Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Jarvinen, Okunen ve Gulbe Nasıl Kral Oldular? Reçel Kralı Jarvinen anlatıyor... Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yurdumuz için büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim. Ben bu konumumu kime borçluyum? Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi? Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve
Bir gün Abbasi Halifesi Me’mun şairleri toplamış. Hepsine milliyetleriyle övünmelerini emretmiş: Arap şair, Hz. Peygamber’in Arap olduğundan, Kur’an’ın Arap diliyle geldiğinden, Arap soyluluğundan söz etmiş. Acem şair, kisraların saraylarından, Acem ihtişam ve debdebesinden dem vurmuş... Rum şair, eski Yunan’ın sanat, mimari vb. büyüklüğünü anlatmış... Sıra Türk şaire gelmiş. Me’mun, “Sen de övün bakalım” demiş. İsmi geçen şairler, şaşkınlıkla bizimkine bakmaya; bu da ne söyleyebilir ki, söyleyecek neyi var ki gibi davranışlarla bakmaya başlamışlar. Türk şair demiş ki: “Benim doğduğum Türk illerinde, gerçi ne Arap’ın, ne Acem’in, ne de Yunanlı’nın övündüğü şeyler yoktur. Fakat bu topraklarda Tanrı köle yaratmaz!
Sayfa 256Kitabı okudu
Reklam
"KİŞNE KİRAZINI VE GÖÇ MEVSİM ... konuşsun diyor bir ses konuşsun ve yağsın ve terlesin ve yansın konuş akkavakkızı dereden tepeden yağmursa da karsa da yağ içindekini düzmece töreler arasından
SONRA YAPILACAK TEK ŞEY VAR
Sen. Makinenin başındaki adam, atölyedeki adam. Yarın sana su boruları ve yemek kapları yapmayı bırakıp miğferler ve mitralyözler yapmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var: HAYIR de! Sen. Tezgâhı ardındaki kız ve büroda çalışan kız. Yarın sana el bombalarını doldurmanı ve keskin nişancı tüfeklerine dürbün takmanı
Çeviri: Celal ÜsterKitabı okudu
Beni nadr yahudilerinden üç şair.
Bedir fethinin müjdesi Medine'ye ulaşınca Kâ'b: "Bu yalandır. Muhammed o büyük şahsiyetlere bir darbe ve zarar indirmiş olursa yerin altı, yerin üstünden (ölüm, hayattan daha iyidir) daha evladır" dedi. Daha sonra haberin doğruluğunu anlayınca Mekke'ye gidip, öldürülenlere mersiye (ağıt ) söyleyip, onlar için ağladı. Daha sonra da Medine'ye dönüp faaliyetlerini sürdürmesine rağmen, Muhammed ona tahammül etti. Fakat Kâ'b, Müslümanlar ve Arap olmayan gayretkeş, yiğit erkeklerin tahammülünü taşıran ve içlerini ateşle dolduran bir işe başvurdu; o hicivli kasidelerinin başlangıcında Müslüman kadınların, Müslümanların namuslarının tagazul ve teşbib (gazel yapma, kadmlann güzelliklerini teşhir etme)ine başladı. Muhammed bu haberden dolayı ateşlenmişti. Bu nedenle: "Kim onun ölüm haberini bana getirir" dedi. Bir grup, (Kâ'b'ın süt kardeşi de dahil) ona tuzak kurarak öldürdüler. Asma ve Ebu Afek'i de Müslüman olmuş akrabaları öldürdü. Bu üç kişiyi öldürenler kendi hanedanlarından oldukları için, kabile geleneklerine göre, kimseye itham yapılamıyordu. Böylece bu olaylar Müslümanlarla Yahudiler arasındaki kanun ve andlaşmayı zedelemedi.
RİSÂLETÜ’l-GUFRÂN
RİSÂLETÜ’l-GUFRÂN (رسالة الغفران) Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin (ö. 449/1057) mânevî âlemlere hayalî yolculuğa dair üstün edebî değere sahip eseri. İbnü’l-Kārih ve Devhale lakaplarıyla anılan Ali b. Mansûr el-Halebî’nin 424 (1033) yılında Maarrî’ye yazdığı mektuba cevap olarak kaleme alınmıştır. İbnü’l-Kārih, Arap edebiyatında geniş kültürünü
Sayfa 217 - Cilt 35 (A.Cüneyt Eren)
Reklam
"Yavuz Sultan Selim Tebriz ve Kahire'yi aldığında yüzlerce sanatkârı İstanbul'a sürmüştür. Osmanlı patrimonyal saray kültürünün gelişmesinde, şiir ve inşâ alanında, hüsnihat ve nakkâşlıkta, para ve mevki vaadleriyle celb olunan veya "sürgün" edilen sanatkârların payı büyüktür. Öyle ki, yerli Osmanlı-Türk sanatkârları, "Arap ve Acem"e verilen bu ayrıcalıktan dolayı şikayetlerini açıkça dile getirmekten çekinmemişlerdir."
"Evet, sizler Arap müşriklerine ne kadar da benziyorsunuz! Onlara, 'Allah'tan başka ilah yoktur.' denildiğinde kibirleniyorlar ve 'Deli bir şair için ilahlarımızı mı terk edelim?' diyorlardı ki ilahları da putlardı. Yöneticileri de putların koruyucularıydı. Allah'ın Rasûl'ü ve insanlığın efendisi Hz. Muhammed sav'i delilikle suçladılar. Bu şekilde tarih bir kere daha tekerrür etmektedir. Sizi Allah'a davet edenlere deli diyorsunuz. Bâtıla kul ve köle yapan tağuta boyun eğiyorsunuz. Değersiz bir kiralık olarak ardında yürüyorsunuz. Yaratanı kızdırmak pahasına yaratılanı memnun ediyorsunuz."
Bana bunları söyleten şeyi merak ediyorsun değil mi kârî? Söyleyeyim. Hani ismini çokça işittiğin bir Alman şair var ya; Goethe... Öldüğü vakit doktorlar göğsünde bir işaret görüyorlar, kendi eliyle yazılmış. Bir vakit anlayamıyorlar ne olduğunu bunun. "W" harfi olduğunu zannediyorlar. Lakin daha sonra dikkatlice araştırıp hem de şairin şark edebiyatına ve İslamiyet'e ilgisini de düşününce buluyorlar orada ne yazdığını. Arap harfleriyle "Allah" yazıyor. Tüylerin diken diken değil mi? Biliyorum. Benim de öyle.
KIZILELMA Bir varmış, bir yokmuş, Tanrı’dan başka Kimseler yok imiş, yakın zamanda (Bakû’)da milyoner bir kız var imiş; Türklüğü çok sever, yurda yâr imiş; Adı (Ay Hanım) mış, hanlar soyundan;
Reklam
Kays bir şairdir. Leyla da arap kızı. Kays leyla' yı sevince mi şair oldu yoksa önceden mi şairdi bilmiyorum. Ama aşka Leyla' dan sonra kavuştuğu kesin.
Ey padişah-ı âlem, düşman mısın zekâya? Erbâb-ı iktidarı gördün mü saldırırsın, Asrında kaldı millet üstadsız, kitabsız, Havf eylerim yakında Kur’an‘ı kaldırırsın. Besmele gûş eyleyen şeytan gibi, Korkuyorsun ”höt” dese bir ecnebî Padişahım öyle alçaksın ki sen, İzzet-i nefsin Arap İzzet gibi!
491 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.