Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
581 syf.
10/10 puan verdi
Hem çok sevdiğim bir kitap olduğu için hem de sosyal bilimler, felsefe ve benzeri beşeri bilimler alanlarında okuyan, çalışmalar yapan kişilerle yaptığım sohbetlerden Boş Sayfa inancının hala çok yaygın olduğunu düşündüğüm için, Steven Pinker'ın, Boş Sayfa adlı bu kitabındaki konuları kısaca özetlediği bir konuşmasının altyazısını çevirme
Boş Sayfa
Boş SayfaSteven Pinker · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 201668 okunma
Kendime Düşünceler 2
Son dönelerde farkettiğim bir şey var ki; Toplum olarak asıl sorunumuz okumamaktan ziyade okuduğunu anlamamak. Dergi, gazete ,roman vb. Bir şekilde okuyoruz ama ne okuduğumuza dair en ufak bir fikrimiz yok . Hemen herkesin İnançları. dünyaya bakış açısı , siyasi fikri ve bir ideolojisi mevcut . Bunları oluşturan ise okuyup araştırmaktan ziyade sosyal medyada takip ettiği bir sayfa ,izlediği bir video veya video altındaki yorumlardan ileri gitmiyor. Konu Siyaset,Futbol veya din olduğunda işler kolaylaşıyor. Çünkü hemen herkesin bu konular hakkında bir fikri var. Samanı Fazla kaçıran ineklere dönüşüp eteğindeki her şeyi kusup takdir beklemeye koyuluyor Ama konular biraz daha komplike bir hal alıp bu saydığımız başlıkların dışına çıkınca donup kalıyor. bir süre sonra dinlemenin yerini telefonu kurcalama, etrafa boş boş bakmalar, uflamalar puflamalar alıyor. çünkü Dinleyinci olunca ego tatmin olmuyor. Aynı durum burada da geçerli. Bir şeyler sırf paylaşım yapıp takdir görmek adına yapılıyor . İncelemelerin büyük kısmı ya kitap arkasında yazanlar ya da kopyala yapıştır.
Reklam
320 syf.
7/10 puan verdi
Kitaba başlarken çok sevmiştim içinde gizem , karanlık sırlar var acaba ne olacak diye meraklandırıyor yazar seni , ama ortasında sıkılıyorsun yani ben sıkıldım çünkü yazar uzatıkça uzatmış tam 2.5 puan vermeyi düşünmüştüm ki son 70 sayfa fln çok iyi toparladı herşey bir bir çözüldü ve hikaye tamamlandı , keşke biraz kısa tutsaymış onun dışında kesinlikle bir şans verilebilir.
Boş Oda
Boş OdaDreda Say Mitchell · Eksik Parça Yayınları · 202148 okunma
88 syf.
9/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
İnsanlık Güneş'e ilk seferini gerçekleştirmiş fakat geminin mürettebatı Dünya'ya dönememiş. Bir gün başka bir uzay gemisiyle karşılaşıyor ve mürettebattaki herkesin kadın olmasına şaşırıyorlar. Sonrasında kendi zamanlarından yüzyıllar sonrasında olduğunu anladıklarında da derin bir dehşete düşüyorlar. Dünya'ya dönebilmek için kadınların uzay gemisine çıkıyorlar ama ateşle barutun yan yana gelmesi durumu oluyor bu. Uzayda yıllardır başı boş savrulan üç erkek sadece kadınlardan oluşan bir gemiye girince işler karışıyor. Peki bu üç erkek Dünya'da yokken neler değişmiş olabilir? Kitap önsözüyle beraber sadece 89 sayfa ve bu kadar yoğun bir konuyu bu kadar kısa bir kitaba sığdırmış yazar. Okurken hem düşündüm, hem sorguladım hem de şaşırdım. Başta Cesur Yeni Dünya olmak üzere birçok başka bilimkurgu klasiğinden esinlenildiğini anlamak mümkündü. Bittikten sonra şöyle bir durup düşününce verdiği mesajlar itibarıyla birçok başka eserden sıyrılıp kendisine önemli bir yer edindiğini anladım. Üstelik önsözde belirtildiği gibi, yazarın bir kadın olduğunu bilmeseydim ben de bir erkeğin kaleminden çıkmış olduğunu zannederdim. Gerçekten kullanılan maskülen dil bunu sezdiriyordu. Kitabın sonundaki sistem eleştirisiyle beraber belki erkek olmadığı fikrine kapılabilirdim ama onun haricinde kesinlikle erkek zannederdim yazarı.
Houston, Houston Duyuyor musun?
Houston, Houston Duyuyor musun?James Tiptree Jr. · İthaki Yayınları · 2021803 okunma
352 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kitap yorumum
Wulf Dorn'un Fobi’de yine eski kahramanı Dr. Mark Behrendt’e rol vermiş fakat neredeyse hiçbir fonksiyonu bulunmayan bir yan karakter gibi… Mark, asıl konuyla ilgisi bulunmayan kendi hikâyesini anlatıyor ancak bunun da sonunu getirmeyip, ucunu açık bırakıyor. Bu kitabın en sıra dışı özelliği ise bu defa olayların İngiltere’de yaşanması... Ayrıca
Fobi
FobiWulf Dorn · Pegasus Yayınları · 20163,835 okunma
296 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 saatte okudu
Bir haftadır elimde Orhan Pamuk’un son kitabı Veba Geceleri var. Pamuk’un yazarlığına olan hayranlığım ne yazık ki onun kitaplarının beni ne kadar yorduğu gerçeğini değiştiremiyor. Her Pamuk kitabının ardından üzerimdeki burjuvazi kokusu dağılsın diye elime derhal Mustafa Kutlu alırım. Ne var ki bu kez kitap umduğumdan fazla sündü. Bitiremeden,
Sevincini Bulmak
Sevincini BulmakMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20181,802 okunma
Reklam
112 syf.
8/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
bi ara herkesin elinde görmüştüm, ne var da bu kadar okunuyor sanki diye düşünüp duruyordum. çok şey varmış. okuduğum andan itibaren beni içine çekti, ben de karakterlerden biri oldum. karakterin boş vermisliği bıkmıslığı verdiği umursamaz cevaplar onun için hiçbie durumun diğer durumdan farkının olmaması bana hayatımdaki bir kişiyi fazlasıyla hatırlattı :) gerçekten çok hoş ve güzel bi kitap. ben daha 10 sayfa okudum herhalde diye düsünüp sayfaya baktığımda kitabı yarıladığımı fark ettim jsıdndksks kitaplıgınızda olmasını tavsiye ederim
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111,3bin okunma
110 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Yabancı, senelerdir merak ettiğim ama bir türlü elimin gitmediği bir kitaptı. Sepetime defalarca attığım ve sonra alırım diye ertelediğim kitabı bundan birkaç ay önce aldım ve sonunda okudum. Kitabı okumaya başladığımda @birturkologunguncesi absürt bir roman olduğunu, mühendis kafasıyla okumamam gerektiğini söylemişti. Kitabı beklediğimden hızlı okudum. Garip bir kitap olmasına rağmen hızlı okunuyor. Gerçi çok kalın da değil; 110 sayfa. Mersault’un kendini toplumdan soyutlaması, bir şeyler olsa da olur olmasa da olur kafasında yaşaması insana biraz garip geliyor. Çoğu konuda fikir beyan etmeyi bile boş gören biri var karşımızda. Camus, böyle bir karakteri bize gayet güzel aktarmış. Okurken adamın ne kadar boş vermiş olduğunu görüyorsunuz. Kitapta dikkat çeken diğer şey ise adalet sisteminin ne kadar kötü olduğu. Birini suçlu çıkarmak için konuyla alakasız şeyleri öne süren ve bunların güçlü deliller olduğunu mahkemeye kabul ettirmeye çalışan bir düzen var. Kitabın olay örgüsüne değinmeden başka ne diyeceğimi bilmiyorum. İnternetteki yorumlara bakarsanız zaten yüzlerce spoiler görürsünüz. Kitap için çok sevdim diyemem ama nefret de etmedim. Merak eden varsa bir şans verebilir.
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2020111,3bin okunma
Yeni İran hükümeti
Sayfa 289'dan itibaren, İran'ın tasmasının Amerika'nın eline verilişinin ilk tohumlarının atıldığını görüyoruz. İran'da yeni kurulan demokratik hükümetinin boş kabinesini doldurmak için Avrupa'da arayışa giren İran hükümeti, maliye bakanlığı için en iyi adamı Amerika'da bulabileceğine inanır ve Washington'daki sefaretine 1910'da: "derhal Dışişleri Bakanlığına başvurup sizi Amerikan mali yetkilileriyle temasa geçirmesini isteyin; dürüst bir Amerikalı uzmanın ilk aşamada 3 yıllık imzalanacak, meclisinde onayından geçecek bir sözleşmeyle başhazinedar olarak istihdam edilmesi amaçlanmaktadır. Bu kişi devlet kaynaklarının yeniden yapılandırılmasından, gelirlerin tahsilatindan ve harcamalardan sorumlu olacak..." diye telgraf çeker. İpin ucu bu saatten sonra artık Amerika'nın elindedir. Üzücü ve bir o kadar ilginç...
Sayfa 289 - Yeni İran hükümetinin, demokratikleşme süreciKitabı okudu
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kitabin arka kapaginda "Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp güneşin doğuşunu izlemeye benziyor." yaziyor. Gercekten de oyle. Bir cobanin seruvenine tanik oluyor, onunla birlikte yolculuk yapiyoruz. Bu yolculuk sirasinda da cok guzel dersler almis oluyoruz. Kitapta alintilanmaya deger, anlam yuklu o kadar cok cumle var ki. Paragraflarla anlatabileceginiz bir duyguyu bazen tek bir cumle ile hissedebiliyorsunuz. Ceviri cok başarılı, akis mukemmel. Kitabin vermek istedigi mesaj dışında farkli seyler de cikarabilirsiniz kendinizce. Cunku buna musaade ediyor kitap. Cok cok begendim. Olumsuz elestirim de var. Kitap gercekten "yakisikli" diyebilecegimiz bir kitap, kapagi, icerisindeki turuncu renkli sayfalar vs. Ancak sayfalarin cogunlugunda alt ve ust taraflarda gereksiz bosluk birakilmis, bazi sayfalarda bir iki paragraf var gerisi bombos. Bu bos sayfalar degerlendirilse kitap bi 20 sayfa falan kisalirdi muhtemelen. Yine de 10 puani hak eden bir kitap. Farkli yaslarda izlendiginde farkli etkiler birakan kult filmler vardir, bu kitapta da bu durum soz konusu. Bundan bir 10 sene sonra tekrar okuduğumda cok daha farklı anlamlar cikaririm sanirim.
Simyacı
SimyacıPaulo Coelho · Can Yayınları · 2023206,5bin okunma
Reklam
324 syf.
·
Puan vermedi
·
93 günde okudu
Her elime alışımda "artık bitsin lütfen" diyerek okuduğum bu kitap hakkında ne söylemeliyim hiç bilmiyorum. Saramago maceram Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş ile başlamıştı. Sonrasında Körlük'ü okudum. Akışı muhteşem giden ve sonuyla beni hayal kırıklığına uğratan bir kitap oldu. Arayı çok açmadan Görmek'e başladım. Biraz genelleyecek olursam ilk 100 sayfa çok güzel başladı. İkinci 100 sayfa ise beni hayattan soğutan, bir türlü takip edemediğim, içine giremediğim hükümet diyaloglarından ibaretti. O sıkıcılık yüzünden neredeyse 2 ay kitaba ara verdim. Bu uzun aradan sonra yeniden başlamaya karar verdim ve son 100 sayfa hiç beklemediğim yerlere bağlanan ve muhteşem biten bir kitap oldu benim için. Beyaz körlük salgınından 4 sene sonra bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen başkentinde sandıklardan %80 boş oy çıkması ve bunun üzerine adı bilinmeyen hükümetin teyakkuza geçişi eleştirel bir dille anlatılmış. Saramago'nun farklı yazım tarzı ve diyalog takip etme konusunda kendine ve sabrına güvenen herkesin okuması gereken bir kitap.
Görmek
GörmekJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınları · 202217,8bin okunma
714 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Galilee, Clive Barker'dan şu ana kadar okuduğum en uzun kitaptı. Buna rağmen yine iki günden fazla sürmedi. Bu adamın sürükleyici satırlar kaleme almakta ustalığına akıl erdiremiyorum. Zaten kaleme aldığı tür üzerine fazla kitap bulmak mümkün değil. En iyi örneklerini kaleme alıyor türünün. Ben de uzun süredir okuyup okuyup yorumluyorum, her
Galilee
GalileeClive Barker · Oğlak Yayıncılık · 200011 okunma
Bir sayfan daha mı var hayatta ne yazıyorsun benim yerime: Bir sayfadır bu dünya ve çok zamandır kapalı, kendine sır aramayan açılır m› kimseye, dünyada bulamazsın sırların deryasında yitirdiıin inciyi mercan sedefi unutturur ve akik safiri dizemezsin şu şiirin sözlerini bir kolye gibi az yazsan çok eksilir, çoğu sende saklıdır uzaklıklar az kalır çoğu yakın sanana, ya nasipsiz yakınlıktan daha neresi uzak tekrarlayıp durmadasın: Çok uzak çok yakın az ve sendeki eksiği senden olmayana sayarak! Kendinde başkası gibi yanandan başkası daha var mı hem kendisi gibi: Ötekinin yerini almış kadar çok / az görüyorum hem kendime gittiğim beni, çokluktan az alabilmişim meğer kendimi: Yoktan çoğa salındım vardım ki boş dünya sayfasıymış bu, sır oldu, şüphe açtı az/ çok az, çok/ az yakın kıyısında o sırrın ne bir sayfa kalmış lirik ne bir tamam hevesi Bu şiirde tek hakikat İdil’in kayıp kedisi.
85 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
lev nikolayeviç tolstoy'un 1886 yılında yazdığı kısa bir hikaye, 85 sayfa, kitap adı üzerinde olduğu ve daha ilk sayfasında sonu belirtildiği üzere ivan ilyiç'in dramatik öyküsünü kısacası insanoğlunun basit yaşamını anlatıyor. kitap ivan'ın çocukluğundan ölümüne kadar, hayatından kısa kesitler ile, aslında insanın para, konum ve ihtirasları ile boşa geçen hayatlarını anlatıyor. ivan hikayenin sonunda öldüğü için spoiler olmayacak ama özellikle ölüm döşeğinde iken hayatını sorgulaması, hepimizin bu aşamaya gelmeden yapmamız gerekenleri sıralıyor adeta. ivan ilyiç 45 yaşında yani daha genç iken ve daha yapabilecekleri varken ölüyor, ailesine rağmen güzel bir hayat yaşadığını düşünüyor ama sonra yaşamının ne kadar boş olduğunu anlıyor ve daha kitabın 2. sayfasında görüldüğü üzere en yakın arkadaşları bile arkasından koltuk sevdasına düşüyorlar.
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Bordo Siyah Yayınları · 201245bin okunma
592 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
KÖRBURUN 80li ve 90lı yılların darbe döneminde ufacık çocukların bile hafızasından kazınmayacak kesitler, halkın yaşam felsefesi toplum ne der fikrinin hayatlarda bıraktığı hezayanlar, hırs, sözde aşk ve yok olan hayatlar üzerine kurulu tam bir dönem romanı diyebilirim. Adeta film izliyor gibi sayfaları çevirdiğim 600 sayfa olmasına rağmen oldukça akıcı olan ve hiç sıkılmadan okuduğum keyifli bir kitaptı. Özellikle yazarın Neriman Hanımın iç ve dış sesini canlandırdığı konuşmalar o kadar keyifli ve başarılıydı ki kah güldüm kah düşündüm. Taa ki sonuna gelinceye kadar... Yazar ne kadar keyifli ve kaliteli bir eser oluşturmuş derken adeta nasıl bağlanacağını bilemeden tuhaf bir şekilde sonlandırılmış kitap. Bazı karakterlerin altı boş bırakılmış ki neden bu karakterlerin var olduğunu anlayamadım hala. Kitap sonundaki eleştirilerime rağmen kesinlikle okuyun dediğim oldukça keyifli bir kitaptı. Özellikle tarihimiz de gurur duyduğumuz ya da kara bir leke olarak ömür boyu nesilden nesile aktıracağımız bazı dönemlere değinen kitapları ayrı bir seviyorum. Belki darbe dönemindeki halkın ve gayrimüslimlerin yaşamına daha detaylı değinilse çok daha keyifli olurdu da demeden edemeyeceğim.
Körburun
KörburunHikmet Hükümenoğlu · Can Yayınları · 20161,323 okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.