamıştım.
Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
“Daha o gün anlamıştım feride, ben ömrümce seninle sınanacaktım. Çünkü insan daima en sevdiğiyle sınanır.”
Reklam
Seni de, seni sevdiğimi de, sonradan anlamıştım; sen de, şimdi gitmiş olduğundan, bu ‘anlama’ nın da hiçbir önemi kalmamıştı, artık. Bir yitim, bir hiçlik, bir boşluk daha bulmuştum, işte bu ‘anlam’la—
Sayfa 224 - MetisKitabı okudu
İSTANBUL <3
Bugün Taksim İstiklal caddesinde yürürken, hep önünden geçtiğim ama kapısı çok küçük girişli olduğu için daha önce fark etmediğim bir kiliseye denk gekdim. Farklı ibadethaneleri gezmeyi çok severim. Şunu fark ettim, her girdiğim kilisede aynı şeyi hissediyorum; soğuk, buz gibi.. Yani ruhu yok, enerjisi yok, kasvetli, çok keskin kuralları varmış gibi hissettiriyor geriliyorum. Fakat hangi cami olursa olsun içeri girdiğim an tüm hücrelerimle yoğun bir olumlu enerji çevriliyor beni. Camilerin kubbelerinin neden yuvarlak olduğunu öğrendiğimde anlamıştım aslında İslamiyetin ne kadar herkese hitap eden bir din olduğunu. Keskin kuralları olmayan, her insanın rahatlıkla içeri girebileceği ibadet alanları; Hz. Mevlana'nın "Ne olursan ol yine gel." dediği bu söz tam tasdiki beyan ediyor aslında. Rabbim, İslamiyete layık ve hakkıyla yaşamayı daim etsin hepimize 😊
Bana bakışlarından anlamıştım başka gülüşler hatta başka öpücükler değmişti yüzüne ve ben o an bile bana sarılmanı durduramadım.
Her şey, kendilerini gülüşlere bırakan ve ıslak dudakla­rıyla "gülmek iyidir" diyen kadınlar gibi usul usul varolu­şa kayıyor; karşı karşıya geçip yayılıyor, varoluş en aşağılık sırlarını birbirine açıyordu. Varoluşmayış ile şu baygın bolluk arasında bir orta yerin bulunmadığını an­lamıştım. Varolunuyorsa, buraya kadar varolmak; küfe, şişkinliğe, müstehcenliğe kadar varolmak gerekiyordu. Bir başka dünyada, daireler, müzik havaları, saf ve eğilip bü­külmez çizgilerini sürdürüp duruyorlar. Oysa, varoluş bir bükülmedir. Ağaçlar, koyu mavi sütunlar, bir fıskiyenin mutlu mırıltıları, canlı kokular, soğuk havada çalkanan sıcak sis parçaları, bir sıra üzerinde sindirim yapan kızıl saçlı bir adam; bütün bu gevşeklikler, birlikte ele alının­ca gülünç bir durum gösteriyordu. Gülünç... Hayır, ora­ya kadar varmıyordu bile; varolan hiçbir şey gülünç ola­maz, bu durum kimi vodvillerdeki belli durumları çok uzaktan yarım yamalak andırıyordu. Bir yığın tedirgin, kendinden sıkılmış varolandan başka bir şey değildik. Burada bulunmamız için tek bir neden yoktu; hiçbirimiz böyle bir neden ileri süremezdi. Utanç içinde bulunan ve belirsiz bir tedirginlik duyan her varolan, ötekilerin karşısında kendini fazlalık olarak hissediyordu. Fazlalık.
Sayfa 164 - Can Yayınları, 3. Basım, Çev. Selahattin HilavKitabı okudu
Reklam
O an anlamıştım ki her zaman ayakta kalacaktım, bana yanında bir yer ayarlamak hiçbir zaman aklına gelmeyecekti çünkü o, buydu: Tek başına kalmış, yalnız bir adam.
Sayfa 16 - Kafka KitapKitabı okudu
Bir kere daha anlamıştım ki bu kız, düşmanından hışmını sakınmadığı gibi, dostundan da sevgisini, ilgisini sakınmazdı.
Sayfa 462 - Bordo Siyah Dünya KlasikleriKitabı okudu
Oysa Sartre, ta on beş yaşımdan beri sürdürdüğüm düşlerimin kahramanına tıpa tıp uyuyordu. Sartre, akkor haline gelmiş tüm yakıcı özlemlerimin kaynağı olan düşsel kahramanımın bir eşiydi. Onunla her zaman her şeyi paylaşabilecektim. Ağustos başında ayrıldığımız zaman, Sartre'ın yaşamımdan bir daha hiç çıkmayacağını iyice anlamıştım.
Sayfa 760
Kanım tükenmeye yüz tutunca anlamıştım, okullarda hayatı öğretmiyorlardı; aksine, okullarda hayatı olduğu gibi görmemem için gözlerimi bağlıyorlardı.
Reklam
Daha o zaman bile düşüncelerin kafamıza bazen kelimelerle, bazen de resimlerle geldiğini anlamıştım. Bazen bir fikri kelimelerle düşünemezdim bile… Ama o şeyin resmi, mesela bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken nasıl koştuğum ve neler hissettiğim gözümün önünde hemen beliriverirdi. Bazen de bir şeyi kelimelerle düşünebilirdim ama gözümün önüne onu bir resim olarak asla getiremezdim: Siyah ışık gibi, annemin ölümü gibi ya da sonsuzluk gibi.
O an sanki taş kesildim. Çünkü o insanın o sırada nereye gittiğini hemen anlamıştım: ölüme.
Hayatın ve evrenin doğasının, umut üzerine kurulu olduğunu uzun zaman önce anlamıştım. Umut, o iki çizginin ileride birleşmesiydi. “Geçmişte birdiniz, gelecekte yine olacaksınız!” cümlesini fısıldayan hayat ve evrenin doğası. Umudun peşinde, çılgınca koşan bir atın üzengisine ayağı takılmış süvari gibi insanoğlunu yerlerde sürükleyen hayat ve evrenin doğası.
Sayfa 139Kitabı okudu
Geçenlerde hiç bilmediğim bir dilde, bir kadının ağıt gibi bir şarkısını dinledim. Kelimeler hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ama bana ne anlatmak istediğini anlamıştım. Çünkü kadının yaşadığı acı , şarkıyı dinlerken be­nim gözlerimden yaş olarak akabilmişti."
O zamana kadar sevginin ne kuvvetli şey olduğunu sevmekle anlamıştım. Fakat bu sıralarda merhametin sevgiden kat kat kuvvetli olduğunu duydum.
Sayfa 183 - Bilgi yayıneviKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.