Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Demek öyle. Annen seni kurtarmak için öldü. Evet, bu güçlü bir karşı-büyüdür. Şimdi anlıyorum - senin hiçbir özelliğin yokmuş demek. Merak ediyordum, anlıyorsun ya. Çünkü ikimizin arasında tuhaf benzerlikler var, Harry Potter. Bunun sen bile farkına varmış olmalısın. İkimiz de yarım-kanız, yetimiz, Muggle'lar tarafından büyütüldük. Büyük ihtimalle muhteşem Slytherin'den beri Hogwarts'a bizden başka Çatalağız gelmemeiştir. Hatta fiziksel olarak bile biraz benziyoruz birbirimize... Ama sonuçta, seni benden kurtaran sadece şansmış. Bütün bilmek istediğim buydu."
“Günlük bir gazete yazarıyla bir kaldırım fahişesi arasındaki benzerlikler yalnız bundan ibaret değil" dedi. "Bunun da, onun da biricik sermaye­si halkın budalalığıdır. Amme efkarı bunların birinde haki­kat ihtiyacını, ötekinde aşk ihtiyacını tatmin ettiğine inanır. Halbuki fahişenin verdiği aşk ne derece samimi ise gazeteci­ nin söylediği hakikat de o derece doğrudur."
Sayfa 12
Reklam
"Farklı gezegenlerde evrimleşmiş olmalarına rağmen aklın olduğu yerde benzerlikler olacaktır."
İthaki YayınlarıKitabı okudu
Germain Bazin’in bu eserinin temel bir özelliği, sanat ürünlerini ve olaylarını, zaman içindeki ard arda gelişleri içinde ele almakla kalmayıp, onları kaynakları olan uygarlıklarla, dünya görüşleriyle ve tarihsel-toplumsal gerçeklerle ilişkisi içinde ele alıp yorumlamasıdır. Birbirinden uzak ve farklı zaman ve mekan koşullarına rağmen sanat formlarının benzerlikler gösterdiğinin ve bu formlar ile insan düşüncesinin evrimi arasında bir tekabülünün bulunduğunun vurgulanması da bu eserin dikkate değer bir başka özelliğidir.
Çoğu zaman üst üste intihar gö­rülmüş ailelerde intiharların hemen hemen birbirinin aynı olduğu saptanır. Sadece aynı yaşta değil, aynı biçimde de intihar edilir. Bir ailede tutulan yol kendini asmadır, diğer ailede gazla boğulma ya da kendini yüksek bir yerden atma yolu seçilir. Çok sözü edilen bir olayda benzerlik daha ileri gitmiş, bir ailenin tüm bireyleri, uzun ara­lıklarla, kendilerini hep aynı silahla vurmuşlardır. Bu benzerlikler de kalıtımdan yana bir kanıt olarak görülmüştür. Hâlbuki intiharı ayrı bir ruhbilimsel birim olarak görmemek için birtakım sağlam nedenler varsa da, insanda kendimi iple ya da tabancayla öldürece­ğim yolunda bir eğilim olduğunu kabul etmek daha zor geliyor!
Reklam
Mitolojide düşünme biçimi olarak analoji yer alır. İnsanlar ilgilerini çeken, merak duyduk­ları konuları, karşılaştıkları sorunları, doğadaki varlıklarla ve geçmiş deneyim­leri ile benzerlikler kurarak simgesel olarak kavramaya, sınıflayıp çözümlemeye çalışırlar.
Sayfa 8 - Umuttepe YayınlarıKitabı okudu
En iyi esin kaynağım da, onları anlamadığımı sanarak ya da anlamam için şifreler uydurarak yanımda konuşan büyüklerdi. Oysa gerçek bunun tam tersiydi: Söylediklerini kelimesi kelimesine anlar ve bir sünger gibi emer, parçalara ayırır, kökenlerini yok etmek için yeniden bir araya getirir, sonra aynı insanlara geri anlatırdım. Kendi düşündükleriyle benim söylediklerim arasındaki benzerlikler hepsini hayrete düşürürdü.
Sayfa 107 - Can Yayınları, 7.BaskıKitabı okudu
Necmeddin Sahir Sılan Arşivi ile Doğu Raporları karşılaştırıldığında, Sılan’ın Tunceli (Dersim) vilayeti ve kazalarına ilişkin hazırladığı raporlar ve bu raporlarda sunduğu bilgi repertuvarı, kendisi gibi bir teknokrat/bürokrat olan Mimaroğlu’nunkilerle somut benzerlikler içerir. Bu anlamda Mustafa Reşat’ın topladığı ve siyasi elitlere sunduğu geniş bilgilerin “Şark Sorunu”na ilişkin önemli ipuçları sağladığını söyleyebiliriz. Zaten Dersim başta olmak üzere bahsi geçen bölgelerde 1927’de Umumi Müfettişlikler kurulur. Umumi Müfettişler de tıpkı Mustafa Reşat Bey gibi, İçişleri Bakanlığı’na bölgenin durumuna ilişkin raporlar sunarlar. Memleketin “geri kalmış” bölgelerindeki “ıslah” çalışmalarını denetleyen, Kürt sorunu ile yakından ilgilenen, memleket sathında örgütlü bir bürokratik ağın, merkezi devlet gücü ve otoritesinin tesisi için uğraşan umumi müfettişlerin, Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun çalışmalarından, raporlarından istifade ettiğini ve ondan ilham aldıklarını gözlemlemek mümkündür. Yeni kurulan Cumhuriyet’in siyasi ve idari kadrolarının bölgeye yönelik kolonyal yaklaşımı, bu coğrafyayı onlar nezdinde adeta zapturapt altına alınması ve fethedilmesi gereken bir “mekân” haline dönüştürmüştür. 19. yüzyıla uzanan bir geçmişe sahip, bölgeye yönelik bu dahili/yerli/iç sömürgeci yaklaşımın bürokratik ve idari payandalarının, sütunlarının teşekkülünde bir teknokrat memur olarak Mustafa Reşat’ın Dahiliye Vekaleti’ne sunduğu raporları ve kendisinin bu coğrafyaya ilişkin yaklaşımı önemli rol oynar.
Kürtlerin neredeyse 19. yüzyılın sonundan günümüze kadar süregelen demokratikleşme eksenindeki reform talepleri bu ekonomik indirgemeci, merkeziyetçi, modernist ve devletçi akıl/zihniyet tarafından boğulmuştur. Mustafa Reşat Mimaroğlu bu zihniyetin ilk tohumlarını atmış, bir anlamda onun harcını karmış ve ona bolca da mühimmat sağlamıştır. Bu zihniyet devamlılığının devletin bekası paydasında buluştuğunun altını çizmek gerekir. Bilhassa Kürtlerin güvenli, huzurlu, eşit vatandaşlık temelinde yaşama ve bunun anayasayla garanti altına alınması gibi talepleriyle Ermenilerin Abdülhamid döneminden İttihat ve Terakki’ye kadar olan süreçteki reform talepleri ciddi benzerlikler ihtiva eder. Haddizatında Mustafa Reşat’ın teknokrat kimliğinde somutlaşan ve temsil edilen, devletin Kürt meselesine ilişkin hâkim paradigması ve bunun etrafında şekillenen politikaları, öncesinde Ermeniler özelinde tehcir, taktil ve imha; Kürtler söz konusu olduğunda ise şiddetle bastırma, baskı, imha, inkâr ve asimilasyon olmuştur. Devlet zihniyetindeki bu sürekliliğin ilk eskizlerini çizenlerden biri Mustafa Reşat’tır.
Reklam
"...Bu eserlerde genelde İskit ve İranlıların dinleri karşılaştırılarak, İskitlerin İranî bir kavim olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca, İskitlerden kalma bazı kelimelerin İranlıların diline ait olduğu da belirtilmektedir. Bu araştırmaların iddiaları daha sonra yapılan bilimsel çalışmalarla çürütülmüştür. Tabiatıyla, ta Doğu Türkistan'ın kuzeydoğusundan Avrupa içlerine kadar uçsuz bucaksız bir coğrafyada yayılmış bir topluluğun şu ya da bu kökten olduğunu sadece bazı dinî motifler ve birkaç kelime örtüşmesinden öteye gidemeyen dili, örgüdeki benzerlikler ile ortaya koymak şüphesiz ki, bilimin temel düsturları göz önünde bulundurulduğunda mümkün değildir. "
Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan toprak idaresi ve başkentinin yönetimi, şaşılacak derecede klasik pagan (putperest) Roma ve Bizans diye adlandırılan Hristiyan Roma ile benzerlikler gösterir.
(...)bazı ku­ramcılar anneliğin doğal bir cinsel deneyim olduğunu savun­maktadır. Onlara göre; nefes tutma, çıkarılan sesler, yüz ifadesi, rahim tepkileri, karın bölgesi kas tepkileri, pozisyon, merkezi sinir sistemi tepkileri, duyumsal algı ve duygusal tepki açıların­dan, doğal çocuk doğurma ile cinsel coşku arasında birçok yön­den benzerlikler bulunmaktadır. Bu yazarlara göre, annenin çocuğuna karşı cinsel duygularının kökeni fizyolojiktir ve oksitosin (oxytocin) salgılamasından kaynaklanır. Oksitosin, rahim kaslarının kasılmasını uyaran bir hipofiz bezi hormonu­dur.
"Her birimizde, hiç durmadan gelişen ve ancak hayatın büyük altüst oluşlarında sarsılan zekamız, alışkanlıklarımız ve kişiliğimiz konusunda benzerlikler vardır."
Nevrozlar, bir yandan sanat, din ve felsefe alanında verilmiş büyük eserlerle dikkat çekecek ölçüde derin benzerlikler gösterir, bir yandan da bunların deformasyonu gibidir.Nitekim, histerinin bir sanat eserinin, obsesyon nevrozunun bir dinin, paranoyak hezeyanın da bir felsefi sistemin çarpıtılmış hali olduğunu söylemeye cüret edilebilir.
Sayfa 77 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.