Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kendisinin de kısa bir süre önce katıldığı o uzun Moskova sohbetlerini anımsadı. Bu sohbetlerde aşk olmadan yaşanabileceğinden, tutkulu bir şekilde sevmenin psikozdan başka bir şey olmadığından, nihayetinde aşk denen bir şeyin olmadığından, ancak sadece cinslerin fiziksel çekiminin varlığından ve yine buna benzer konulardan bahsetmişlerdi. Sohbetlerini hüzünle andı. Eğer şimdi biri ona aşkın ne demek olduğunu soracak olsa verebilecek bir cevabı olmadığını düşünüyordu.
Sayfa 1
Değerli araştırmacı Nejat Birdoğan da Aleviliğin kendine özgü bir din olduğunu söylemektedir: "Tek amacı, "insanı mutlu kılmak" olan bağımsız bir dinle karşı karşıyayız. Birtakım iyi düşünceli arkadaşlar bu din kavramına karşı gelebilirler. Ama unutmamak gerekir ki toplumun düzenini sağlayacak kuralların bütünü; ya insan yasalarıyla gelir, ya da binlerce yıllık eski inanç yoluyla bugünleri bulur. Alevilik, kökenini oluşturan hiç bir eski dinde ateist değil. Bir yaratıcıya inanıyor. Adı ne olursa olsun bir büyükerkin varlığına saygı duyuyor. Her eylemde o gücün himmetini diliyorsa ve onu mutlu etmek için uğraşıyorsa o kurallara din denecektir(...) Alevi dini (...) eski Asya dinlerinin uzantılarından oluşmuştur. Zaman, o inançtan olan insanları kimi yıkıcı olaylar karşısında bir araya getirmiş ve bu ezilen insanlar böyle bir dini ortaya çıkarmışlardır".[4]
Sayfa 31 - Ütopya Yayınevi
Reklam
Fakat Ali Fuat Paşa­'nın hatıralarında bu olay, gayet inandırıcı bir şekilde şöyle aydınlatıl­maktadır: Bu davet Ali Fuat Paşaya bildirilmemiştir. Hatta kendisi, evvelce kendi emrinde kurmay başkanlığı yapmış olan ve Gazi’nin yakın­larından olan Saffet Beyin (Arıkan) evinde misafir olduğu ve o akşam köşke çağrılan Saffet Beye, mutlaka Gazi’yi görmek arzusunda bulun­duğu ve delâleti rica edildiği halde, bütün bekleyişlerine rağmen Saffet Beyden kendisine bir haber iletilmemiştir. Halbuki aynı gece Gazi, Ali Fuat Paşayı Ankara’da aratıp durduğunu Nutuk'unda nakleder. İsmet Paşa ile Saffet Bey de Çankaya’dadır. Hulâsa hazin bir talihsizliğin kara perdesi, o gece, bu iki arkadaşın arasına gerilmiş, onları birbirinden ayırmıştır.
Sayfa 190Kitabı okudu
Ne zaman ki tanhunun düşleri ile budunun düşleri aynı olur. O zaman kim tutar bu budunu?
Bay Yabancı'nın beyzbol şapkasını ya da Bayan Yabancı'nın saçındaki mavi boyayı görüyorsunuz ve bir anda zihninizde olumlu veya olumsuz bir sürü çağrışım meydana geliyor. İçinizden bir ses bu insanı daha yakından tanımak istediğinizi, ya da istemediğinizi söylüyor. Ama daha Yabancı karakterimizin ağzını açmasına fırsat bırakmadan hemen kendinizden bir adım uzaklaşın. Ya da özünüze doğru bir adım atın. Kafanızın içinde şekillenen yargıların bir yerlerden geldiğini fark edin -çünkü o yargılar hep bir yerlerden gelir- ve size doğru yaklaşan kişiye bir daha bakın. Tarafsız olun ve ilk izleniminizi dayandırabileceğiniz bir şey var mı söyleyin. Bay Yabancı'nın suratı asık mı? Bayan Yabancı size doğru gelirken önünde duran birini mi itti? Hayır mı? O zaman antipatinizin başka bir yerden geliyor olması lazım. Belki bir saniye durup düşünürseniz, bu olumsuz hissin beyzbol şapkasından ya da mavi saç boyasından kaynaklandığını fark edeceksiniz. Belki de etmeyeceksiniz. Her halükarda, öncelikle, hiç tanımadığınız birini şimdiden sevmeye ya da ondan nefret etmeye meyilli olduğunuzun ayırdına varmış olacaksınız. Ve ikinci olarak da, izlenimlerinizi düzeltmeniz gerektiğini kendi kendinize itiraf etmiş olacaksınız. Kim bilir, belki de ilk düşüncenizde haklıydınız. Ama yargıya varırken ikinci bir deneme yaparsanız, bu sefer fikirleriniz hem tarafsız gerçeklere dayalı, hem de Bay veya Bayan Yabancı'nın konuş­ masına fırsat tanıdıktan sonra şekillenmiş olacak.
Bugün, nefsî arzularına yenik düşerek modern hayatla İslâm'ın düsturlarını birleştirmeye çalışan, tesettürü keyfince şekillendiren, bu dava için paramparça olarak ölmeyi göze almış Sümeyye validemiz orada dururken örtünmeyi bile göze alacak kadar fedakarlık yapamayan Sümeyyelerimiz oturup düşünmelidir. Bugün değilse ne zaman? Kabre girip, amel defterimiz dürüldükten sonra mı? Ahirette Sümeyye validemizle karşılaşınca yüzüne bakacak derecede bir fedakârlığımız olmayacak mı bizim? O, onca yaşına, bitkin vücuduna bakmaksızın çölün kızgın kumları üzerinde bedenini parçalatacak kadar bu yolda fedailik yapmışken bugün bizlerin güneşin altında tesettürüm yaktı beni' demeye hakkımız var mı?
Reklam
Bu kâinat bütün mevcudatıyla beraber kaderin kalemiyle yazılmış, kudretin çekiciyle yapılmış manidar hadsiz kitablar, mektublar, nihayetsiz binalar ve saraylar hükmünde -herbiri binler vecihle ve beraber hadsiz vücuh ile- Rabbanî ve Rahmanî nihayetsiz fiilleri ve o fiillerin menşe'leri olan binbir esma-i İlahiyenin hadsiz cilveleriyle ve o güzel isimlerin menbaı olan yedi sıfât-ı Sübhaniyenin nihayetsiz tecellileriyle, o yedi muhit ve kudsî sıfatların madeni ve mevsufu olan ezelî ve ebedî bir Zât-ı Zülcelal'in vücub-u vücuduna ve vahdetine hadsiz işaretler ve nihayetsiz şehadetler ettikleri gibi; bütün o mevcudatta bulunan bütün hüsünler, cemaller, kıymetler, kemaller dahi, ef'al-i Rabbaniyenin ve esma-i İlahiyenin ve sıfât-ı Samedaniyenin ve şuunat-ı Sübhaniyenin kendilerine lâyık ve muvafık kudsî cemallerine ve kemallerine ve hepsi birden Zât-ı Akdes'in kudsî cemaline ve kemaline bedahetle şehadet ederler. Ayet-ül Kübra - 104
Bu söz bana Ara Güler'i hatırlattı. Bir gün bana "Fotoğrafçı sanatkâr değildir" dedi. "Neden?" diye sordum. "Çünkü sanat iddia işidir" dedi. "Fotoğrafçı dikkat eder, iyi bir gözlemcidir, sabırlıdır. Teknolojiyi iyi kullanır ve anı yakalar. Yaptığı o kadardır. Sanatkâr, anı yakalayıp tekrardan yorumlar. Fotoğrafçı ise sadece deklanşöre basar."
- Sadettin ÖktenKitabı okuyor
Bukalemun BubUyu Gördün mü"? Yazanlar Şehnaz Ceylan Feyza Yalman İrem Betül Ayçan Yeliz Bodurlar Bu kitabın sahibi: Bubu, keşfetmeyi çok seven meraklı bir bukalemundu. Ormanda bir oraya, bir buraya gezer dururdu. Bir gün o kadar yürüdü, o kadar yürüdü ki... Kocaman binaların olduğu bir şehirde buldu kendini. Binaların arasında biraz
..her şeyi elinin altında tutan Amerikalıların nasıl bir boşluk içinde olduğunu müşahede ettim. Diğer taraftan da basit yaşayan, modernitenin nazarında hiç değeri olmayan birtakım insanların hayatın metafiziğini nasıl çözdüğünü müşahede ettim. Batı'nın akıllıları, bunu görüyor, Batı'da çok akıllı insan var; fakat rasyonalizmle bu durumu açıklayamıyor, o zaman da korkuyorlar. Sıkıntı burada başlıyor, korktukları için de metafiziğe düşman oluyorlar.
Reklam
Seninle o kadar samimi olduğumuzu düşünmüyorum..
“ Simdi tutup da "Beni çok üzüyorsun" falan filan demeyeceğim. Üzülmek mesele değil çünkü, üzüntülerle nasıl baş edeceğimi biliyorum. Ama bu kadar çok öfkeyi ne yapacağımı bir türlü bulamıyorum. Kavga etsek belki biraz rahatlarım. Ancak kavga belli bir samimiyet gerektirir. ”
Kendinize gelin artık! İzlenecek onlarca film var, en güzel kitapları henüz okumadık çünkü henüz yazılmadı bile. O şarkıyı birileri senin dinlemen için besteledi, o şehri görmeden ölmek bütün bu dünyaya haksızlık olmaz mı?
Sayfa 60 - Ephesus YayınlarıKitabı okuyor
Orada ateş vardır diyen kişiye; niçin orada ateş vardır diyorsun? de- nilir, o da; çünkü orada duman vardır ve dumanın olduğu yerde ateş vardır, der. Bu da; ateşin varlığını tasdik etmenin nedenini öğrenmemizi sağ- lamaktadır, fakat ateşin var olma nedenini ve hangi sebeple bu yerde olduğunu bu soru bize öğretmez.
İnsanlar uzun süre aynı koşullar altında birlikte yaşadıysalar bundan birbirini anlayan bir şey bir halk ortaya çıkar. Bu hızlı anlaşma sayesinde birbirine gitgide daha sıkı bağlanılır. Tehlike ne kadar büyükse sıkıntı yaratan şey üzerinde hızlı ve kolay bir anlaşmaya varma ihtiyacı da o kadar büyüktür. Tehlike karşısında birbirini yanlış anlamamak ilişki içindeki insanların kesinlikle vazgeçemeyecekleri bir şeydir.
Sayfa 213Kitabı okudu
Kibirli kişi kendisi hakkında duyduğu her iyi kanıya sevinir ve her türlü kötü kanıya da üzülür. Kendisinin de ortaya çıkan o en eski boyun eğilme içgüdüsünden ötürü çünkü ikisine de boyun eğer kendini onlara tabi hisseder kibirlinin kanındaki köledir bu. Kendisi hakkındaki iyi kanlara ayartmaya çalışır; daha sonra sanki onları kendisi neden olmamış gibi bukanılar karşısında hemen diz çöken de köledir.
Sayfa 206Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.