Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dr. Adnan Bütün kabine toplantılarında bulunmaya mecbur oluyor, bundan başka da Mustafa Kemal Paşa’nın çağırdığı hususî toplantılara gidiyordu. Bu günlerde, nadiren gece yarısından önce gelir, bazan da sabahın beşlerine kadar dışarıda kalırdı. Mustafa Kemal Paşa’nın anormal denilecek bir enerjisi olduğu için, sabahleyin uyurdu. Fakat, Dr. Adnan
Kim olursa olsun, kadın erkek, biraz da şık renk, güzel koku, ipek ve boya demektir ; çünkü bu genç kız da, nihayet Havva nın o ihtiraslı çocuklarından biridir ki yüz büyük kalbe bir Amerikan otomobilini tercih eder.
Sayfa 163 - Ötüken Neşriyat, 51.Basım, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okuyor
Reklam
Roman gerçek hayatla bu denli örtüştüğüne göre, vurguladığı değerler de bir dereceye kadar gerçek hayatınkilerle aynıdır ama kadınların değer yargılarının diğer cinsin yarattıklarından çoğu kez farklı olduğu da gün gibi ortadadır; bu, doğal olarak böyledir. Yine de, baskın olanlar eril değerlerdir. Kabaca söylemek gerekirse, futbol ve spor 'önemli'dir, buna karşın modaya karşı duyulan hayranlık ya da giysi satın almak 'bayağı’ şeylerdir. Bütün bu değerler kaçınılmaz olarak gerçek hayattan kurmaca edebiyata taşınır. Bu önemli bir kitaptır, diye varsayar eleştirmen, çünkü konusu savaşla ilgili... Bu kitap beş para etmez, çünkü misafir odasındaki kadınların duygularını irdeliyor... Dolayısıyla, bir savaş alanı sahnesi, bir mağazadaki sahneden daha önemlidir. Değer yargıları arasındaki bu farklılıklar, her yerde ve çoğu kez çok daha sinsice bir şekilde karşımıza çıkar. O yüzden de, eğer yazarı bir kadın ise, erken on dokuzuncu yüzyılda yazılmış olan bir romanın tüm yapısının doğru yolundan hafifçe sapmış ve berrak görüşlerini dışsal bir otoriteye boyun eğerek değiştirmek zorunda kalmış bir zihin tarafından kaleme alındığını söyleyebiliriz. O eski ve bellekten silinmiş romanlara bir göz gezdirerek ve onların nasıl bir ses tonuyla yazıldığına kulak vererek, yazarın bir eleştiriyle karşı karşıya kalıp kalmadığını da tahmin edebilmeniz mümkündür, zira yazar bazı yerlerde düşmanca, bazı yerlerde ise uzlaşmacı bir ton kullanmıştır. 'Ben sadece bir kadınım' dediğinde kabullenici, 'bir erkek kadar iyiyim' dediği vakit ise başkaldırıcıdır.
320 syf.
9/10 puan verdi
Selam dostlarım! Bugün sizlere daha ilk sayfadan beni kendine çeken ve büyüleyen bir eserin yorumu ile geldim. Eserimiz, Wendy Webb'in kaleminden çıkan "Lanetli Kış." Yakın zamanda Otantik Kitap'tan yayımlandı ve türü korku! Korku türü, kulağa ürkütücü gelse de, okurken farklı bir heyecan sunar. Baş karakterimiz Tess Bell,
Lanetli Kış
Lanetli KışWendy Webb · Otantik Kitap · 202413 okunma
·
Puan vermedi
Şiraze(Vildan Karaca); sevdiği inandığı kişi tarafından gözünü bir bataklıkta genelevde açar Onun gibi başka kadınlar da vardır hepsinin hikayesi farklı acıları ortaktır . Yaşına rağmen dik, adetli haksızlığı kabul etmeyen kadınları koruyan biridir Şiraze. Arada gittigi Pierre Loti'de Garip Baba ile tanışır ve onunla ettiği sohbetler bir
Şiraze
ŞirazeDeniz Üstündağ · Dls Yayınları · 202313 okunma
"Benden ne­den bu kadar korktuklarını biliyordum. Çirkin gerçekliklerinin maskesini çekip almış, onların gerçek yüzünü ortaya koymuş tek kadındım. İnsan öldürdüğüm için değil —her gün binlerce insan öldürülüyordu— varlığım onları korkuttuğu için beni ölüme mah­kûm etmişlerdi. Yaşadığım sürece güvenlikte olmayacaklarını, onları öldüreceğimi biliyorlardı. Benim yaşamam onların ölmesi, ölümüm onların yaşaması demekti. Onlar yaşamak istiyorlardı. Yaşamak daha çok suç, daha çok yağma, sınırsız çapulculuk de­mekti onlar için. Yaşamı da, ölümü de aşmıştım; çünkü artık ne yaşama arzusu duyuyor, ne de ölümden korkuyordum. Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyor­dum. Bu yüzden özgürdüm. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köle­leştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır. Özgürlüğüm onları öfkelendiriyordu. Hâlâ istediğim, hâlâ korktuğum ya da hâ­lâ özlediğim bir şey kalmış olması hoşlarına giderdi. O zaman be­ni bir kez daha köleleştirebilirlerdi."
Reklam
"Gecenin verdiği huzurdan hoşlanarak nehir bo­yunca yürüdüm. Artık acı hissetmiyordum. Çevremdeki her şey bana huzur veriyor gibiydi: yüzümü okşayan hafif esinti; boş so­kaklarla, kapalı kapılar ve pencereler, insanlar tarafından dışlan­ma, aynı zamanda onları dışlayabilme duygusu; her şeye, yeryü­züne, gökyüzüne hatta ağaçlara bile yabancılaşma. Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canı­nın istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. En­der rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çev­redeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız ol­ma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evlili­ğe ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın. Önüne ilk çıkan erkek onu istemezse, ikincisi, üçüncüsü gelecektir. Tek bir adamı bekleme gereksinimi duymayacaktır. O dönmediği za­man üzülmeyecek, bir şey beklemeyecek, umutları suya düştü­ğünde acı çekmeyecektir. Hiçbir şey umut etmeyecektir artık, hiç­ birşey arzulamayacaktır. Hiçbir şeyden korkmayacaktır, çünkü onu incitebilecek her şeyi zaten yaşamıştır."
·
Puan vermedi
Bir kedi hikayesi: Tanizaki’nin “Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın” öyküsü... Öykü, insan ilişkileri, sevgi ve kayıp gibi derin konuları ele alırken aynı zamanda insan psikolojisinin karmaşıklığını da yansıtıyor. Öyküde, insanların kendi iç dünyalarında ve ilişkilerinde yaşadıkları çatışmalar ve karmaşıklıklar işlenirken, bir kedinin hayatlarına getirdiği değişim ve sembolizm üzerinden derin bir felsefi anlam da sunuluyor. Öykünün başında Sinako, eski kocası Sozo’nun yeni karısı Fukuko’dan kedi Lili’yi ister. Kedinin Sinako’ya gitmesinin ardından, Sozo çok şiddetli bir kayıp duygusu yaşar. Eski karısının evine gidip, gizlice Lili’yi görmeye karar verir. Kitapta Sozo’nun insan ilişkilerinde kimseyi Lili kadar sevmediği anlatılır. Lili ise Sozo’nun sevgisine kayıtsızdır. Sozo, Lili’yi görmeye gittiğinde “Sinako kediyi çok seviyor olmalı.” diye düşünür. Çünkü o artık yoksul bir kadındır ama yine de Lili’yi iyi beslemektedir. Lili’nin yastıkları, Sinako’nun kendi yastıklarından bile kalındır. Lili, hayatındaki insanlar tarafından birbirlerine karşı bir silah olarak kullanılmış olabilir; ama dördünün içinde gerçek anlamda sevilmis olan sadece odur. #nihanhocanınkitapları #felsefecininkitapları #okuyarakyasa #okuyorum #okudumbitti #kitapkurdu #kitapyorum #kitapbenim #bookstagram #booklover #books #instabooks #kitapsevgisi #kitapokuyorum #kitapyorumu #kitapalışverişi #kitapokumak #kitapkolik #kitapevi #kitaptansözler #kitapdelisi
Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın
Bir Kedi, Bir Adam, İki KadınCuniçiro Tanizaki · İthaki Yayınları · 20223,388 okunma
624 syf.
9/10 puan verdi
KADINA ŞİDDETE HAYIR!
KADINA ŞİDDETE HAYIR! Merhabalar sevgili kitap severler. Bugünkü yazıma belki de bu coğrafyadaki bir çok kişinin içinden geçen bir cümleyle başladım. Zira bugünkü kitabımız tam da bu konu ile ilgili. #osmanakdere #çırpınankadın Urfa’dan İstanbul’a uzanan Gülnaz’ın yolculuğunu okuyoruz. Gülnaz Urfa’da ağa gelinidir. Kocası olacak adam on bir
Çırpınan Kadın
Çırpınan KadınOsman Akdere · Elpis Yayınları · 202317 okunma
"Ben sana tüm varlığınla âşık oldum,her şeyinle çünkü sen âşık olunabilecek bir kadınsın ama sen eğer acıların olmasaydı asla bana âşık olmazdın."Daha fazla şaşırdım."Öyle bakma,kastettiğim çok farklı.Bütün bunların dışında bak bana,anlamadığını düşün.Bir adam;içine kapanık,asla konuşmuyor,robot gibi hareket ediyor,gülümsemek bir yana dursun,öylece yaşayıp gidiyor.Hisleri var ama kapalı.Acı çekse bile sesi çıkmıyor.Bir keresinde bir kadın bana..."Öfkeyle nefesimi verdim."Hayır,öylesine hoşlandığım bir kızdı işte lisede ama bana 'Tanıdıkça insan senden nefret ediyor,' demişti.Onu suçlamıyorum ama eğer o kadar acı çekmeseydin beni anlamazdın,beni anlamasaydın âşık olacağın hiçbir parçam kalmazdı."
Reklam
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Oncelikle Aristo'nun, yasadigi dönem için çok iyi bir gözlemci oldugunu belirtelim. Özellikle solucan, böcek gibi küçük hayvanlarda yaptigi gözlemler çok ilginç bir sonuçla karsilasmasina neden olmustu. Zira inceledigi hayvanlarin hiçbirinde belirgin bir beyin yapısı yoktu. Eger beyin, aklin ve ruhun bulunduğu merkezi bir yapi ise bu canlilarda da muhakkak olmalıydı. Çünkü bu canlılar hareket edebiliyor, besleniyor ve çoğalabiliyorlardı. Eğer bu canlilarda beyin yoksa o zaman aklin ve ruhun bulundugu yer baska bir organ olmalıydı. Aslına bakarsaniz Aristo'nun bakis açisi oldukça mantıklı gözükmektedir. O nedenle burada hemen araya girerek bir konuya açiklik getirelim. Solucan ve böcek gibi insana göre daha ilkel olan canhlarda bildigimiz anlamda bir beyin olmasa da gangliyon adini verdigimiz yapilar bulunmaktadir. Bu yapilar bir bakıma beyin görevi görüp canlının sinir sistemini idare ettirerek hareket etme ve beslenme gibi birçok olay kontrol edebilirler.
“……kadın ölür, erkek on yıl hapse mahkum olur; adamın hücresine beyaz bir hap, zehir getirirler; ama adam intihar düşüncesini hemen kafasından kovar, çünkü sevdiği kadının yaşamını uzatmanın tek yolu onu anımsamaktır.” “…O yok olduğu zaman, anıların yarısı da birlikte yok oldu ve ben yok olacak olursan, anıların tümü de yok olacak. Evet, diye düşündü, acı ile hiçlik arasında, ben, acıyı seçiyorum.”
Sayfa 271Kitabı okudu
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
SON.
Kendimi bu naif ve insani bir şekilde ölmüş âlimin anısını saklayan bu mükemmel yaşlı kadınla kıyaslayınca biraz utandım, çünkü cahil bir kadın olsa da bir kitabı hatıra olarak en azından saklamıştı oysa eğitimli ve bir yazar olan ben. Buchmendel'i yıllardır hatırlamıyordum. Hiç değilse vefat ettikten sonra bir insanı unutmamak adına sadece kitap hazırlamam ve böylece tüm o yaşamların değiştirilemez kaderine geçiciliğine ve unutulup gitmeye karşı kendimi savunmam gerektiğini bilmem gerekirdi..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.