Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
On birinci asrın edebiyat âlimi İbn-i Reşik şairlerin statüsü hakkında şöyle der: Bir Arap ailesinde bir şair zuhur ettiğinde civardaki diğer kabileler, bunu tebrik etmek için o ailenin etrafında toplanırdı. Ziyafetler hazırlanır, kabilenin kadınları gruplar halinde toplanıp düğünlerde olduğu gibi ud çalar ve erkekler, delikanlılar birbirlerini tebrik ederlerdi. Zira bir şair, [kabilesi için] hepsinin şerefi için bir müdafaa kaynağı, itibarlarına yöneltilen hakaretleri defeden bir silâh ve hem şanlı işlerini devam ettirmenin hem de şöhretlerini daimi kılmanın vesilesi idi.
Nedir bunun NEDENİ?!.
~•~ Neden bugün bir İmam-ı Gazali, bir Muhyiddin-i Arabî çapında bir düşünür, bilgin ve dehadan Arap topraklarında eser yoktur? Neden Mevlânâ, bir Fuzûlî, bir Şeyh Gâlib, bir Nef'î, bir Bâkî çapında olmasa bile onun eteklerine ulaşmış bir şair, bir ruh eğiticisi türk ülkesinde boy göstermemektedir? Hafız'ın, Sâdînin, Attar'ın ülkesi İran'daki bu ölüm sessizliğinin sabebi nedir? Bir İmam-ı Rabbâni yetiştirmiş bir Hindistan, neden bugün en çorak bir ruh iklimi halindedir? Hatta son büyüklük hayalleri gibi görünüp çekilen İkbal'ler, Yahya Kemal'ler ayarında veya onlara yakın düşünür ve şairlerin nesli neden kesilmiştir? ~•~
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
-Gece ile Gündüzün Münazarası- Gece ve gündüzün birbirlerine üstün gelmek için Münazara sırasında gösterdikleri delilleri dinle. Bu, gönülden gam ve kederin şiddetini uzaklaştıran bir sergüzeşttir. Onlar üstünlüklerini ispatlamak için mücadeleye giriştiler. Bu övme ve kınama konusunda şöyle sözler geçti: Gece: Tanrı gündüzü geceden yarattığı
İkincisi, 7. asırda yaşayan Arap müşrikleri Hz. Muhammed'in bir şair olduğunu iddia etmişlerdi. Bu, bir savaşa girip Müslümanlarla çatışmaktan daha kolay bir yoldu. Fakat, Arap lisanında ve şiirinde ustalaşmak isteyenler seneler boyunca şairlerin gözetiminde çalışmak zorundaydı. Aralarından hiçbiri çıkıp, Hz. Muhammed'in kendisinin talebesi olduğunu öne sürmedi. Hz. Muhammed'in mesajını yaymada başarılı olmuş olması, zamanın şairlerine ve dil uzmanlarına karşı galip geldiğini gösteriyor. Eğer Kur'an taklit edilebilir bir kitap olsaydı, herhangi bir şair veya dil uzmanı daha iyisini veya benzerini ortaya koyabilirdi. İslam çalışmaları uzmanı Navid Kermani, bu hususa açıklık getiriyor: "Açıktır ki, Hz. Muhammed, şairlerle olan mücadelesinde galip olmuştur, eğer böyle olmasaydı İslam, böyle büyük bir hızla yayılamazdı. " Hatta bundan daha temel bir nokta şudur ki, Kur'an'ın nüzulü, Hz. Muhammed'in hayatına yayılmıştır. Eğer Hz. Muhammed'e vahyolunması yerine herhangi bir Arap tarafından yazılmış olsaydı, Hz. Peygamber nereye giderse gitsin peşinde bir gölge gibi dolaşması ve ihtiyaç duyulduğunda da vahiyden haber vermesi gerekirdi. Böyle bir sahtekarlığın 23 senelik nüzul süresi boyunca hiç ifşa olmadan devam edebileceğine inanılır mı?
Moğol istilasının etkileri yol açtığı zararın boyutları ve yaygınlığı açısından da abartılmıştır. Moğol istilası klasik İslam uygarlığının çürümesi, hatta sonrasında Ortadoğu’da görülen toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi başarısızlıkların tümünün nedeni olarak gösterilmişti. Ancak tarih, dikkatlice ve günümüzdeki savaş deneyimleriyle birlikte
Celal Bey. Arkadaşları ona Celal Bey demeye başlamışlar. Ne zaman? Bilmiyorum. Bir zamandır böyle. Süleyman'ın orada oturur gündüzleri. Kiliseye giden yolu serinleten ikindi gölgesine. Alçak kürsülerde. Fanzin çıkaran şair çocuklarla, tombalacılarla, dolaysız bakışlarında küçük kıvılcımlar ve koltuğunda Agos'lar Hrant'la, Nevizade'de akşam vardiyasında çalışacak garsonlarla, Alkazar'a yeni gelmiş, gülüşleri nüanslı Onat'la. Ayakkabı boyacısı Arap'la. Taşplak'ı gür bıyıklı türkücülere hazır etmek için gündüz alacasında didinip yorulan ve şöyle bir muhabbet ortamı var mı diye bakınan Saygı'yla. Kırmızı kalpli kitapları basan Erdal Bey'le.
Sayfa 90 - "Ayapera " Havalar Yine IsınacakKitabı okudu
Reklam
Sabah saat 1O.OO'da 124. Piyade Alayı dik yamaçlardan Nablus'a indi. Tümen karargahı tepelerde kaldı ve alay Nablus'tan geçene kadar bekledi. Şehir dağlarla çevrili bir vadinin ortasındaydı. Şehrin bütün sokaklarına tam bir sessizlik hakimdi. Her tarafta acele bir geri çekilişin izleri görü­lüyordu: kırık pencere camları, evlerin yerlerinden sökülmüş kapıları, yerlerinden çıkarılmış sokak taşları, devrilmiş bor­dür taşları, orada burada hayvanleşleri, etrafa dağılmış top ve araba parçaları, bunların arasına fırlatılıp atılmış silahlar ve sair teçhizat. Bayramlık elbiselerini giymiş birkaç Arap evlerinin önünde oturmuş, nargilelerini veya sigaralarını ra­hat rahat içip arkadan takip eden İngilizleri bekliyor, onlar­dan bolca altın alacaklarını ümit ediyorlardı.
Filistinli şair Mahmud Derviş'ten Gazze Tarifi...
" Gazze dünyanın en güzel şehri değil.Denizi, başka Arap şehirlerinin kıyısından daha mavi değil.Portakalları Akdeniz havzasındaki en güzel portakallar değil.Gazze dünyanın en zengin şehri değil.En zarif veya en büyük de değil.Ancak bir vatanın tarihiyle eşit Gazze.Çünkü o düşmanın gözünde en çirkin, en sefil ve en habis. ***Çünkü o bizim aramızdan düşmanın rahatını kaçırmaya ve huzurunu bozmaya en yetkin olan*** Çünkü o düşmanın kâbusu.Çünkü o mayınlı portakallar, çocukluğu olmayan çocuklar, yaşlılığı olmayan yaşlı adamlar, arzusu olmayan kadınlar demek.Tüm bunlar yüzünden o bizim en güzelimiz, en safımız ve en sevgiye Mazhar olanımız. "
Sayfa 225
İslam'ın yerli nüfus arasında yayılması hızlı gerçekleşmiyor. Hatta Narşahi'ye göre, Müslüman olanlar da gizli putperestliklerini sürdürüyorlardı. İslam'ın önündeki en büyük engel bizzat Arap valiler ve hududa yerleştirilen Araplar gibi gözüküyor. Halka zulümler yapılması ve mallarının sürekli gasp edilmesi, vergilerin ağırlığı,
Sayfa 95 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Yanlış Batılılaşma fe­sadının imgeleri, kadının orospulaşması üzerinden hayal edilecektir. Kadını fitne kaynağı olarak gören geleneksel fetva, modern zamanlara intikal eder böylece. Fitne 'beklentisi', çocuk-kadın imgesiyle göreceleşir. Kadın, illa ha­bisliğinden değil, fıtratındaki çocuksuluğundan ötürü tekinsizdir buna gö­re. Arap İslamcı Mehmed Ferid Vecdi, 1907'de bizzat Mehmet Akifin çe­virdiği Müslüman Kadını kitabında kadınları çocuklara benzetmişti. "Müfrit hassasiyet"le maluldüler, duygularının esiriydiler, teessüre yatkındılar. (Ab­dülgani Seni adlı yazar, kadınlara boşanma hakkı tanınmamasını, bu duygu­sal güvenilmezliklerine bağlar.) Bu imge çoğaltılacak; kadınların hoşgörüyle karışık methedilmesi de, onlara hasredilen şefkat, merhamet, mürüvvet, di­ğerkamlık gibi olumlu duygulara emanet edilecektir. Şair Nigar'ın bu duygu­lar listesine "hüzünlü"yü de katması, hüzünlüdür. Kadın yazarlar, genellik­le, duygusal 'üstünlük' tezini üstlenmekte beis görmezler.
Sayfa 744 - İletişim Yayıncılık
Reklam
“Bir Arap şair şöyle demiş, Savaşta yenilen halkına, Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır!”
Mehmet Emin('e)
Bütün Turan karanlıkta şuursuz bir taş gibi Uyuyordu... Lisan yoktu, san'at yoktu, zevk yoktu. Olan herşey Türk değildi, Türk ruhuna bir oktu... Bilmiyordu kimse, nedir bu uykunun sebebi! Arap, Acem afyoncusu Türk-ili’nde pek çoktu; Türklük yoktu! Tarih denen hâilenin içinde Sönüyordu bir milletin onbin yıllık varlığı, İniyordu şan
Sayfa 168Kitabı okudu
Lisanın tarassut edebildiğimiz şe'niyetine, hakikatine inat ederek hâlâ Arap vezinlerini kullanırsak kendi lisanımızı yine kendimiz bozmuş oluruz. Eserlerimiz Türkçe sayılmaz. Milletimizin ruhu rübabımızı işitemez.
Çok yerleri biz fethedebilmişiz; Her birinde manen fethedilmişiz. Bir kişver almışız tabiiyete, Uymuşuz ordaki medeniyete. Bazen Hintli, bazen Çinli olmuşuz; Arap, Acem, Frenk dinli olmuşuz.
490 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.