Bizi ölümün sesiyle çağıran, ölü yüzlerini göstererek sınayan, durmaksızın sınayan yaşam! İçimdeki bu güç, derinlerdeki, uzaktaki, bu belirsizce kımıldayan, gizemle kabaran, ama belirsizliği, sessiz derinliği, inatçı uzaklığına rağmen bir ilkdördünün hatlarını çizercesine kıvrılan o büyüleyici, korkunç kavisinin görünmez dalgalarıyla beni titreten, yerinde duramaz yapan, kıpırtısızken bile beni yollara düşüren, uçuran, esriten, şeytani bu güç -saldıran, diş geçiren, kahkahalarla gülen, kayıtsızca oynayan-yaşam aşkı diyordum ona, kaynayan saf yaşam, adını söylemekten, adlandırmaktan korkarak. Bu aşırılık korkutuyordu beni, bu sonsuz alma ve verme gücü, bu talepkârlık, sonuçta diyordum,