Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bütün canlılarda olduğu gibi her yaşayan insanın da ömrünün bir sonu var. Hz. Adem ve Hz. Havva'da beri dünyada yaşamış olan insanlara, bizden önce yaşayan tüm insanlara ne oldu? Nereye gittiler? Şu anda yaşayan milyarlarca insanın sadece bir elli yıl sonrasını düşünsek, nerede olacaklar? Nerede olacağız? Bir mezar taşında rastladığım,
Sayfa 33 - Az KitapKitabı okuyor
Sanki var oluşumuz, yaşamımız birtakım anlamsız, saçma sapan rastlantılara bağlı değil de daha derin ve kavrayamadığımız bir anlamı varmış gibi duyumsarız ve itiraf etmesek bile herkesin hoşuna gider.
Reklam
Konuşmanın en korkunç yanı sözcükler değildi elbette, ardında yatanlardı, bütün her şeyin anlamsız olmasıydı, senin sürekli sessizce şunu belli etmendi: "Ben gelmek istemiyorum, bu durumda gelsem ne yararı var?" Fakat bu 40 dakikayı bana ne zaman ayıracağını bir türlü öğrenemedim. Sen de bilmiyordun, ne kadar zoraki kafa yoruyor gibi görünsen de karar veremedin. Sonunda şunu sordum: "Yoksa bütün gün mü beklemeliyim?" "Evet," diye yanıtladın ve hemen orada seni beklemekte olan bir grup insana doğru döndün. Yanıtının anlamı açıktı, zaten hiç gelmeyecektin, bana bahşettiğin tek şey seni bekleme izniydi.
Stoacılar ölüm sonrası bir yaşama inanmadığı için ölümün de bir anlamı yoktur. Epiktetos insanların ölümden sadece artık var olmayacaklarını bildikleri için korktuklarını söyler ve bunu anlamsız bulur.
Gerçekten de, bir kuş uçabilecek, yiyecek toplayabilecek ve yuva inşa edebilecek şekilde yaratılmıştır; bir kuşun bunları yaptığını gördüğümde onun mutluluğundan ben de mutluluk duyarım. Bir keçi, bir yaban tavşanı ve bir kurt da kendilerini besleyecek, yavrulayacak ve ailelerine bakacak şekilde yaratılmışlardır; ben de onların bunları yaptığını gördüğümde, onların mutlu olduğunu ve var oluşlarının akla uygun olduğunu kesin olarak bilirim. O halde bir insanın yapması gereken şey nedir? Bir insan da aynı şekilde hayvanların yaptığı gibi kendi var oluşunu üretmelidir; şu farkla ki, bunu tek başına yaparsa yok olup gidecektir; bunu kendisi için değil, tüm insanlık için yapmalıdır. Bunu yaptığında şuna kesin olarak kaniyim ki, o mutlu bir insandır ve var oluşu akla uygundur. Peki ya ben hayatımın o sorumluluk gerektiren otuz yılı boyunca ne yapmıştım? Bütün var oluşu desteklemek şöyle dursun, kendim için bile o var oluşu yaratamamıştım. Bir parazit gibi yaşıyor ve kendime "Yaşamamın faydası ne?" diye sorduğumda "Bir faydası yok" yanıtını alıyordum. Şayet insan var oluşunun anlamı bu var oluşu desteklemekte yatıyorsa, otuz yıldır kendimdeki ve başkalanndaki var oluşu yok etmekle meşgul olan ben, yaşamımın anlamsız ve kötü olduğundan başka bir yanıta nasıl ulaşabilirdim? .. Yaşamım hem anlamsız hem de kötü bir yaşamdı.
Hafızanın benim için, başkalarının da kabul edeceğini umduğum tuhaf bir anlamı var. İnsanların atalarının anılarından sürekli kaçması, kalın efsane duvarlarının ardına gizlenmesi beni hep şaşırtmıştır. Ahhh, benim gibi o anıların her anını yaşamalarını beklemiyorum elbette; benim deneyimlemek zorunda olduğum korkunç bir şey bu. Ufak tefek ayrıntılarda boğulmak istememelerini anlıyorum. Anılara fazla dalarsanız hayatınızın kontrolünü başkalarının ele geçireceğinden korkmakta haklısınız. Ama hayatınızın anlamı o anılarda gizlidir. Tüm atalarımızı, tüm umutları, sevinçleri, kederleri, acıları ve vecitleriyle birlikte canlı bir dalga gibi taşıyarak ilerliyoruz. İnsanoğlu varlığını sürdürdükçe, o anıların hiçbiri tümüyle anlamsız ya da etkisiz olmayacak. Etrafımız aydınlık Sonsuzluk ile, önemsiz ama tutkulu bağlılığımızı sürekli tazeleyebileceğimiz Ebediyetin Altın Yolu ile çevrili. -Çalıntı Günlükler
Sayfa 368 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları
Hayat sıkıcı, varoluş anlamsız, ölüm kaçınılmazdır. O zaman, herhangi bir şeyin peşinden koşmanın ne anlamı var?
Sayfa 123Kitabı okudu
"Ölmeye hazır olan birini öldürmek çok zor. Onu öldürmek anlamsız. Savaşan birini öldürürsün; o zaman öldürmenin bir anlamı var. Ama ölmeye hazır olan, işte kafam burada, onu kesebilirsin diyen bir adamı öldüremezsin. "
Sıkıntı
Sıkıntıyı, hiç başına gelmemiş olanların bile anlayabileceği bir dille tarif eden henüz çıkmadı. Kimilerinin sıkıntı dediği, aslında basbayağı bıkkınlık; ya da bir tür rahatsızlık; olsun olsun yorgunluk. .. Bıkkınlık denen, insanı esneten şey; bizi bir türlü yerimizde oturtmayan ve adına rahatsızlık denen şey; felç eden yorgunluk – bunların hiçbiri tam olarak sıkıntı değildir; ama sıkıntı, boynu bükük özlemin zincirlerini kıran, hayal kırıklığına uğramış arzuyu tekrar ayağa kaldıran ve ruhta gizemciyi ya da azizi doğuracak tohumu şekillendiren, her şeyin boş, değersiz olmasının derin anlamı da değildir. Sıkıntı dünyadan bıkmış olmaktır sahiden de, yaşadığını hissetmenin rahatsızlığı, yaşamış olmanın yorgunluğudur; sıkıntı gerçekten de her şeyin haddinden fazla anlamsız olduğunu tende hissetmektir. Ama bütün bunların ötesinde, sıkıntı aynı zamanda var olan ya da olmayan başka dünyaların verdiği bıkkınlıktır; bir başkası olarak, bir başka şekilde, hatta bir başka ülkede bile olsa yaşamak zorunda olmanın rahatsızlığıdır; sadece dünün ve bugünün değil, ayrıca yarının ve eğer varsa sonsuzluğun ya da hiçlik sonsuzluk ise hiçliğin verdiği yorgunluktur.
Reklam
"Ölmeye hazır olan birini öldürmek çok zor. Onu öldürmek anlamsız. Savaşan birini öldürürsün; o zaman öldürmenin bir anlamı var. Ama ölmeye hazır olan, işte kafam burada, onu kesebilirsin diyen bir adamı öldüremezsin."
Bir kez kitabın birinde okumuştum , yaşamın hiç bir anlamı yokmuş . Bunu birdenbire anladım ! Ben bu yaşamın ne demek olduğunu pek iyi biliyorum.İnsanda bir takım düşünceler var.Karmakarışık , tıpkı çobansız koyun sürüsü gibi.Şurada burada dolaşıyor.Hiç bir şey yok , onları bir araya toplayacak hiçbir kimse yok.Ne yapılacağını da kimse bilmiyor.İşte anlamsız denilen yaşayış bu ! Ben bu yaşayıştan kaçmak . arkaya bile bakmadan uzaklaşmak istiyorum.Bu kadarcık olsun yaşamı anlamış olan ne mutsuzdur...
Sayfa 400
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
İnsan anlam bulmadan yapamaz. Anlamı yani varoluşu açıklayacak bir kalıp ve açıklaması olmayan bir hayat içi bomboş bir çemberi andırır. Çemberin kenarından içeriye şöyle bir göz atar. Kayıtlardan azade, kalıba girmeyen bir dünyanın içindeki çukuru görür. Boşluğu, boşluktaki kasveti görür. Anlamsızlık boşluk demektir. Anlamsız bir varlığın varlığıyla yokluğu arasında hiçbir fark kalmaz. O çukur o kadar ürkütücüdür ki, kişi çılgınca bir anlam arayışına girer. Şunu aklından hiç çıkarma Doktor. İnsanın anlam arayışı, aslında bir var olma arayışı, yokluktan kurtulma çabasıdır.Bir kere tadıldı mı hayat, varolma bir kere ruha bulaştı mı, bir daha yakasını bırakmaz insanın.
Sayfa 69
588 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.