Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İSLAM BEY- Acaba dünyada senin gibi bir babayı sevmemek, hangi evladın elinden gelir? SITKI BEY- Beni sen de biraz seversin, değil mi? İSLAM BEY- Hem ne kadar severim, bilir misiniz? Vatanım kadar diyemem, yalan olur. Zekiye kadar desem, ona da siz inanmazsınız. Canım kadar değil, çünkü can, gözüme pek kıymetsiz görünüyor... Buldum beyim! Babam kadar... Gerçekten babam kadar seviyorum!
"Madem o kılıç o kadar harika bir balıkmış, madem günler geceler boyu can teslim etmemek için savaşmış, o balıkçı da oltayı kesiverip, hadi aslanım yaşamayı hak ettin, helal olsun sana bu denizler demeliydi. Bazen koca bir balık yakalarsın beyim, tam sandala çekerken göz göze gelirsin mübarek hayvanla, sana öyle acıklı bakar ki kıyamazsın, denize salarsın gerisin geriye."
Sayfa 15 - İnkılap Kitabevi - 23.BaskıKitabı okudu
Reklam
Ah, gönlümde ne ateşler yanıyor. Ciğerime ne hançerler vuruluyor. Gözümden ne zehirler akıyor!.. Bilseydi belki beni böyle bırakacağına acırdı da öldürür öyle giderdi. Beyim! Sen beni vatanın için terk ettin. Ben seni kimin için terk edeyim? Benim vatanım da sendin, canım da...
Sayfa 13 - ZEKİYEKitabı okudu
Mehmet Ali'ye soruyordum: - Niçin her şeyim senin hemşerilerinin bu kadar tuhafına gidiyor? Mehmet Ali önce inkar etmek istiyordu; sonra kendini tutamıyor; baklaları, birer nasihat halinde, ağzından çıkarı­yordu: - Beyim her gün tıraş olmayıver. - Beyim, bu dağın başında sabah akşam dişlerini fırçalamak neyine gerek. - Beyim, bizde saçlarını kadınlar tarar. - Beyim, geceleri, sabahlara dek mırıl mırıl ne okuyup duruyorsun? Seni büyü yapar sanırlar. Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıp­lak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrul­muş mahlukları ile dolmağa başlar.
Hayır, bize kimseler etmedi, biz bize ettik. Bilesin, hem de öyle oldu. Elin yaban kopuğunu, beyim sen şöylesin, beyim sen böylesin, diyerek zorla başımıza bey ettik. Şimdengeri iş işten geçti. Nice yansak yakılsak, boş. Bizi yakıp kül edip, külümüzü yele savurmada namussuz. Artık nice yansak yakılsak, bu kudurmuşun elinden amanımız yoktur.
Sayfa 79 - Nesin YayıneviKitabı okuyor
Dedi: "Beyim, asla onun söylediği gibi değildir, Benim gönlümü yakan peri Padişah kızıdır, yeri şahnişindir, Anka'dır, aşiyanı yüksektedir. Beylerdendir o, soyu temizdir, Su ve topraktan değildir o, nurdandır. Huri ve nazeninlerin ilk defteridir. Her ne kadar melekse de adı Zîn'dir" ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Go qet ne we ye wekî wî gohtî Mîrim periya dilê me sohtî Şehzade ye, şehnişîn-mekan e 'Enqa ye bilind-aşiyan e Mîranî ye ew ji neslê pak e Nûranî ye ew ne ab û xak e Serdefterê hor û nazenîn e Herçend melek bi navê Zîn e
Reklam
Hiç mi değişmez..:D
- Aha, Kemal Paşa’dan yana olanlar… - İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa’dan yana olmaz? - Biz Türk değiliz ki, beyim. - Ya nesiniz? - Biz İslâmız, elhamdülillâh…
Sayfa 153Kitabı okudu
Peki deniz nerede?
Sekiz yıl Anadolu'da dolaştıktan sonra, sonunda İstanbul'a dönüyoruz, diye çoluk çocuk bizi bir sevinç almıştı. Bu anlattığım on yıl önce. İstanbul'a geldik, hiç olmazsa İstanbul'un tadını çıkaralım, deniz kıyısında bir ev tutalım, dedik. Ne mümkün... Deniz kıyısında bulamadık, denize yakın bir yer olsun dedik. O da olmadı...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Gölgesizler/ Hasan Ali Toptaş
Elindeki makasın ucunu bir an için havaya dikip onuruma içilecek bir kadeh gibi yavaşça kaldırarak 'hoş geldin beyim' dedi berber.Belki çırak da aynı şeyi söyledi ama onun sesi işitilmedi; yalnızca ağzı açılıp kapandı. (...) Ustası makası şıkırdatarak kimsenin bilmediği bir oyun havası tutturmuştu da o durup dinlenmeden oynuyordu sanki.
Ondan sonra yanlış anlaşılmalar...
"Aman beyim!" dedi "Anlamadık diyelim de bir daha baştan mı anlatsın?"
Reklam
Yüzün, beyim, yüzün bir kitaptır unutma
Üç Dert
Şu yoz köyde üç şey bana dert oldu Bir tahsildar, bir jandarma, bir ağa Yüreğime inmeleri sert oldu Bir tahsildar, bir jandarma, bir ağa Biri ortak oldu daim işime Biri belasını saldı peşime Biri geceleri girdi düşüme Bir tahsildar bir jandarma bir ağa Birinin elinde ağzı kör satır Birinin inadı kırmızı katır Birinin zulmü var tanımaz hatır Bir tahsildar bir jandarma bir ağa Birisi konuşur bilmez sözünü Birisinin şeytan görsün yüzünü Birisi çuluma dikmiş gözünü Bir tahsildar bir jandarma bir ağa Birisi der hem ağayım hem beyim Birisi der kanun nizam her şeyim Biri komaz ağlayayım güleyim Bir tahsildar bir jandarma bir ağa Aşık İhsani (İhsan Sırlıoğlu)
Elçibey’e Sözdür
“Bu yolda son sözü zaman diyecek Zaman da sözünü yaman diyecek” Ağlarım ki bey gitmiş ardından gitmemişim Türk kanatlı Tabutu göklere itmemişim Kim der ki bu ölümle özümde yitmemişim Yiten benim giden bey bu böylece biline Ağlasın dağlar taşlar Türk'ün istikbaline Kırk yanlışta bir doğru eylediğim işimdi Hesabına bilenen tırnağımdı
Biliyorsunuz ki Hiç bir şey olmasa bile... :D
Vallahi bilmem Beyim, bir şey oldu ama, ne oldu?
Sayfa 108 - YKY Yayınları
"Efendi Beyim, o zamanlar padişahlık devriydi. Şimdi, mil­let devri başladı. Eh, millete hizmetçilik etmek de boynumuzun borcu."
Sayfa 553Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.