Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Beklenmeli ve bütün bir ömür, mümkünse uzun bir ömür boyunca anlam ve lezzet toplanmalıydı ve sonra, en sonunda belki iyi on mısra yazılabilirdi. Çünkü mısralar sanıldığı gibi duyguların değil, yaşamış olmanın verimidir. Bir mısra yazabilmek için insan, birçok şehir görmeli, insanları, nesneleri görmeli, hayvanları tanımalı, kuşların nasıl
Sayfa 21
Insanların genç çağlarında Az zamanda çok büyük işler yapma yeteneği olur hep bir ölçü vardır çalışmanın ölçüsü düşünmenin okumanın durumunun beklemenin tembelliğin tevazun Hatta mutluluğun ölçüsü mutluluk Hem hak hem de görevdir ne olacak da Keşke demeyeceğiz bu kişilerden bizi ne ayıracak önümüze bir hedef koymanız sizi ayıracak akadetlerini
Reklam
Severdim
Birlikte gittiğimiz bir misafirlikte, ağır havası sigara dumanlarıyla mavileşmiş bir odada, senden üç adım ötede oturan bir anlatıcının hikâyesini dikkatle dinlerken, geceyarısı o 'ben burada değilim' ifadesi ağır ağır yüzünde belirdiğinde seni severdim; tembellikle geçen bir haftadan sonra, gömleklerinin, yeşil kazaklarının ve bir türlü
Siyasi Bir Cinayet
Bir gece yatsı sıralarında, kaymakamlardan rapor almak üze­re Mülkiye Telgrafhanesine gittiğimde, köşede bir makine başında yabancı birini gördüm. Memurlara, “Bunun işi ne, dışarı çıksın” dedim. Memurun biri de, “Bu Ezra maliye tah­sildarıdır. Artık tahsilat yapmadığı için buraya gelmiş. Ezra ile konuşuyor. Buraya geldiğini haber veriyor. Zararsız
Endüstrileşmesini tamamlamış diğer ülkelere göre Amerika, ticari görüşmelerde “bilimsel” bir yaklaşım kullanır. İş hayatının her aşamasında bu bilimsel yaklaşım saygı görür ve uygulanır. İş hayatına yönelik çalışmalar, teoriler ve analizler oldukça değer görür ve birçok yaklaşımın merkezi Amerikan kökenlidir. Bir şirket, çalışanlarından bağımsız
Sayfa 262Kitabı okudu
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Konuşan da Zorba bu arada
Şimdi söz gelmişken patron, senden, korktuğum ve beni gece gündüz rahat bırakmayan bir şeyi (başka bir şeyden kork­ mam) soracağım; iyi saatte olsun, beni ihtiyarlık korkutuyor patron! Ölüm bir şey değildir, bir püff! Ve mum sönüverir; ama ihtiyarlık... büyük ayıp bence. İhtiyar olduğumu açık açık söylemeyi ve kimsenin ihti­yarladığımı haber almaması için elimden geleni yapmayı çok büyük bir ayıp sayıyorum; sıçrıyor, oynuyorum, belim ağrıyor, ama gene oynuyorum; içiyorum, bir baş dönmesi geliyor, dün­ya dönüyor ama, gene başım dönmemiş gibi dik duruyorum. Terliyor, denize dalıyor, soğukluyorum. “Guh, guh!” diye öksü­rüp hafiflemek istiyorum ama, utanıyorum patron. Öksürüğü zorla geri çeviriyorum. Yani, benim hiç öksürdüğümü duydun mu patron? Hiç! Bu, yalnız başkalarının yanında değil, tek başı­ma olduğum zaman da böyle. Zorba'dan utanıyorum patron, ne diyeyim? Utanıyorum Zorba'dan.
Psişik Hastalıklar
"Kötülük düşüncenin ve kalbin isteği ile yapılır." Cehalet ve deneyimsizlikten kaynaklanan okült sorunları ele alalım. Bunlar üç genel gruba ayrılabilir: öncelikle uygun olmayan eğitim yöntemleriyle veya uygun olmayan koşullar altında gerçekleştirilen eğitimlerin neden olduğu aşırı duyarlılıktan kaynaklanan sorunlar. İkinci olarak,
Tanrım, sabahın üçü! Doktorlar o saatte vücudun cezir halinde olduğunu söylüyorlar. Ruh dışarıdadır. Kan yavaş akar. Ölmenin dışında, ölü hale en yakın olduğun zamandır. Uyku bir parça ölümdür, ama sabahın üçü, gözler sonuna kadar açık bakınmak, yaşarken ölmektir! Gözlerin açıkken rüya görürsün. Tanrım, ayağa kalkmaya kuvvetin olsa, yarım rüyalarını geyik tüfeğiyle katlederdin! Ama hayır, yanıp kurumuş derin bir kuyunun dibine iğnelenmiş halde yatarsın. Ay, o aptal suratıyla, sana bakmak için yuvarlanarak oradan geçer. Güneşin doğmasına çok uzun bir yol vardır, şafak da epey uzaktır, o yüzden hayatının bütün aptalca şeylerini toplarsın, o denli iyi tanıdığın ve şimdi o denli ölü olan kişilerle yapılmış olan aptal hoş şeyleri. Ve doğru değil miydi, bi yerlerde okumamış mıydın, hastanelerde sabahın üçünde diğer zamanlardakinden daha fazla insanın öldüğünü..?
Sayfa 61
Tüm söylediğim zihin, vücut ve ruhunun potansiyelini serbest bırakmak için önce düş gücünü geliştirmen gerektiği. Görüyorsun ki her şey her zaman iki kez yaratılıyor; ilkin zihin atölyende ve sonra gerçekte. Bu süreci 'taslak hazırlama* olarak adlandırıyorum, çünkü dış dünyada yaptığın her şey iç dünyanda bir taslak olarak başlıyor, zihninin
Reklam
BASKI ALTINDAKİLERİN İYİLEŞTİRİLMESİ
'Büyücülük' sözcüğü, yalnızca büyü ile ilgili etkinlikleri tanımlamak için değil, Tanrı'dan olmayan, karanlığa ait tüm ruhsal olguları tanımlamak için kullanılmıştır. Bazı zihinsel, psişik ve bedensel hastalıklar, cin kaynaklı etkenlerin sonucudur. Grekçe "daimonizomai" terimi 'cinlenmiş' ya da 'cinli'
Sayfa 168 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
“Ama bu saatte neredeyim ben? Ve bu ıssız kahveyle geçmişin bu odasını nasıl ayırmalı birbirinden. Yaşıyor muyum, yoksa anımsıyor muyum, bilmiyorum artık. Deniz fenerlerinin ışıkları hep yanıyor. Önüme dikilen Arap da kahveyi kapayacağını söylüyor. Çıkmalı. Öylesine tehlikeli olan bu yokuşu inmek istemiyorum artık. Körfeze ve ışıklarına son bir kez daha baktığım gerçek, o zaman bana doğru yükselen şey daha güzel günlerin umudu değil, her şey ve kendim karşısında durgun ve ilkel bir ilgisizlik olduğu da gerçek. Ama bu fazlasıyla yumuşak, fazlasıyla kolay eğriyi kırmak gerekir. Açık görüşlülüğe gereksinimim var. Evet, her şey basit. İnsanlar karıştırıyor işleri. Masal anlatmasınlar bize. Ölüm mahkûmu için “Topluma borcunu ödeyecek,” demesinler, “Kafası kesilecek,” desinler. Hiç önemli değilmiş gibi görünüyor. Ama ufak bir ayrım var arada. Hem sonra, yazgılarının gözünün içine bakmayı yeğ tutan insanlar da vardır.”
Sayfa 33 - Can Yayınları
“Şu saatte, tüm ülkem bu dünya. Bu güneş ve bu gölgeler, bu sıcak ve havanın derinliklerinden gelen bu soğuk: her şey gökyüzünün tüm doluluğunu acıma duyguma doğru boşalttığı bu pencerede yazılı olduğuna göre, ölen bir şey var mı, yok mu, insanlar acı çekiyorlar mı, çekmiyorlar mı diye düşünmem gerekir mi? Şunu söyleyebilirim, az sonra da söyleyeceğim: önemli olan insanca ve basit olmak. Hayır, gerçek olmaktır önemli olan, hepsi girer bunun içine, insanlık da, basitlik de. Ve ben dünya olduğum zaman değil de ne zaman daha gerçek olurum ki? Daha ben istemeden yerine getirilmiş her şeyim. Ölümsüzlük şuracıkta, bense onu umut ediyordum. Mutlu olmak değil artık dileğim, yalnızca bilinçli olmak. Bir adam çevresine dalmış, bir başkası mezarını kazıyor: nasıl ayırmalı onları? İnsanları ve saçmalıklarını? Ama işte gökyüzünün gülümsemesi. Işık kabarıyor, yaz pek mi yakın? Ama işte sevilmesi gerekenlerin gözleri ve sesi. Tüm devinimlerimle dünyaya, bütün acımam ve tüm minnetimle insanlara bağlıyım. Dünyanın bu tersiyle yüzü arasında bir seçim yapmak istemiyorum, seçmesini sevmem. İnsanlar açık görüşlü ve alaycı olmamızı istemiyorlar. ‘Bu sizin iyi olmadığınızı gösterir,’ diyorlar. Ben arada bir bağlantı göremiyorum. Birine aktöreye ters düştüğünü söylediklerini duyarsam, kendine bir aktöre bulma gereksiniminde olduğunu anlarım bundan; birine usu küçümsediğini söylediklerini duyarsam, kuşkularına katlanamadığını anlarım. Hile yapılmasını sevmem de ondan. Büyük yüreklilik, ölüme olduğu gibi ışığa da gözlerini kırpmadan bakabilmektir.”
Sayfa 5 - Can Yayınları
146 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.