Adı tüm hikâye boyunca tek bir sayfada bile verilmeyen, annesi tarafından küçük yaşta terk edilen, babasını tüm hikâyeye konu olmuş Beyaz Gemide kaptan bilen ve bir gün “Merhaba Beyaz Gemi, ben geldim!” demenin hayalini kuran bir çocuğun hikayesi Beyaz Gemi. Aytmatov bu eserinde iyiliği, kötülüğü, hüznü, umudu, geçmişi ve geleceği muazzam bir
“Siyasal bağımsızlık, adlî, ekonomik ve malî hayatımızı yok etmeye ve sonucunda yaşama hakkımızı ortadan kaldırmaya yönelmiş <Sevr Antlaşması> bizce YOKTUR!”
Mustafa Kemal Atatürk (1921 - Atatürk’ün S.D.I1I, s. 16-17)
*
Uyarı: *Spoiler olma ihtimali olduğu iddia edilen bilgiler olabilir. Bunu kabul ederek
İnsanlık tarihi, benzer şeylerin farklı biçimlerde yaşanmasıyla geçerken, diğer taraftan da keşfedilenin sonrakine miras kaldığı kümülatif bir bilgi aktarımının etkisiyle de radikal değişikliklere sahne olmaktadır. Bilgi, şüphesiz ki güçtür ama vicdandan, merhamet ve hikmetten ayıklanmış bir bilgi aynı zamanda zulmü de beraberinde getirmiştir.
Bu kitapla, dolayısıyla Yaşar Kemal'le geç tanışmış olduğum için, içimde kendime karşı, karşı konulamaz bir kırgınlık var. Hatta bir ara bütün eserlerini okumadan kendisi hakkında ne tek bir laf etmeyi, ne de klavyeden bir iki harfe basmayı düşünmüyordum. Sonrasında benim bu kitapla tanışmama vesile olan ve bu kitabı bana hediye eden,
Öncelikle hepinize güzel akşamlar dilerim dostlarım. Epey zaman oldu inceleme yapmayalı bir şiir kitabına üstelik. Çok düşündüm nasıl bir giriş yapsam diye Sevgili Cahit Sıtkı Tarancı'nın en bilindik şiirinin adı verilen bu kitabını sizlere anlatmaya. Hiç dinlenmeden ara vermeden yazmak istiyorum içimden gelen bu satırları. Zira dinlenmedikçe
Her dönemin popüler gündemi idam, şu aralarda da gündemde. Bu konuda o kadar çok yorum olunca ben de sesiz kalamazdım, maydanoza zam gelmemişti henüz çünkü.
Ara sıra Eylül ve Leyla'yla dellenen toplumun gazını almak için ortaya atılır idam söylemi. Sonra her şeyde olduğu gibi unutulur. Herkes farkındadır çünkü, bizim gibi ülkelerde kimsenin
Tarık Tufan'ın son kitabı, benim okuduğum ilk kitabıydı.
Osman Y. sağ olsun, uzun zamandır okutmak istiyordu bana ve sitenin bilumum sakinlerine yazarı. Baktı bende hareket yok, önden aldı, bir teşekkür mesajı ile hediye etti kitabı. Buradan kendine hediyesi için tekrar teşekkür ederek incelemeye geçeyim, böyle gereksiz
Ayaklarını aşağıya sarkıtmış, merdivenin kenarında oturuyordu. Elinde lastiği gevşemiş sapanı, ayaklarında tabanları ayrılmış terlikleri, gözlerinde keder, üzüntü ve korku, yanaklarında damlayıp damlamamakta kararsız birkaç gözyaşı vardı. Öylece oturmuş geleni geçeni izliyordu. Birinin kıyafeti çok parlaktı, galiba önemli bir yere gidiyordu.
Modern edebiyatın kurucularından sayılan Conrad’ın, dilin rüzgârına tutunup denizin özgürlüğünde, anlatma işini iki anlatıcıyla sürdürdüğü yapısı ve sömürgeciliği ele alan konusuyla iki boyuttan oluşan kitabını OKUDUM. “Okudum” bana hep ikircik bir kelime gibi gelmiştir. Bir kitabı okumuş olmakla, bir kitabı yaşamak arasındaki belli belirsiz